11 tane farklı hattın bulunduğu*, şehir planı üzerinde bakılacak olunursa 4 numaralı ring hattının etrafında birbirlerini örümcek ağı misali kesen güzergahları ile alkışlanası bir devlet hizmeti olan, "adamlar o zamanlar ilerisini düşünerekten yerin altını delik deşik ederkene bizim memleket gebze-harem arasındaki yol yapımına karar veriyorlardı" gibi sitemde edilebilecek bir hizmettir.
bilmeyen birisinin "önce metro hattının inşa edildiğini, akabinde de üzerine bu güzelim moskova nın inşa edildiğini" düşüneceği vaka.
zaman zaman; "piramitleri uzaylılar yaptıysa, imza niteliğinde bir eser olarak da bu metroyu yaptılar" diyesim gelir kendi kendime.
Bunların yanında L1 kodlu Butovskaya isimli bir hafif metro sistemi Serpukhovsko-Timiryazevskaya hattının sonundan devam eder. Bir de tek raylı havadan giden M1 koldu bir hat daha vardır Serpukhovsko-Timiryazevskaya ile Kalujsko-Rizhskaya arasında. Herkesin dikkatini çeken yuvarlak hat 5 nolu Koltsevaya'dır. Metro sistemini deli gibi rahatatan ve kıslatan bir hattır. (Ayrıca yarım saatte bir tur atar ve uyumak için süper bir yerdir, genellikle ayyaşlar,evsizler ve üniveriste öğrencileri kış aylarında bu hatta 3-4 kere dönmek üzere güzel bir uyku çeker)
rusçası moskovski metropoliten şekilinde telafuz edilebilir. Metronun tam ismi ise Moskovski ordena lenina ı ardena trudavoga krasnaga znameni metropoliten imeni vlademir iliç lenina.
rusçası olan, daha doğrusu kril alfabesini okuyabilenler için gayet kolay ve rahat bir ulaşım yoludur. bilmeyen için ise renkler kullanmışlardır, bir şekilde insan yolunu bulur. kentteki taksi ücretlerinin şişkinliği ve mesafelerin uzaklığı nedeniyle kullanılabilecek tek ulaşım aracıdır. tokyo metrosu kadar olmasa da, gayet geniş ve her yere dağılmıştır. renkler vasıtası ile hangi hattan hangi hatta nereden geçileceğini ve hangi yöne gidileceğini kavramak zor değildir. gitmeden evvel latin harfleri ile yazılmış bir metro haritası edinmek faydalı olabilir.
en güzel brecht tarafından anlatışmıştır moskova metrosu:
MOSKOVA'LI iŞÇiLERiN 27 NiSAN 1935'TE
BÜYÜK METROYA SAHiP OLUŞLARI
Duyduk ki: Seksen bin işçi
yapmış metroyu, birçoğu günlük işlerinden sonra,
çoğunlukla geceleri sabahlara dek.
O yıl boyunca hep delikanlıların ve kızların güle oynaya
tünellerden çıktıkları görülürmüş
harca batmış ter içindeki iş giysilerini göstererek gururla.
Aşılmış bütün engeller-
yeraltı suları, çok katlı yapıların basıncı,
dayanıksız büyük toprak yığınları-.
Süslemek için kaçınılmamış hiçbir çabadan,
en iyi mermer getirilmiş uzaklardan, en güzel ağaçlar
işlenmiş özene bezene.
Güzelim vagonlar adeta çıt çıkarmadan
kaymaya başlamışlar
gün gibi aydınlık tünellerde:
Titiz müşteriler için her şeyin en iyisi.
Şimdi, demiryolu en üstün planlara uyularak yapıldıktan
sonra
sahipleri geldi onu görmeye ve binmeye.
O insanlardı onlar, onu yapanlardı.
Binlercesi oradaydı, dolaşıyorlar
ve inceliyorlardı dev istasyonları.
Trenlerle büyük kalabalıklar geçiyordu bu ara,
yüzleri istasyonlara dönük-
erkekler, kadınlar, çocuklar ve kır sakallılar-
sevinçten pırıl pırıldı yüzleri, tiyatrodaymışlar gibi,
çünkü farklı yapılmıştı istasyonların hepsi,
hepsi başka taştan, başka biçimde;
ışık da her seferinde geliyordu başka kaynaktan.
Sevinçli bir itiş kakışla arkaya itiliyordu her trene binen,
çünkü istasyonlar en iyi
görülebiliyordu önceki yerlerden.
Çocuklar yukarı kaldırılıyordu her istasyonda.
Yolcular her fırsatta dışarı taşıp
sevinçli bir titizlikle inceliyorlardı bitirilen işi,
sütunları elliyorlar ve parlaklıklarına bakıyorlardı,
ayak burunlarını sürtüyorlardı taş döşemeye
anlamak için taşların düzgünce yerlerine oturup
oturmadığını
Sonra vagonlara doluşup yeniden
duvar kaplamalarını inceleyip parmaklarını sürüyorlardı
camlara.
Erkekler ve kadınlar işaret ediyorlardı durmadan-
doğru olup olmadığında biraz duraksayarak-
çalıştıkları yerleri:
Ellerinin izini taşıyordu taşlar.
Her yüz görülebiliyordu açıkça,
çünkü çok ışık vardı,
lamba çoktu, gördüğüm herhangi bir demiryolundan
çok daha fazla.
Tüneller de apaydınlıktı,
karanlıkta kalmamıştı emeğin bir karışı bile.
Ve tek bir yıl içinde yapılmıştı tüm bunlar,
ve dünyada başka hiçbir demiryolu yapımında
bu kadar çok işçi çalışmamıştı.
Ve dünyada başka hiçbir demiryolunun bu kadar çok
sahibi olmamıştı
Çünkü bu yapı harikası, bunca kentte bunca zamandır
kendinden önceki hiçbir yapının görmediği şeyi gördü:
Yapının işçileriydi yapının sahipleri.
Emeğin tüm meyvalarının emek dökenlere düştüğü
nerede görülmüştü?
Bir yapıdan, onu yapanların kovulmadıkları
nerede görülmüştü?
Onları vagonlarımıza giderken gördüğümüzde,
kendi eserleri olan vagonlarda,
hemen anımsadık:
Klasik yazarların bir vakitler hop oturup hop kalkarak
önceden gördükleri o büyük tablo buydu.
hergun ortalama 8 milyon kisi tasiyan, sanat eseri tadinda insa edilmis istasyonlari bulunan cok buyuk bir metrodur. yer altinda ayri bir hayat besler icinde.
ayrica derler ki ; tum amerika'da gorebileceginiz guzel kizlari, bir gunde moskova metrosunun icinde gorebilirsiniz...
teatralnaya istasyonunda ruh hastası tiplerin yaptıkları harika müziklere kendinizi kaptırıp başka alemlere akabilirsiniz. bin ruble bile bahşiş vereni gördüm. o kadar yani...
Londra'dan sonra dünyanın en eski ikinci metrosu Beyoğlu'ndaki Tünel'dir. 17 Ocak 1875'te hizmet vermeye başlamıştır.Lütfen kendimizi ezik görmeyelim, göstermeyelim. yabancılara da anlatıp hava atmayı ihmal etmeyelim.
ilk başlarda korka korka girdiğiniz dolaştığınız metro sonraları size eviniz kadar güvenilir gelir. sıcaktır. o sağda solda duyduğunuz "bi saatten sonra sakat sıkıştırıp dövüyolar" muhabbeti de asılsızdır veya bu aralar yaşanmamaktadır. bazı istasyonları hayrete düşürücü heykellerle doludur. tez konusudur.
Şubat ayında Sochi'de başlayacak olan 2014 Kış Olimpiyatları'na dikkat çekmek için düzenlenen etkinlik dahilinde, 30 squata 1 bilet alabileceğiniz metro.
bu yaz gelecek rusların popoları daha güzel olacak hadi yine iyiyiz.