Gecenin sessizliğini yarıp geçerken sokak köpeklerinin çığlıkları
Bir deniz feneri karanlığın gözünü kör ederken
Hırsızların ayak ritmine uygun çalarken polis sirenleri,
Ölüm döşeğinde bir ihtiyarın ağzından çıkan ruh kalıntıları
Feryad figan çıkarken bulutlara
...Tekerkerinden buhar fışkıran bir lokomotifin ölüme davetkar ıslığıyla
Ayın kraterlerinden sıçrıyor saçları iki yana örülü bir şeytan
Karahindibanın dikensi tüylerine yüklediğim onca ayrılık
Uçuşup giderken boşlukta hüzünlü hüzünlü
Tenimde değdiğin yerlere panayırlar açıyor bütün kanserli hücrelerim
Ah, sevgilim!
Sana koşarken atmosferden ayrıldıkça parçasını bırakan roketler gibi
Hüzün getirecek ne varsa bırakıyorum her adımımda
Ah, sevgilim!
Yüzün en güzel samanyolu, senin etrafında dönüyor dünyam
Ekvatorum, meridyenlerim, paralellerim hepsi yüzündeki çizgilerde
Güneş gözlerinden doğuyor bana, senin yüzünde batıyor sabah ayazında
Bahar yaklaştıkça adın filizleniyor içimde
Kuşlar seni ötüyor, ellerim seni terliyor yaz sıcağında
Ah, sevgilim!
Bir sevap yaz, bir günah dile hadi gir koynuma
En sevdiğim masalları fısılda annem gibi.
Ah, sevgilim!
ilkbahar ve Yaz arasına sıkışmış bir mevsim olmalı adın
ilkbahar kadar heyecanlı, Yaz kadar kurak...
--spoiler--
Ne zaman beyaz tüylü bir tavşan çıkartmak için elimi şapkaya daldırsam, çürümüş yalnızlıklar geliyor elime. Parmaklarım kanıyor.
--spoiler--
Çelimsiz peygamberleri sindiren kaygısız balıkların
Solungaçlarında ağlarken takla atan jonglörler.
Ankanın kanatlarında ot çeken bir şeytanın kahkahaları
Ellerini titretiyor yırtık kalpleri dikmeye çalışan kör cerrahların.
Kanatları siyah bir melek gözlerinden aşk fırlatırken gözlerime
Kötü ruhlara hükmeden beyaz cübbeli karanlık ihtiyarlar gibi
Sert duruyor içimde acılarım.
işkence altında sır vermeyen onurlu bir asker kadar mutluyum
Giderken sırrımdan herhangi bir parça koparamayışına.
Cesur kelebeklerin sakat kalmış ejderhalara kanatlarını bağışladığı,
Ejderhaların yırtık prensesleri pazarladığı bir coğrafyanın
En yağışlı ikliminde kafatasımı eritirken alnıma düşen her asit damlası,
Tanrı babamın dilini kopartıyor,
Elinde lsd şişesi, Massive Attack dinlerken ağlıyor
Unutulmaya yüz tutmuş bir peygamber.
Kan akan ırmaklara atılırken gecenin kör vakitlerinde faili meçhul tinsel cinayetler,
Karaya vuruyor şişman bir melek.
itiraf etmeliyim anne;
Şişman bile olsalar melekler ölürkende güzel oluyor.
--spoiler--
Sahip olduğum en kutsal organımdır gözlerim. Birlikte ağlarlar, birlikte uyurlar, birlikte gülerler ama hiç birbirlerini göremezler. Velhasıl emindir ikisi de birbirinden, orada durduklarından, duracaklarından. Biri gitse diğerinin gidilen yanı karanlığa mahkûm, onu da bilirler. Tıpkı bizim gibi değil mi sevgilim?
--spoiler--
Hüzün bir din olsaydı, ben çıkardım bütün demokratik seçimlerden peygamber... Mucizemi sorsalardı; seni işaret ederdim. inanırlardı da, inan ki..
Annem 'aşk' sivilce gibi derdi, aptal aptal düşünürdüm manasını... Ne demek istediğini beni sıkıp gittiğin zaman, kalan izlerden anladım.
Artık şiirlerde anlamlar yükleyemiyorum adına. Öğelerimizden ayırdım bizi, yüklemin elimde kaldı, gizli öznen hala paçalarımda. Tamlamalar sadece geceleri uğruyor yanaklarıma. Sözcüklerin anlamlarını aralıyorum usulca, gözlerin çıkıyor her aralıktan usanmadan. Ve ben sisli bir sonbahar sabahı Van Gogh’a öykünüyorum. içimden seni kesiyorum, içim kanıyor.
Bana bunu neden yaptın izmir? Bin parçalı puzzle yaptın önce beni. Her parçam ayrı bir kıtanın, erişilmez dağlarında gizli... Gittim, yıprandım, buldum... Tam son parçayı birleştiyordum, yaramaz bir çocuk gibi tekme attın... Bunu bana neden yaptın izmir? Beni neden böyle parçaladın?
Tanrı bazı insanları yaratırken beyinlerine ve ağızlarına müshil karıştırmış olmalı Jose. Ortalık boktan geçilmiyor. Ve inatla insanlar ağız ve beyinlerini bezlemiyor.
Terk ediyorum dedin ya hani, 'terk ed...' derken sen, dudakların kanasaydı keşke. Dizlerim titreseydi, tanrı bir çığlıkta yıldızları düşürseydi kaldırımlara. Arka fondan Vasilis bassaydı en pes notalara. Ben o zaman da anlardım kıyametin koptuğunu, hiç olmazsa ağzından kötü söz duymazdım.
Kadınlar iki türlüdür; hisleri olanlar, hislerini vajinasına sıkıştıranlar. Erkekler de iki türlüdür; hisleri bıçaklananlar, vajina arasına sıkışmış hislere tapanlar.
Devasa bir futbol stadyumunun, kale arkası tribünleri gibiydin sevgilim. Biletini alan her ucuz adam girdi sana.
Yalnızlık işim, terk edilmek eş’im. iyi bir işim, güzel ve sadık bir eş’im var. Cinsel hayatımız da çok hareketli. Ama ben nankörüm! Sürekli ağzımın içinde bir küfür, sürekli kalbimde bir hüzün.
Aynı tepeden atlayıp birlikte ölecektik, çünkü 'biz'dik. Atladık... Daha boşluğun başında paraşüt çıkarttın koynundan, ömrünü sürdürebilecek kadar yalanı sığdırdığın koynundan. Yükseldin, ben düşerken yükseldin. Yüzüme gülümseyip de terk ettin. Şimdi ben tek başıma devam ediyorum yoluma, hızla düşüyorum boşlukta.
Allah belanı versin demek isterdim inan ki... Fakat senden daha büyük bir bela yarattığını düşünmüyorum sevgilim.
Biliyorum, bütün suç bende. Ya çok büyük olmayacaktı ya da kaygan düşler kuracaktım sana dair. Giderken götüme soktuğunda yırtılmayacaktı anüsüm. Ah, nasıl da uyanamadım! Kanamamı durduracak pamuk arıyorum da, sanırım giderken hepsini yanına almışsın. Öldürdüğün başka aşkların deliğine tıkamak için. Hoş öl sevgilim, cehennem de görüşmek üzere.
Çok zengin sevdim ben seni, çok çeşitli. Abin oldum, arkadaşın oldum, kardeşin oldum hatta ablan bile... Nasıl alıştıysan içi boş, sevişmekten öte geçemeyen fakir sevgilere, başın döndü, kustun üzerime.
Tanrım; yeni bir muhasebeci bulmalısın kendine, hesap kitap işleri karışıyor olmalı yukarıda. Çünkü aşağıda yolsuzluğa karışıyor aşağılık kadınlar, aşağılık erkekler. Hüzün yağıyor bulutlardan, bileklerden kan yağıyor, ruhlardan fahişelik. Gözyaşı yağıyor sonra, sonrası bir garip kuraklık.
O nasıl gitmek be kadın, o nasıl terk etmek? inan ki savaşta ölen çocuklara bile ağlayamıyorum.
Korunmasız sevme artık beni. Prezervatifler, doğum kontrol hapları vs. Gideceksen eğer hiç boşalma yüreğime. Sağda solda adım çıkıyor, esnaf beni konuşuyor sonra 'münzevi' diye. Ve ben, bıraktığın piç yalnızlıklara bakamıyorum bu dul halimle, ağırıma gidiyor.../// Dedde. *
ayrıca ;
düşen bir aşk(ı) almak için cehenneme indiğini düşündüğüm, ilginç ve alelade olmayan yazıları ile beni benden alan favori yazar.. bu adam gerçekten bir harika,
bir örnek ;
tutmadı
hiçbir masalı, havada asılı kalan elini palyaçonun.
palyaço kırıldı.gitme dedi masala, o tarafa gitme.
masal bu, dinler mi hiç?gitti...
bombalar patladı, bacakları koptu masalın.
ağladı palyaço;bir masal daha masanın üzerinde yarım kaldı kanlar içinde
diye bağırdı.
eve gitti palyaço.
bombaların, cesetlerin üzerine basmadan.
canına bir kalp kırığı battı, bir daha ağladı.
bir daha...
makyajı aktı.
sandıkta zula yaptığı bütün masalları yaktı palyaço.
bir kısmını da paslı jiletlerle lime lime doğradı.
ağladı yine.ağladı.
dilini de kesti palyaço, dinini de.
ondan sonra ne kimseyle konuştu ne de kimseye inandı...
vallahi bak, inanmazsan rafta duran intihara sor.
normal bir kafa ile anlaşılması pekte mümkün olmayan bir nevi ızdırap şairinin sözlerini şiirlerini yayınlayan facebook oluşumu. Kaliteli paylaşımları var