istanbulda daimi olarak yaptığım;
Karaköy güllüoğlundan su böreği yenir, mutluluk depolanır. Karaköy sahilinde oturulur, müzik dinlenir. Sonra kalkarsınız. Galata köprüsünden geçerek eminönüne ulaşırsınız. Mısır çarşısındaki kalabalığa karışır, aslında milyon insandan sadece biri olduğunuzu, sizin dünya üstünde önemsiz olduğunuzu, derdinizin küçüklüğünü anlarsınız. Sonra galata kulesine bakan banklara oturup biraz daha düşünürsünüz. Kalabalık devam etmektedir, ve derdiniz gittikçe küçülmektedir. Ordan da sirkeciye yürür, marmaraya binip eve dönersiniz.
Sizi bilmiyorum ama benim bir derdim olduğunda kalabalığa karışmak, benim derdimden etkilenmeyen milyonları düşünmek, herkesin benzer dertleri olabileceğini ve bunun dünyanın akışı olduğunu kabullenmek iyi geliyor. Tam olarak aynı şekilde olmasa da moraliniz bozuk olduğunda size de kalabalığa karışmanızı önerebilirim.
eskinin atari salonları. hiçbir Playstation ve türevi onun verdiği zevke eğlenceye erişemez on numara moral bozukluğu gidericidir. ha tabi bir şişe Chivas da aynı işi görür tabi.
tophane'deki muradiye devlet hastanesi'nin oraya gidin. devlet hastanesinin tam karşısında çay bahçesi gibi bir yer vardır orada merdivenlerden aşağı indiğinizde bankların bulunduğu bir yerde bursa manzarası sizi bekliyor. alaşar ovaakça önünüzde, görükle tarafları sol çaprazınızda kalacak. ayaklarınızın altı altıparmak. hemen solunuzda ise atatürk stadyumu ve kültürpark var. malesef sağınıza baktığınızda doğanbey toki konutları olacak ki, şehrin öteki tarafını göremiyorsunuz. ancak burası tam bir kafa dinlemelik.