ismi duyulduğunda rengi mor zannedilen ama aslında kahverengi olan koyun cinsi. özellikle doğu anadolu şartlarına uyumlu olduğu için bu bölgede yetiştirilir.
kötü bir hikayenin ilk kısmıdır. kral çok sevdiği mor koyununu kaybeder oğullarını çağırır bulun kral olun der. hepsi sırayla aramaya çıkar. elleri boş dönerler ve öldürülürler. ilk kısmı anlattıktan sonra bir iki gün geçsin ki herkes mor koyunu unutsuz diye beklenir. sonrasında başınıza çok kötü bi şey geldiğini terminelde beklerken bi kızın ağlayarak yanınıza geldiğini iki dk lavoboya gidicem valizimi bırakabilirmiyim dediğini. acıyıp kabul ettiğinizi söylersiniz. sonrası hayal gücünüze bağlı. polis ya da jandarma elir valiz üstünüze kalır. sizi merkeze götürürler kız ortada yoktur. sorguya alınırsınız fln fln ve en sonunda gözünüzün önünde valizi açarlar ve içinden ne çıkar? kralın kaybettiği mor koyun.
çok güzel bir türkü olmasının ötesinde bir renk karmaşasıdır aslında. mor renkli koyundan kasıt, siyah ya da siyaha yakın olan koyun değildir. Türküde bahsedilen ve köylerimizde de sözü edilen mor koyun; koyu kahverengi yünlere sahip koyundur. anneme ve ananme yaptığım tüm sortilere rağmen neden kahverengi koyuna mor dediklerini anlayamadım...
tavır alıştırması kabilinden bir orta anadolu türküsü. "meeeleyip ve dagları delip gelen ve tabii olarak mor renkli" bir koyunun ask ihtiras ıstırap yüklü hikâyesi.
tolga sağ, ismail özden ve tabiki erdal erzincan 'dan başkasından dinlenmesini kesinlikle tavsiye etmediğim ankara yöresine ait bir türküdür. bu türküde özellikle erdal erzincan'ın olağanüstü kabiliyeti insanı büyülemektedir.
tavır alıştırması kabilinden bir orta anadolu türküsü. "meeeleyip ve dağları delip gelen ve tabii olarak mor renkli" bir koyunun aşk ihtiras ıstırap yüklü hikâyesi.
eskişehir in meşhur sucuklarından birisi. -imiş- tabii herhangi bir objenin eskişehir e ait olup bir de güzel olma şansı yok. bir kere şans verdim bu mor koyun sucuklarına. böyle nasıl vıcık nasıl rezil anlatamam. adamlar kıymayı sucuk diye satıyor. yemeyin.
Fakir çoban zengin ağanın kızına sevdalanmıştır. Lakin ağa nuh der peygamber demez! Çoban ısrarcıdır, pes etmez. Bu ısrara dayanamayan ve birazda bu işten sıkılan ağa çobana bir şartla kızını ona verebileceğini söyler. Ağanın şartı şudur: Ağa sürüdeki tüm koyunlara 2 gün boyunca hiç su vermeden tuz yalatacak ve eğer çoban sürüyü hiç su içirtmeden dereden karşıya geçirebilirse ağa kızını çobana verecek. Bu zor görevi çaresiz kabul eder çoban. iki gündür tuz yalamış, damakları tuzdan kavrulmuş hayvanlar çobanın kaval sesiyle yürümeye başlarlar. Sürünün lideri mor koyundur. Mor koyun ne yaparsa sürüde onu yapmaktadır(Koyun işte!) Dere kenarına geldiklerinde mor koyun kafasını suya doğru eğer, bu sırada çoban tüm aşkı ile üfler kavalına, tüm derdini, tüm çaresizliğini üfler. Sürü psikolojine sahip olmasına rağmen halden anlayan mor koyun, pek bir dertlenir, "Ulen 2 gündür içmeden 1 saat daha içmem" der ve suyu içmeden dereden karşıya geçer tabiki sürüde onu takip eder. Ağada sözünü tutar ve kızını çobana verir. Hikaya aşağı yukarı böyledir, türküde bu hikayeyi anlatır.
yedi numaradaki oyuncuların bol bol söylediği bir türkü-ydü. ***
edit : hayır napayım senarist böyle uygun gördüyse? demek ki dizisinde bol bol söylenmesini istiyordu bu türkünün. benim suçum mu? allah allah.
