"her sabah aynı saatte, aynı çalar saatin sesiyle kalk, aynı saatte, aynı odada, aynı masada, aynı kahvaltılıklarla kahvaltı et, aynı giysi dolabındaki, aynı giysileri giy, aynı yollardan yürüyerek, aynı okul - aynı işe git, aynı yüzleri gör, aynı saatte işten - okuldan çık, aynı eve gel, aynı televizyonda, aynı proğramları izle, aynı şarkıları dinle, aynı gazetedeki, aynı köşe yazarlarını oku, aynı internet sitelerine gir, aynı banyoda duş al, aynı saatte, aynı yatakta, aynı rüyaları görmek üzere uyu" hayatı.
bu başlığı okuyan, bir de şu başlıkla ilgilendi; (bkz: monoton hayatla bas etme yollari)
insanı sık boğaz eden hayattır. hayatınıza giren heyecanlarda bir zaman sonra bir bakmışsınız sönüvermiş. saman alevi gibi, sadece gelip geçer. eski sıkıcı hayat geri gelmiştir. hoşgelmiştir, sefa getirmiştir. kapıya gelince zilide çalmayı ihmal etmez.
bitkisel yaşama girmek, hafiften fotosenteze başlamak, hissizleşmek, şaşıramamak, sevinememek, daha doğrusu duygusal gerilimlerin bulunmamasından dolayı şaşıramamak, sevinememek, üzülememek ama bol bol bol bol bol bol sıkılmak, bunalmak, daralmak, ... işte böyle dümdüz bir çizgi gibi hayat.
Tekdüze yaşam... Derinlerden gelen haykırış, Son radde çığlık..! erişilememiş... ve bazen getirdiği çaresizlik, Ve sonsuz korunma arzusu. Suda dalga, düşünceler Küçük zaman dilimi işgal görülebilir... ilk rastlantıya hasret duyulabilir mi hiç ? henüz yaşanmamışa ? Neye bu yöneliş ? Kırpmadan gözü, Sabit bir noktaya bakar gibi hissiz... Yaşıyoruz öylesine, Duyarlı - duyarsız...
her gün aynı saatte aynı şeyleri yapmak demek olmasa da her zaman, her günün birbirine benzemesi işte.. ve sanıldığının aksine bu hayat, huzur arayan bir bireyin seçimi olabilir. yalnız başka insanların, özellikle de kendini sosyal bir birey olarak addeden karşı cinsin gözüne batan bir şeymiş, ben bugün bunu gördüm, daha renkli ve aktif bir hayatı yaşamak elinizde olmasına rağmen insanlar, zorunluluktan öte, bunun bir seçim olabileceğine inanamıyorlar bazen. kendinizi mutlu hissettiğiniz sürece kötü bir şey olmadığını düşünüyorum.
bugün hangisini giysem diye düşündüm tek düze günlerimin içinde ki tek farklılık olan gömlek seçimimi yapmaya çalışırken, gerçi bunları da dövüş klübünde ki patron misali sıraya koymaya ''mavi kravatını taktığına göre günlerden salı olmalı'' başlamıştım pazartesi siyah renk bana daha güzel duruyordu, pazartesi matemini yansıtıyordu...
üzerimde bana bir beden büyük gelen omuzları hafif solmuş siyah gömleğimle kahvaltı masamda yerimi almıştım yine beyaz peynir, meyve suyu, zeytin ve daha bir çok kahvaltılık doldurmuştu masamı lakin masanızda dünyanın envai çeşit yiyecekleri de olsa monoton olunca bir şey ifade etmiyordu insan için, tadı yoktu, kahvaltımı etmeye hazırdım.
peynirden ufak bir dilim almıştım ki burnumun aktığını fark ettim, sanırım dün gece yarım saatlik yürüyüşüm yüzünden üşütmüş, hasta olmuştum. içimi babasından mahalle maçına gitmek için son anda izin koparmış çocuğun sevinci kaplamaya başladı, artık günüm monoton değil, dünden faklıydı.
Bu aralar ciddi ciddi koyan hadise. Ve asıl can sıkan da bunu kıracak bir durumun olmaması. Yeni birşeyler yapamıyorum. Yeni bir uğraş bulsam diyorum, bulamıyorum. Şaka gibi ama bulamıyorum. Yapılası şeyler hep çok zaman alan ve uğraştıran şeyler. Bu ikisi yeterince bende yok. Yeni insanlar hayata sokmak konusunda da açıkcası başarılı bir insan değilim. Beni tanıyan insanlar ya benden nefret ederler, ya da severler. Kişiliğimden ötürü tamamen, her zaman gerçekçi bir insan olmam bunlara sebebiyet veriyor. Cidden birşeyden hoşlanmadıysam sırf karşıdakini memnun etmek amaçlı yalan biçimde davranamam. Dönemlik birşey için tüm karakterimle oynamaya niyetimde yok açıkcası.
Sanal ortamdan uzaklaş demek bana garip geliyor. Gerçekten bir ilgimi çeken başka birşey varsa bu kendiliğinden gerçekleşiyor. Bu kendi verebileceğim kararın ötesinde bir şey gibi.
Bunun çözümüne dair en ufak bir ışık dahi yok bu aralar gözümün önünde. Ne olacak çok merak ediyorum.
genel olarak bana uygun hayat.
benim hoşuma gidense başlığı açan dostumuzun 'asiti kaçmış kola' nickiyle bu başlığa krallar gibi uyumu oldu.
kendisi hala sözlükte mi acaba?
kendisiyle tanışmayı çok isterim.
12 yılda bu monotonluğu koruyabildi mi, sürdürebildi mi merak ediyorum.