monarşi vs demokrasi

entry8 galeri0
    6.
  1. 6.
  2. ikisi de değil. şuurlu demokrasi. atsız ata'nın dediği gibi.
    0 ...
  3. 4.
  4. 5.
  5. demokrasi de çok mükemmel değil fakat monarşiye bin basar.
    0 ...
  6. 4.
  7. demokrasi çoğunluğun azınlığa baskı kurmasıdır.
    demokraside devlet başkanı kamudaki kadroları kendi zihniyetinden insanlarla doldurur. (bkz: cemaat) (bkz: yargı) (bkz: tsk) fakat monarşide hepimiz hükümdarın halkıyız. ayrım yapamaz. (bkz: devşirme kökenli devlet adamları)
    demokraside malesef hiç kimse çocukluktan itibaren devlet başkanlığı için yetiştirilmiyor ama monarşide hükümdar çocukları ülkenin en iyi bilim adamları, felsefecileri, aydınları tarafından eğitilir. ör: fatih'in hocası akşemsettin.
    monarşide hükümdarın en yakın yardımcıları da seçkin ailelerden çıkar. bu ailelerin çocuklarıda devlet yönetimi için çocukluktan itibaren yetiştirilir. (bkz: köprülü ailesi) (bkz: çandarlı ailesi).
    1 ...
  8. 3.
  9. birinci dünya savaşı gibi dönüm noktaları ile giderek monarşi aleyhine ilerlemiş tarih akışı.

    (bkz: monarşinin ve totaliter rejimlerin kötü yönleri)
    0 ...
  10. 2.
  11. 1.
  12. demokrasi ve monarşiyi birer kefeye koyup eğrisini doğrusunu dile getirmek için prolegomenon.

    tabi burada ilk önce karşımıza hangi demokrasi, hangi monarşi sorunu çıkıyor. bu sebepten özellikler karşılaştırılırken yazının genelinde sistemlerin çeşitlerle birlikte anılmasına dikkat edilecektir.

    1) mutlak monarşi vs temsili demokrasi

    aslında bu karşılaştırma bir anlamda anadolu coğrafyasının son 89 senesi ile geri kalan dönemlerinin karşılaştırmasıdır. demokrasi, yüzlerce padişahın halkı ezdiği bir sistemken, monarşi bu karşılaştırmada ancak tek padişah zorbalığıdır. mutlak monarşi içindeki hükümdarın teokratik bir temsili de kapsadığını düşünürsek din dışı eğilim en çok istismara uğrayan, en çok ezilen nokta olacaktır. demokrasi ise, her dönem farklı kesimleri baskı altına alacak ve sürekli bir değişim içinde ne yapacağını sapıtan insanlar oluşacaktır. ayrıca her hükümet değişiminde kendine uygun bir nesil hayal eden insanlar olacak bu yüzden nesiller arası kopukluk olacaktır. bu ilerleyen yüzyıllarda bir düşünüş, bir gelenek oluşturamama noktasına varacaktır. çünkü nesiller nesillerin devamı olmadıkça her görüş bir bir yitip gidecektir. monarşide ise hükümdarın belli bir gelenekten geldiği ve kendinden öncekini izleyen adımlar attığı görülür genel istisnalar dışında. böylece bu sistem bir düşünüşü bir geleneği bünyesinde barındırabilecektir. tabi ki zaman içinde bozulmalar ve terk edişler olabilir fakat bu temsili demokrasinin yarattığı kaos kültüründen bir adım önde olacaktır.

    en kötü mutlak hükümdar bile, en iyi demokrasiden iyi olacaktır. çünkü demokrasilerde aksaklık olduğu zaman bir sorumlu göstermek imkansızdır. tek parti yönetimi altında olunsa da mesul olabilecek binlerce üye vardır. oysa ki monarşide ne olursa olsun tek ve mutlak sorumlu hükümdardır. örnek vermek gerekirse, halk içinde ayrılıkları arttıran bir olay mevzu bahis olduğunda bunun sorumlusu demokrasilerde belirlenemez. partilerden, kontragerillalardan, ajanlardan söz edilir ama olayın asıl kaynağına ulaşılamaz ancak küçük piyonlar kurban edilir. monarşi ise bu tür bir vaka vuku bulduğunda eğer ki buyruk veren bizzatihi hükümdarın kendisi değilse tek bir kuvvet olmasından dolayı sorumluları bastıracak ve huzuru sağlayacak, intikam duygularının halk içinde muteber konuma gelmesini eneglleyecektir.

    dip not: 1. madde içinde mutlak monarşide görülebilen sülale, hanedan değişimleri göz önüne alınmamış, değerlendirme, tek hanedan üzerinden yapılmıştır.

    2) anayasal monarşi vs doğrudan demokrasi

    anayasal monarşi tarih içinde iki farklı şekilde gözlemlenmiştir, birinde egemenlik hükümdarda iken diğerinde parlamentodadır. egemenliğin parlamentoda olduğu sistemlerde kralın belli başlı yetkileri vardır fakat anayasa ondan bağımsız, parlamento ile vardır. egemenliğin hükümdarda olduğu sistemde ise, dolaylı yoldan yine tek kişinin iki dudağının arasına egemenlik adı verilir. doğrudan demokrasi ise halkın tümünün oylama yöntemi ile karar almasıdır, çoğunluk esastır. burada da karşımıza çoğunluğun diktatörlüğü ile bir kabine ve hükümdar veya bir hükümdar ve bir kabinenin diktatörlüğü çıkmaktadır. dünya üstünde çoğunluktan daha tehlikeli bir şey yoktur. çünkü halk, tek bir kişiye veya ona bağlı parlamentoya karşı mücadele edebilecek konumdayken, çoğunluk ezici niceliği ile kendinden ayrı gurupların isteklerini kaile almayacaktır.

    3) oydaşmacı demokrasi

    hem doğrudan demokrasi hem de temsili demokrasi için söz edilebilen, oy çokluğu değil de, oybirliğinin esas alındığı düzenlemedir. herkesin istediğinin olması bakımından herhangi bir sistemle mukayese edilemez fakat uygulanışı ve sonuçları coğrafya gerçeklerine göre tezahur edecektir. neyi nasıl değiştirdiğini gözlemleyecek yeterince tarihi geçmişi, uygulanışı olmadığından aşırı bir tümevarım için erkendir.

    4) sistem dışı saha

    tüm bunların dışında, demokrasinin, cumhuriyetin, oligarşi ve monarşinin, hatta aristokrasinin ötesinde bir yer vardır. burada karar vermek, kararı kimin vereceğini düşünmek gerekmez. insanın doğal hali, kavramlaştırma yetisinin son halkasıdır. bayrağı ve ırkı, sistemi ve yönetimi, efendisi ve kölesi yoktur. anarşi, sistem sunan tüm yönetim modellerinin ötesinde, yaşanabileceğini vaad eder. çünkü çoğunluğun mu yoksa tek bir kişinin mi diktatör olacağını tartışmak, diktatörsüzlük olanağı varken üstteki üç madde de görüleceği üzere boş ve boşuna olacaktır.

    .... i. s. 1939, ispanya ihanetle tanışıyorken, akheramosis

    dip not: bu yazının ömrü sabahı bulmayabilir, ekleme-çıkarma yapılabilir.
    1 ...
© 2025 uludağ sözlük