iki minik kalbin, içimize sıcak lavların akmasına sebep olan temizliği. minik bir abinin kendi boşluğunu hiçe sayarak kardeşini boşluktan uzak tutması, o yüreğin fedakarlıkları hissedilmeye değer.
annelerinin mezarlığına su dökerken;
ayşe: abi, annem ıslanmaz mı?
kalbi katılaşmış, buz tutmuş insanlar özellikle izlesin bu filmi. iki küçük yüreğin çaresizliğine ortak olsınlar. filmin finali gerçekten üzüntü vericiydi. allah kimseye yaşatmasın.
böyle insanın boğazına bişey takılır ya nefes alamazsın, tam göğsünün ortasına bi acı çöreklenir ya zorlaştırır nefes alışlarını, izlerken bana böyle şeyler yaşatan acı yüklü dram yüklü bir film. filmdeki kardeşlerden abi olanın o küçücük haliyle yaşadıklarına rağmen büyük bir olgunluk sergilediği,bazen yaşadığı acılara binayen saklanıp ağladığı, annesini hergün biraz daha fazla özlediği, sevgisinin tamamını kardeşine verdiği ona bi nevi babalık yaptığı filmde, kız kardeşin samimi, sıcacık gözleri, sevimli soruları, herşeye rağmen almanyaya gideceğiz umudu. babasının kızını görmezden gelişlerine karşın hala sevgi dolu olabilen bir yürek. acılarla büyüyen iki kardeş fakirlikle yoğurulan bir köyde dedesinin gözyaşları içinde küçük torunundan vazgeçişi. kardeşinin arkasından bisikletle koşan bir çocuk... arabanın arkasından abisine haykıran bir kız... o kadar ağladım ki filmin sonunda, kulaklarımdan bir türlü gitmedi o ses.
Festivallere kendini pazarlamayı başaran ve böylece gösterimler ödüller filan kazanmasından kaynaklı gazla yanılgıya düşünlerce iyi sayılabilecek ancak esasında beş para etmeyen Atalay Taşdiken filmidir. Kültür bakanlığından destek bile almıştır, utanmaz adamlar. Öyle utanmazlar ki bu utanmazlar ahh bu utanmaz arlanmazlar, filmi Berlin'de bile göstertmeyi başarmışlardır.
--spoiler--
Filmde, babalarının yeni karısı onları istemediği için dedeleri Hasan'ın yanında kalan dokuz yaşındaki Ali ile kız kardeşi Ayşe'nin öyküsü anlatılıyor. Yüreği öfke dolu olsa da, Ayşe onları yanında istemeyen babalarını özlese de, komşuları onları besleme vermek istese de yaşına rağmen olgun bir çocuk olan Ali, hem ağabey, hem anne hem baba, hem de bir bilge olmaya çalışır.
--spoiler--
şu an itibariyle trt2'de yönetmeninin filmi anlattığı ve fragmanını izlediğimde gözyaşlarımı tutamadığım film. daha fragmanı bu şekilde ise filme gittiğimde herhalde gözlük ile çıkmak zorunda kalırdım. filme gidip gidilmeyeceği konusunda birşey denilemez belki ama yönetmenin anlattığı kadarıyla küçük kız gerçekten çok derin bakıyor.
yönetmen başroldeki oyuncuyu seçmek için okul okul gezerken fotoğraf çekerken onları seyrederken birgün bir köşede çekingen bir şekilde oturan elif'e bakmış ve o anda bu rol için onun oynaması gerektiğine karar vermiş. öğretmenleri ise başka alternatifler bulup elif'in bu rolü beceremeyeceğini söyleseler de yönetmen elif'te karar kılmış ve sanırım en iyisini yapmış.
her şeyden öte ilk söylemek istediğim, erkan oğur'un bu işe parmağını sürdüğü bariz belli. ben yazı / tura'nın ilk bölümündeki tadı aldım müziklerden.
Gelelim filmin yorumuna : hata yapma şansı sıfır olan bir abinin ve abisi sayesinde gün yüzü görmeye devam eden iki kardeşin "kısa" hayatını anlatıyor film. Bir solukta ama acı içinde kıvrana kıvrana izleniyor.
Anneleri ölen ve babaları tarafından istenmeyen iki kardeşin hikayesini anlatan film. filmi seyrettikçe "ben böyle babanın..." ile başlayan çok ilginç ve çeşitli küfürler etme olanağını buluyorsunuz.
senarisliğini ve yönetmenliği atalay taşdiken'nin yapdığı,-yanlış hatırlamıyorsam ilk filmi-Eskişehir uluslararası 11. film festivali kapsamında gittiğim ve yanımdaki arkadaşdan utanarak ağlamamak için kendimi ebeyce sıkdığım. babalarının yeni evlediği kadın tarafından istenmedikleri için, onlarla ne yapıcağını bilmeyen, bir gözü toprağa bakar haldeki dedelerine bırakılan biri kız, biri erkek iki öksüz kardeşin gerçek hikayesini anlatan oldukca duygusal sinema filmi.