Yaşlı bir amcayla konuşurken şöyle dedi:
Vaktiyle buralarda, bir iki tane eczane vardı.
Şimdi, her köşe başında eczane var.
Biz, hastalık ilaç nedir o kadar bilmezdik.
Şimdi herkesin, poşet poşet ilacı var.
Modern çağın getirileri:
ilaç poşetleri, eczaneler,
bilimsellik adı altında,
kedinin fareyle oynadığı gibi,
insanlarla oynayan kravatlı, güzel giyimli erkek ve dişi kurtlar.
olum yemeyin lan böyle sağlıksız şeyleri! tamam anne nasihati gibi oldu ama bir bildiğimiz var ki konuşuyoruz.. düşünün bir bakalım, bu dev şirketler (mekdanılts ve börgır king ve kentakili fred amca ve pizza hat ve ve ve) sizin aç karnınızı düşük maliyetle doyurarak neyi amaçlamış olabilirler. bu pazarlama stratejisi sadece siz zavallı ve fakir yavrucakların o aç karınlarını daha çok doyurmak için anne şevkati katılarak tasarlanmış olabilir mi? siz zahmet etmeyin. ben yapıştırayım cevabı; tabii ki hayır.
kapitalist düzenin her ülkede işleyen çarklarının başında gelen bu dev şirketler, sizi kandırmak için tüm imkanlarını seferber etmişler ve ön ayak olmuşlardır. ne için? sizi bu çarklar arasında öğütebilmek ve sizin üstünüzden maksimum verim elde etmek için. bunu nasıl gerçekleştirecekler? aslen ihtiyaç duymadığınız şeyleri sizin ihtiyacınız gibi gösterip, sizin için ihtiyaç doğurup sonra sizin bu ihtiyacınızı karşılamak için. önce düşük maliyetli fayda, sonrasında ağır külfetli ve tam anlamıyla zarar doğurmaktır.
reklam ne kadar çekici ve acıktırıcı değil mi? pembe pembe, hımmm enfes hamburgerler.. adamlar resmen elma şekeri verip sizi eve kaldırmaya, gaddar planlarla gazozunuza ilaç katarak sizi kendi markalarının ve küresel tüketim mekanizmasına kulu kölesi haline getirme gayretindeler..
olum bu adamların binemeyeceği eşeğin önüne ot koyduğunu gördünüz mü hiç? valla ben görmedim. şimdi güzel gelir tabii ki, genç adamsınız 13-17 yaşlarındasınız ve dünya sikinizde değil. sağlık sorunları size çok uzak ve düşünmeye hiç gerek yok. sizin ihtiyacınız olan şey güzel havalı mekanlar ve cebinizdeki az parayla maksimum fayda sağlamak. 13-17 yaşlarında capon lokantasına gidip suşi yiyip sake içecek haliniz yok. yada italyan lokantasına gidip bir tabak makarnaya yetmiş lira veremezsiniz. bunlar daha ilerki zamanlarda yaşayacağınız deneyimlerdir. her şeyin bir sırası vardır. ama bunları gerçekleştirmek için öncelikle hamburger yiyerek kendi kültürünüzden uzaklaşmalı ve çağın gereklerine ayak uydurmalısınız. adam üstüne öpücük mü versin beş kuraşa üç köfte veriyor zaten. size bağımlılık kazandırıp istediği gibi yönlendirmeye başladımı bir indirim biter, bir diğeri başlar.
sonuçta elde ne kaldığına bakarsak. dünya sikinde olmayan 13-17 yaş grubu çocuklarımız kendilerini bu bol yağlı yiyeceklere vererek, sağlıklarını ucuz "gösterilen" yemek için feda etmiş. işkembelerini ekstralar ve promosyonlarla şişirmiş. ve daha fazla tüketmek için tüm şartlar yerine gelmiştir.
ve artık beş kuruşa üç köfte verek insanları obezleştiren büyük şirketlerin her şey istediği hale gelmiştir. obez insanlar daha fazla tüketecek ve tükettiklerinin karşılığında daha çok ödeyecektir.. bozulan sağlıklarını düzeltmeye çalışırken sağlık sektörünü ayakta tutacak harcamaları gerçekleştirecek.. en önemlisi obeziteyle savaş için alternatif tıp ve benzeri sağaltıcılara yine çuvalla para ödeyerek sistemin işleyişi için maddi desteğini esirgemeyecektir.. olması gerektiğinden erken bozulan cildi, beliren kırışıkları, dökülen saçlarını tamir için kozmetik sektörünü finanse edecektir.. ama bu çabaların hepsi beyhudedir.. dökülen hiçbir saç teli dışarıdan sağlanan destekle dökülmeden önceki haliyle çıkmaz..
sonra olmazsa olmazımız natural, doğal ve organik besinler.. bizle kedinin fareyle oynadığı gibi oynamaktalar. yok hormonuydu, genetiği bozulmuşuydu, yapayı, zararlı renklendiricileriydi derken şimdi de gözümüze organik besinleri sokarlar. be amk! çocukları demez mi arkadaş kimse? lan bu besinleri kim bozdu ve bize kim sattı? şimdi de kalkmış önceki sattıklarımız vardı ya, işte onlar zararlıydı. bunu ye ki sağlıklı yaşa demekteler.. yani nereye dönersen dön götün hep arkada kalır arkadaş..
sizi kandırmalarına izin vermeyin, yıllarca kandık. bugün halimiz ortada..
bilgiye ulaşma kolaylığı. ya da bilgi kirliliği. bu kadar yoğun ve sık bilgi bombardımanına uğrayan zihinler için bilginin değeri düşmüş çelişik bilgiler içinde kalan bireylerde marjinal hal hareketler türemiştir.
geçen gün bir bilim adamı, kanser modern çağın bir getirisidir ve onunla yaşamaya alışmamız lazım dedi.
insana ilk bakışta hoş gelen çok şey var modern yaşama ait. ama kanser çok büyük bir bedel değil mi, bunun karşılığı olarak.
