devlet eliyle yükseltilen krema tabakasının altında yaşayan, yüz ölçümü her geçen gün büyüyen kölelik. dikkatli bakarsanız bu kolalı beyaz gömlekli insanların omuzlarında ayak izlerine rastlayabilirsiniz.
emeğini ücretli bir biçimde satandır. baze bir doktor, mühendis, avukat, veznedar, bazen ise bir tersane işçisi, tekstil çalışanı, inşaat işçisidir. önemli olan hepsinin topyekün emekçi yığınları olmasıdır. hayat standartlarının iki ileri bir geri mantığıyla farklılaşması bunların çıkarlarının aynı olmadığını göstermez.
Kısaca işçi sınıfının her üyesi. Sakallı amcamıza *göre :
"..... bir öğretmen öğrencilerin kafaları üzerinde emek harcamasının yanı sıra , eğer okul sahibini de zenginleştirmek için eşek gibi çalışıyorsa üretken bir işçi sayılır. Okul sahibinin sermayesini , sosis fabrikası yerine öğretim fabrikasına yatırmış olması hiçbir şeyi değiştirmez. " ( Das Kapital Cilt 1 syf:538).
özellikle son zamanlarda artan büyük avm'ler içerisinde, çok düşük ücretlerle ve uzun saatler boyunca çalıştırılan insanların mecburen yaptıklarıdır. patron sınıflar var olan işsizlik sorununu kullanarak modern köleliği kendi hırsları, çıkarları için git gide daha fazla yaygınlaştırmaktadırlar.
o kadar öfke doluyum ki bu duruma, bir gün bu tip yerlerden herhangi birine, sırf bu sorunu gündeme taşımak adına, bu haksızlığa, adaletsizliğe, sistemin, kapitalizmin dönüp duran bu aptal çarkına çomak olmak için büyük bir eylem yapmayı düşünüyorum. ne olacağını bilmiyorum ama bir şeyler yapılması gerekli.
yakın bir arkadaşım istanbul'a gelecekti. sirkeci'de bir otelde kalacaklarmış. telefonlaştık. onu sabah dokuzda sirkeci tren garının önünden alıp gezdirecektim. otobüsle eminönü'ne giderken aklıma düştü. acı ama sirkeci'de her sabah "amele pazarı" diye adlandırılan bir topluluk oluşuyordu ve birileri aynen kemal sunal filmlerinde olduğu gibi "sen gel", "sen gelme ulan ayı" diyordu insanlara. gittiğimde arkadaşım şaşkınlık ve merak ile onlara bakıyordu. çocuk istanbul'a gelir gelmez modern kölelikle karşılaştı. modern kölelik. çok uzaklara gitmemize gerek yok. sirkeci'ye kadar gidersek bir sabah, bu insanlık ayıbını kendi gözümüzle görebiliriz.