gel gör ki insan bitki değildir. bitki olmadığı için haklı olarak isyan eder. insanoğlu bu günlerine zincirlerini kıra kıra gelmiştir. acı çekmek ve her türlü bedeli ödemek pahasına diğer canlılardan kendini ayırabilmiştir. insanı bir bitki gibi saksıya yerleştiren ve duvarlar ardına hapseden her sistem, her düşünce, her anlayış iflas etmeye mahkumdur.
modernlik adıyla zincirlenen her insan bir şekilde isyan ediyor. şurada en akla gelmedik yöntemlerle dikkat çekmeye çalışan troller bile bu isyanın birer parçası. çünkü bu isyan aslında bir varoluş mücadelesi.
kimi metropollerde, kimi gelişmiş şehirlerde, kimi plazalarda, kimi devasa şirketlerde, kimi şık apartmanlarda, kimi lüks villalarda, kimi eğitimli, kimi entelektüel, kimi kendini geliştirmiş, kimi kendini aşmış, lakin hepsi ki o modern dünyanın ve yaşamın çizgisine adaptasyon sağlamış ve istemsizce ayak uydurulan o mecburi sisteme bir dişli olmuş;
prezantabl, bir duruşu, bir çekiciliği, belki kendine has bir dokusu, belki nevi şahsına münhasır bir kokusu, özenle hazırlanmış şuh bir tebessümü, nadide bir çiçek misali yürüyüşüyle anbean dikkat çekebilen o naif insanların ki; bunca yetkinliğe, özelliğe, hassaslığa, farklılığa, belki içtenliğe ve belki de güzelliğe rağmen; işlemeli bir saksıdaki göz alıcı bir süs bitkisinden hiçbir farkının olmayışı.
plastik şişelerde muhafaza edilen sularla sulanan, kimyasal bileşiklerden mamul makaslarla budanan, doğallığını yitirmiş topraklarla beslenen, betonların arasından sızabildiği kadarlık o morötesi radyasyonlu ışıklarla büyüyen, yağmur kokusunu unutmuş, bir kuş ötüşünden bile uzak, bir arı dokunuşundan muaf, kendisi gibi yapay ürünlere görsel bir şölen sağlamanın ötesine geçemeyen bir süs bitkisi gibi insanlar işte.