beni bilen bilir, hisli ve sevişgen biriyimdir. ereksiyon hakimiyetim kaybolacağına direksiyon hakimiyetim kaybolsun daha iyi.. gebereyim, öleyim amk. çok ciddiyim, en sevdiğim organım çükümdür benim. ona bişey olursa yaşayamam. canı ne çekerse temin ederim. yeter ki garibimin boynu bükülmesin, öyle ezik ezik bakmasın bana. çeşitli sözlüklerde de yazdığım için o gün sözlüğün birinde sebepsiz yere çaylak olmuştum. ( acaba hangisi amk )
hülasa o ^çaylaksınız^ yazısını görünce pipimden beynime sinyaller gitmeye başladı ( evet tüm bedenemi sikim yönetir benim ) ama nasıl kafam zongluyo, nasıl sinirliyim tahmin edemezsiniz. çüküm bas bas bağırıyo ' illa da moderatör, illa da moderatör'' diye. değişilik istiyo şerefsiz.
arkadaşlar yukarda da söylediğim gibi bu zamana kadar çükümün bi dediğini iki etmedim. sarışından, esmerine, kumralından, kızılına kadar sürekli her isteğini yerine getirdim. sonuçta ölsek de beraberiz biz. bu yola beraber baş koyuyoz ve beraber çıkaracaz... nitekim aman bi yeri şişmesin, aman bana küsmesin diye hemen soluğu sözlük binasının karşısında aldım.
yasladım götümü duvara ve beklemeye koyuldum. hava soğuk ve karanlıktı, paltomun yakasını kaldırıp ellerimi ovalıyor, bir yandan da ' tamam şimdi çıkarlar, sabırlı ol ' diye çükümü sakinleştiriyodum. arkadaşlar yalanım varsa seviştiğim tüm meme baş uçları kahverengi olsun, resmen tam 4 saat bekledim. bu zaman zarfında pipimle sürekli kavga ettim ama. neymiş efendim, çıkacakmışım binaya, dalacakmışım ofise, 1. nesil moderatöründen tut sözlüğün adminine kadar herkeşi sıraya dizecekmişim. tren yapacakmışım onlara. tırstım tabi, dinlemedim, sonuçta kalabalıklar, lokomatifin en ön vagonu ben olabilirdim.
bir nebze olsun çükümü sakinleştirmek, bir nebze olsun isyanını önlemek için elimi donumun içine attım. zapdetmesi güçtü. adeta arenaya çıkacak boğa gibiydi . avcumla sıkıca kavradıktan sonra baş kısmını göbek deliğime deyecek şekilde yukarıya kaldırıp kemerle iyice bi sıktım. tam kazağımı düzeltecektim ki, sözlük binasının ışığını yanarken gördüm. merdiven ışığıydı bu. az sonra biri kapıdan çıkacaktı. peki kimdi bu? kim? kim? kim?
ve hopppppp işte o adam!
arkadaşlar kapıdan çıkanı görmeniz lazım. tuhaf bi adamdı. kafasında bere vardı. çıktı binadan ve sağ elinde bulunan sigaradan derin bi nefes çekip, sol elinle daşşaklarını kaşıdı. fışşrtt diye yere tükürdükten sonra hızlı adımlarla karanlık da kaybolup gitti ( tipim değildi ) 5 dk geçmedi ardından biri daha çıktı. koltuk altında takvim olan biriydi bu. takvim yaprağında july yazıyor, temmuzun 4 ünü gösteriyordu. delinin teki her halde bunla uğraşılmaz amk deyip tekrar beklemeye koyuldum.
ve yüce tanrım!!!!
bu ne bebek yüzlü, bu ne parlak, bu ne cillop bi herifti böyle. elinde salça kavanozuyla binanın kapısında duruyor, adeta işte aradığın adam benim diye çığlık atıyordu. hemen koşa koşa yanına gidip kolundan tuttuğum gibi merdiven boşluğuna çektim. '' no no noluyo lan burda '' dedi. dudağına parmağımı koyup ' bi sus ' dedim ve yavaş yavaş kemerimi çözüp,
- şimdi söyle bakalım sevgili moderatör. neden elalemi sebepsiz yere çaylak yapıyonuz?
+ şe şey abi valla açıyoz online listesini 'o piti piti' yapıp kim denk ge
- ha siktir ulan
+ ba bazen de gözümüzü kapatıp parmağımızı koyuyoz kim çıkarsa onu silik ya
- vay amısınıı
+ üstad bizim de eğlenmeye hakkımız var ama ya, nickini söyle bi daha sana
konuşturmadım onu. kısa kestim lafını. bu yalvarmalara bu yakarışlara kalbim fazla dayanmadı. zaten sensörlü olduğundan ışık da sönüp duruyordu. ışık yansın diye çorba karıştırır gibi götümü sallamaktan imanım gevredi. daral basmıştı. bir kuş gibi saldım moderatörü. hiç arkasına bakmadan ayaklarını götüne çarpa çarpa koşup gitti.
ben de yakamı kaldırıp elimi cebime koydum. bir şarkı mırıldanarak evime doğru yol aldım. seni gidi fındık kıran, yılanı deliğinden çıkaran, kaderim püsküllü belam...