latince, oluşmayan sınır anlamındaki modus dan gelir. belirli bir toplumda ortak zevkler, geçici yaşama ve hissetme biçimleridir. en kısa anlamıyla moda; toplum hayatına girmiş geçici yenilikler ve zevklerdir.
Modus : Maß (Alm.) measure (ing.) demektir. yani ölcü ya da yöntem. fakat yayginligi olan, kütlesellesmis olan. Moda iste anlasilasaci gibi genele ait olan method, sekil ve ölcüdür.
ayni zamanda modus : limit /manner anlamina da gelir yani sinir ve tavir. Ama herhalükarda bugüne ayittir, aktüeldir. O nedenle "modayi belirlemek" tabiri kitlenin tavir ve ölcülerinde ancak genele yayginlasan bir girdiniz varsa dogrudur. "bugünün modasini belirlemek" tabiri ise yanlistir cünkü zaten moda, bugün varolandir.
önce moda cup'a uğranır. sandviç ve minik pastalardan ya da waffle alınır. sonra kemal'in yeri'ne geçilir. şansınız varsa denize bakan kenardaki masalardan birine oturulur ve bir çay söylenir. alınan sandviçler ve pastalar yenir, gazeteler okunur, sevgiliyle sarmaş dolaş olunur, ya da arkadaşla dedikodu yapılır. sonra hiiç üşenmeden moda cup'ın oraya dönülür ki ali usta'dan dondurma alınabilsin. dondurma alınır ve direkt sahile gidilir. sahilde yürüye yürüye dondurma yenilir. yorulunca biraz kayalıklarda veya çimenlerde oturulur. sonra da isterseniz moda iskelesi'nde bir çay keyfi ya da bira keyfi daha yapabilirsiniz. emin olun eve giderken süper bir gündü dersiniz. huzurlu bir yerdir moda, günübirlik tatildir.
lisede arkadaşlarla toplaşıp gittiğimiz, kendimi tam anlamıyla özgür hissettiğim deniz kenarından ve çimenlerin üzerinden oluşan oturup içilesi, sızılası kara parçası.
şimdilerde tek bir arkadaşımı yanıma alıp gidiyorum..
çok şey değişti beee..
of offff..
istabul'un en yaşanası semtlerinden biridir. karşısında adalar, kalamış manzarası ile sessiz sakindir. huzur doludur. diğer taraftan bahariye ve kadıköy çarşılarına yürüme mesafesindeki yakınlığıyla büyük şehirden de kopmamışsınızdır. yalnız emlak fiyatlarındaki pahalılık ile de istanbul'da ilk ona rahat girer.
Dirileceğim
''daha''sı var
bir vapur düdüğü kadar
bir ''daha'' ...
yok sayıp gidecek kadar
bir ''daha'' ...
kabullenmek buydu
susmak
koparmak
kaybetmek
ve
kazanmak...
sular akıyor
ben seyrediyorum
çağrılmamışlardan çağrılar bekleyen
olmazlardan olur bekleyen
ölmüşlerden dirilme bekleyen ben
deliliğimi kabulenip
delirmemek ve
tutmak için göğü
uçurtmalar bırakıyorum
ipi olmayan
ışıklı
belki de masmavi
eminönünde hayal edilip
hayale Moda'yı koyarak
kanyağım(ızla)
dizlerimi,
dizlerini,
dizlerimizi
kanata kanata
koşmak istiyorum... *