mizrak cuvala siganda ve sigmayanda

entry1 galeri0
    1.
  1. Kambur olmasına hem kambur; topal olmasına hem topal; çolak olmasına hem çolak; buruşuk yüzlü şaşı bir adamcağız; hangi aynaya baksa, yakışıklı bir delikanlı olarak görünüyorsa ve baktığı aynaların kendisini değil, her bakışta arkasına özel yerleştirilmiş dört dörtlük yakışıklı bir figürü yansıttığını bilmiyorsa...
    Ve derken adamcağız, kendisini olduğu gibi gösteren gerçek bir aynaya doğru yaklaşmaya başlıyorsa...
    Enseyi karartmak gerekir mi, gerekmez mi?
    * * *
    ilkokul çocuklarına ezberletilen bir dörtlük:
    Orda bir köy var uzakta;
    O köy bizim köyümüzdür,
    Gezmesek de tozmasak da.
    Ne öğretmenlerin, ne de öğrencilerin aklına bile gelmiyor "biz kimiz" diye sormak.
    Sadece uzaktaki köy, bizim köyümüz; o kadar.
    * * *
    O uzaktaki bilmediğimiz görmediğimiz köyümüzün, içini merak eder de bakmaya kalkarsak, hemen ense kökümüze iniveren bir yumruk.
    "Bizim Köy"ün yazarı Mahmut Makal'ın başına az şey mi geldi; ya köyleri anlatmaya kalkan öteki yazarların?
    Hepsi de "sınıfı sınıfa düşürmek"le, "bozguncu"lukla, "solcu"lukla suçlandı.
    * * *
    Sanki Hazine'den geçinenler arasında; solculuğun tanımlamasıyla birlikte ne olduğunu ve diyalektik olarak nasıl değiştiğini bilenler varmış gibi...
    Derken efendim, nüfusun da artışıyla köyler akmaya başladı kentlere.
    Ve apışıp kalmaya, şaşırmaya, yakınmaya başladık.
    * * *
    Dünkü Hürriyet'te "Sol elle yemek yemeyin hutbesi" başlıklı şöyle matrak bir haber vardı:
    "istanbul Müftülüğü Hutbe Komisyonu, önümüzdeki günlerde camilerde okutacağı 'Sofra Adabı' başlıklı hutbeyle 'Batı kökenli sol elle yemek yeme âdeti'ne karşı dini mücadeleye girişecek.
    Müftülük, yemeklerde 'sol el' yerine 'sağ elin' kullanılması tavsiyesinde bulunacak."
    * * *
    17'nci yüzyılda, istanbul'da "Kadızadeler" diye bilinen bir topluluk vardı.
    Kadızadeler; Hz. Muhammet gibi yaşamayanları da dinsizlikle suçluyorlardı, tarikatları da, tasavvufu da...
    Hz. Muhammet, eliyle yemek yediği için; yemeği tahta kaşıkla yiyenler Müslüman sayılamazdı.
    Kadızadeler grubundan Birgivi Mehmet Efendi, "Tarikatü'l - Muhammediyye" adlı yapıtıyla vaazlarında, Müslümanların yemeklerini elle yemelerini öneriyordu.
    Böyle bir inancın yaygınlaşması üzerine, Kapalıçarşı'daki kaşıkçı esnafı ayağa kalkmıştı.
    * * *
    Bizim islami geleneklerimiz arasında karyola da yoktur, yemek masası da...
    Bendenizin çocukluğunda babam Edirne vilayetinde "Umur-u Hukukiye Müdürü" idi. Resmi törenlerde giydiği, frakı, smokingi, jaketatayı, bonjuru, silindir şapkası, melon şapkası, fötr şapkası vardı.
    Ama evde yer sofrasında yemek yerdik. Babaannem sadece tahta kaşık kullanırdı.
    Ailece bir lokantaya gittiğimiz de hiç olmamıştı.
    * * *
    Her inanç, değişen teknolojilerle birlikte değişen hayat düzeylerine uyum sağlamaya başlar.
    Örneğin, minare şerefelerinde müezzinler yerine, hoparlörle okunmaya başlar ezan. Ramazanlarda da kandiller yerine, ampuller yanar şerefelerde.
    Zaten madeni çatal bıçak kaşık da; çok geç olarak Sultan Aziz döneminde başlandı kullanılmaya.
    * * *
    Dünkü Zaman'ın manşeti de, isa Sezen'in haberini şöyle değerlendirmişti:
    "Kamu binalarının yüzde 90'ı çürük - Devlet, hasarlı binayı 3 kez satmaya çalışmış"
    Manşetin altında da şu açıklamalar vardı:
    "60 ildeki 2 bin devlet binasında yapılan kontroller korkunç bir gerçeği ortaya çıkardı. Birçok okul, askeri yapı ve hastane çökme tehlikesiyle karşı karşıya. Betonlarda deniz kabuğu, midye ve tahta parçaları bulundu. Kolon demirleri de erimeye başlamış"
    * * *
    ilkokul çocukları her sabah, bendenizin de çocukluğumdaki koroyu tekrarlıyor:
    Türküm, doğruyum, çalışkanım...
    * * *
    Vaktiyle mızrak çuvala sığıyordu; çünkü hem nüfus bu kadar artmamış ve göçler yoğunlaşmamıştı; hem de gazeteler, radyolar ve ilk yıllarda televizyonlar tek ve resmi bir ağızdan yayınlıyorlardı aynı haberleri.
    Ne kar yağdığında hangi köy yollarının kapandığından kimsenin haberi vardı, ne hastanelerde kimlerin nasıl bir ilgisizlik sonucu öldüğünden.
    Şimdiyse artık mızrak çuvala sığmaz oluyor.
    * * *
    Sığmaz oluyor da ne oluyor?
    Kimi, mızrağın çuvala sığdığı dönemleri özlüyor; kimi de ortaya çıkan saçma sapanlığın asıl şimdi düzeltilmeye başlandığını iddia ediyor.
    Kimine göre Türkiye'nin parçalanmasını isteyenler var, kimine göre küreselleşme sürecine uymamız gerek.
    Seçim kampanyaları nedeniyle binbir sinsi hesap ve sertleşmeye başlayan kutuplaşmalar; maçlara kadar bulaşan çatışmalar...
    Sonra da sık sık gündeme gelmeye başlayan bir istanbul depremi olasılığı.
    * * *
    Hazine'den geçinmelilerin, kendi saltanatlarını korumak için kullandıkları dil, herkesin uyması gereken tek gerçek dil sayıldığında; çöküntüler, yıkıntılar ve depremlerle gerçeklerin yasaklanmış dili, fena çakar tokadı.
    Yemek yerken bıçağı sağ elde, çatalı sol elde; yahut bıçağı sol elde, çatalı sağ elde tutsanız da, tutmasanız da...

    çetin altan
    1 ...
© 2025 uludağ sözlük