Gerçekliğine inananlar da var, masal olarak görenler de. Ama şu da bi gerçek ki, bundan 2000 sene sonra bugün türkiye'de yaşanan olaylar da kulağa mitolojik hikayeler olarak gelecektir.
hikayemiz tanrılar dağı ankaryra'da geçiyor. 1994 yılında yaşanan ekonomik buhrandan sonra demirelis, ecevitos, erbakanyus gibi titanların devri bitmiş; mesutus, çilleris, baykalus ve stepneyus baraj altında kalmıştır.
baykalus, stanpoli kralı tayyipis'i zincirlerinden kurtarmış ve ankaryra'ya giden yolun kapısını açmıştır. anatolia ve troya'nın başına geçen kral tayyipis "reisos" unvanına kavuşmuş ve uzun süre hüküm sürmüştür. krallığı süresince çok defa yanıltılan tayyipis'i en gafil avlayan ise sinsi fetos olmuştur. onu tahttan indirmek için yaptığı plân başarısız olmuş ve reisos elini daha fazla güçlendirmiştir.
ülkesini vergilere boğan tayyipis, kızını medya tanrısı'nın oğlu beratis'le evlendirmiş ve önce enerji sonra hazineyi ona emanet etmiştir. beratis bir gece vakti ansızın kaybolmuş ve arkasından 128 milyar kayıp sikkeyle beraber sırlara gömülmüştür.
kendisiyle yıllardır kavgalı olan altı ok simgeli tanrı kemales, tanrıça meralis ve diğer krallarla bir ittifak kurmuş ve mücadele etmeye başlamıştır. bunu duyan tayyipis, en güvendiği yardımcısı keltos aracılığıyla doğu'nun halay tanrısı selos'u zindana attırmış, kısmî afla tanrı stepneyus'un arkadaşı çakıcis'i de affetmiştir.
tüm bu sıkıntılara bir de salgın hastalık eklenince reisos'un gücü zayıflamaya başlamıştır. dönemin ünlü filozofu ve fahrettin sabiti'nin mucidi medipolis'i salgınla savaş için görevlendirmiş ve "süreci çok iyi yöneten" medipolis sayesinde vaka sayıları artmıştır.
reisos'un döneminde suçlular silivrybria kentinde bulunan bir zindana atılırmış ve bir rivayete göre bu zindan hep soğukmuş.
komşu krallıklarla sürekli sorun çıkarmayı seven reisos'un yaşadığı beştipis külliyesi bugün ankaryra antik kentinin ortasında tüm ihtişamıyla ayakta durmaktadır. yapılan kazılarda ikinci dinozor çağının gökçesikis döneminde başladığına dair kanıtlara rastlanmıştır fakat, 128 milyar sikke ile ilgili hâlâ hiçbir ize rastlanamamıştır. kazılar devam etmektedir..
uthos ve logos kelimelerinden oluşur. eski yunanca'da muthos ağız ile söylenen söz, logos ise bilmek, bilim anlamındadır. dolayısı ile, ağızdan ağıza aktarılan bu hikayeler, ayinler, geleneklerin bilimidir.
mitoloji, oluşturulmaz, doğar. insanın merakının ürünü olan, aklındaki "dünya nasıl oluşmuştur", "bizi kim yarattı" gibi soruları açıklamaya çalışır. bir milletin, bir toplumun tarihi ne kadar eski, kapladığı alan ne kadar geniş, yaşadığı coğrafya ne kadar zengin olursa, mitolojisi de o kadar zengin olur. keza; mitoloji insanın çevresindeki tüm bu etkenleri açıklamaya çalışır.
çok değişik, çok farklı coğrafyalarda yaşamış toplumların mitolojileri bile, bazı noktalarda benzerlik gösterir. bu, insan doğasının coğrafyaya, zamana ve diğer etkenlere göre değişiklik göstermediğini, her daim aynı olduğunu ve kaldığını doğrular niteliktedir.
+ilkel insanın yaşayış tarzıdır.
-semboller ilimidir.
+insanların bilinmeyen durumlar karşısında uydurmuş oldukları hikayelerdir.
-tanrı ve tanrıçalar hakkındaki hikayelerdir.
mitoloji;kozmik mitler,sembolik mitler,av ve ziraat mitleri,orjin mitler olmak üzere başlıklara ayrılır.
-eski türk inanışına göre dünyanın,öküzün boynuzları arasında olduğu inanışı.
+altay şamanlarının inanışına göre,dünya'da heryer sudur.suyun üzerinde ülgen(tanrı) ve erlik(şeytan) yaşamaktadır.bunlar ya kaz ya da köpük şeklinde dolaşmaktadırlar.birgün ülgen erliğin dibe dalmasını ve ona toprak getirmesini ister.erlik anlam veremez,dibe 9 kulaçla dalar ve toprak getirir ülgene.ülgenin bi toprağı ne için kullanacağını merak ettiğinden bir tutamını da gizli bir şekilde ağzında tutar.sonra ülgen bu toprakla karaları yaratır.erliğin boğazına toprak kaçınca nefes alamaz,ağzındaki toprağı püskürtür ve böylece dağlar tepeler oluşur.bundan sonra ağacı(elma,incir),insanı(ece,eje) yaratmıştır ülgen.(yaradılış mitlerinden)
Günümüzde kullandığımız birçok kelimenin kökü mitolojiden gelmekte. Mitolojik hikayelerden esinlenerek bilhassa psikolojik sendromlar mitolojideki karakterlerle ya da olaylarla isimlendirilmekte.
Mitolojiye başlangıç için (yunan mitolojisi) güzel bir kitap tavsiyesi olan varsa lütfen mesaj kutumu yeşillendirin. valla çok makbule geçer tecrübeli ve ilgili birinin fikirleri.
böyle bir konuyu sadece "saçmalık, götten uydurma" cümleleriyle hasır altı edip, küçümseyen insanları olabildiğince uzağımızda tutmamız gereklidir.
çünkü; bundan dört - beş bin yıl öncesine kadar uzanan eski insanların, toplumların, kültürlerin, yaşama şekillerinin, inanışların bir şekilde içerisine serpildiği, böylesine büyük bir bilgi madenini yok saymak başlı başlına ahmaklıktır.
bugün bilinçsiz bir şekilde, hiç okumadan, araştırmadan sadece atalarınızdan gördüğünüz için inandığınız dinleriniz dahi (yahudilik, hıristiyanlık, islamiyet) temelini bu mitlerden almaktadır.
dinler birden ortaya çıkmamıştır çünkü. uzun bir zaman sürecinde ortaya çıkan bilgilerin üst üste yığılmasıyla oluşmuşlardır. ve bu bilgilerin en üst katmanı da - en azından bizim bildiğimiz, ulaşabildiğimiz yazınsal kaynak olarak - mitolojiler tarafından oluşturulmaktadır.
bu durum dinlerin safsata olduğunu mu gösterir? tabiki göstermez.