costa gavras'ın yönettiği, yol filmiyle aynı yıl altın palmiye alan, 1979 şili darbesini anlatan film. baba var bir tane, oğlu kayboluyor falan. öyle bir şeyler.
hatırlanması gereken her şeyi hatırlatıp, şu yaşımda hüngür hüngür ağlatan nadide Camel parçası. stationary traveller albümünün en güzel şarkısıdır kanımca.
1973 Şili Darbesiyle benim de çok sevdiğim biri olan sosyalist lider Salvador Allende yönetimine Pinochet tarafından son verilir.Binlerce kişi katledilir.40 Bin insan Şili ulusal stadyumunda tutuklanır ve çoğu öldürülür.Bilin bakalım darbenin arkasında kim var? Tabiki Amerika.
"Ülkesinin insanlarının sorumsuzluğu yüzünden bir ülkenin komünist olmasına seyirci kalamayız. Meseleler, Şilili seçmenlerin kararına bırakılamayacak kadar önemlidir."
Bunu söyleyen,Henry Kissinger, ABD başkanı Nixon'un ulusal güvenlik danışmanı kendisi.Amerikalılar hep kendi vatandaşına sahip çıkar,konsoloslukları çok ilgili diye biliriz birçok filmden.Peki ya bu vatandaşı Solcuysa ne olur? Filmde bunun cevabı çok güzel şekilde verilmiş.Costa Gavras'a bu cesur film için teşekkür ederim.Ayrıca film Yılmaz Güney'in Yol filmiyle Altın palmiyeyi paylaşmış.Bu iki cesur filme ödül veren Cannes jürisine de şükranlarımı sunarım.
Ayrıca uzun süre sonra büyük üstat Jack Lemmon'u izlemek güzeldi,herzamanki gibi döktürmüş.
Not:Ayrıca ünlü gitarist-şarkıcı Victor Jara da Şili stadında öldürülenler arasında.
bu şarkıyı everything but the girl den önce söyleyen, ruhunuzu içinizden çekip alan bir erkek sesi, özellikle nakarat kısımları arasına çığırtkan bir sesle yaptığı giriş...
şahsı bilenlerin insaniyet namına haber vermeleri rica olunur.
--spoiler--
ilk 3 dk yı izledim ve sean bean dizi başlar başlamaz ölüyor. yuh artık.
--spoiler--
edit:
ülke ülke gezdiren dizilerden biri olacak gibi görünüyor. amerika'da başlayıp italya ve fransa'ya geçtiler.
çekimler bazı sahnelerde çok güzel. aksiyonu artırmak için uğraşmışlar ama olmamış. oyuncu seçimleri güzel ama daha karakterlere kendilerini verememişler.
ayrıca dövüş sahneleri olmamış ya. tamam 68lik kadından bir şey beklemiyorum da dublörlerden de bir cacık olmaz gibi.
açıkcası ilk bölüm için beklentilerimin altında kaldı. person of interest izlerim daha iyi.
evanescence'in aslında özlenmediğini bilen ama hep özleyenler için derin düşünceler eşliğinde dinlendiğinde, özlenen kişinin hayaliyle özlem gidermesini sağlayan son derece duygu yüklü, güzel bir şarkısıdır yüreklere dokunan türden.
şili'de darbe dönemlerini anlatan bir filmdir. gerçek bir hikayeyi anlatır.
--spoiler--
şili'de karısıyla yaşayan devrimci charlie horman darbeden 2-3 gün sonra kaybolur. amerikan konsolosluğu konuyla ilgili araştırma yapıyor gibi görünür fakat durum bambaşkadır. şili'de darbe planına ortak olan amerika olaylardan bağımsız
gibi davranır. bu ortaklıktan haberdar olan charlie'yi şili askerleri tutuklamıştır.
charlie'yi aramaya gelen babası tam bir rejime sadık tipolojidedir. gelinini rejim karşıtı olduğu ve charlie'nin hükümet tarafından tutuklandığı fikrine sahip olduğu için aşağılar ilkin. fakat kanıtlar ve şahitler gösterir ki charlie faşist iktidar tarafından tutuklanmış ve öldürülmüştür.
charlie'nin cesedi ailesine 6 ay sonra gelir. otopsi yapılamayacak durumda olan ceset cinayetin nasıl işlendiğinin bile bilinmemesine neden olur.
charlie'nin babası şili'deki amerikan konsolosluğu çalışanlarına dava açar fakat devlet sırrı olan bu konu davanın düşmesine neden olur.
--spoiler--
denize kıyısı bile olmayan bir ülkeye neden donanma subayı gönderilir ki?
başrollerinde jack lemmon, sissy spacek, melanie mayron ve john shea'nin oynadığı costa gavras'ın yönettiği önemli adaylıklar ve ödüller almış filmidir. şili'de meydana gelen darbe sonrası kayıp oğlunu arayan bir babanın ve kaybolan bu oğlun eşinin hikayesi anlatılır bu filmde. yok yok bunlardan başka birçok şey daha anlatılır bu filmde...
bir de yanılmıyorsam müzikleri de vangelis'e aittir.
--spoiler--
70'li yıllarda abd'nin desteğiyle bir güney Amerika ülkesinde darbe olur. bu sırada Charles harmon adında genç bir Amerikalı ortadan kaybolur. karısının tüm araştırmaları sonuçsuz kalır ve Charles harmon'un izine bir türlü ulaşılamaz. derken baba harmon oğlunun izini sürmek için güney amerika'ya gider. gerçekler yavaş yavaş gün yüzüne çıkmaya başladıkça, oğlunun siyasi sebepler yüzünden yok olduğunu anlayacaktır ve işin içinde hükümetinde bulunduğu gerçeği ile bir yıkımın eşiğine gelecektir...
--spoiler--