Sonda söyleyeceğimi, başta söyleyeyim: Eğer bir gün Türkiye Cumhuriyeti, istanbulun, Rizenin Diyarbakırın mahallelerini jetlerle vurmaya başlarsa, her Cuma namazından sonra toplanan protestocu sivil kalabalıkların üzerine polis/ asker tanklarla, toplarla, sniperlarla ateş açarsa, Ankara Kalesine yerleştirilen toplar Ulusu bombalarsa, izmir Kadifekale denizden savaş gemileriyle top ateşine tutulursa, yüzbinlerce insan Yunanistana, Bulgaristana kaçmak zorunda kalırsa, her gün yüzün üzerinde insanın ölümünün artık haber değeri bile kalmazsa lütfen dünya bu onların iç işidir demesin, milli egemenliğimizi, milli gururumuzu falan hiç düşünmesin, tuzu kurular savaşa hayır diye sloganlar atmasın ve meşruiyetini yitirmiş Türkiye Cumhuriyeti devletine daha büyük katliamlar yapmadan derhal haddi bildirilsin.
AYLARDIR ARAP ÇOCUKLARININ KATLEDiLMESiNE KARŞI ÇIKMAYANLAR...
1,5 yıldır bunların hepsini yapmış Esedin kime isabet diye halkının üzerine fırlattığı bombalardan biri de Akçakalede Timuçin ailesinin evinin üstüne düştü, 13 yaşındaki Fatma, 16 yaşındaki Ayşegül ve sekiz yaşındaki Zeynep, anneleri ve komşularıyla birlikte hayatını kaybetti, kardeşleri, kuzenleri ağır yaralandı. Aylardır Arap çocukların katledilmesi karşısında kılını kıpırdatmamışları, Urfalı çocukların öldürülmesi de pek heyecanlandırmadı. Onları bir anda ayağa kaldıran çocukları öldüren topların vurulması ve ardından Meclisten Aman niyetimiz savaş değil mahcubiyetiyle bir tezkere çıkarılması oldu.
PORTAKAL ÇiÇEĞiNDEKi SAVAŞ iHTiMALi iÇiN SEFERBER OLMAK
Aylardır elâlemin çocuğunu öldüren savaşa bir şey demeyenler, başkalarının çocuklarını öldürecek savaş ajitasyonuna başladılar. (Merak edilmesin. Suriyeye kimse Muhteşem Yüzyıldaki gibi sefere çıkmayacak. En fazla Bosna, Kosova, Libyadaki gibi havadan müdahale olur. Herhalde kısa dönem askerliğini jet pilotu olarak yapan da yoktur.) 1,5 yıldır komşuda süren savaşa dönüp bakmamışlar, portakal çiçeğindeki savaş ihtimali için seferber oldu. Buna da kısaca savaşa hayır dediler.
Valla bu slogan 2003 1 martından itibaren Irak için, Lübnan için, Gazze için katıldığım onlarca mitingde bağırdığım, 2005te Suriye işgal edilecek diye otobüsle desteğe gittiğimiz Şamda elimde tuttuğum pankartta yazan savaşa hayır sloganına pek benzemiyor. Neye benzediğini anlatayım.
OSMAN PAMUKOĞLU VE YILMAZ ÖZDiL'iN AYNI ANDA KARŞI OLDUĞU ŞEY
Önce ne olur kimse bana memleketin savaş suçlusu adaylarından Osman Pamukoğlunun, ABDnin Afganistan işgaline Asil Kartallar diye başlıklar atmış bir numaralı nefret suçu sanığı Yılmaz Özdilin aynı anda karşı olduğu şeyin savaş olduğunu söylemesin. Kimse de, Iraka Bushla girmeyen hükümeti Gariban Diplomasisi diye aşağılayan Ertuğrul Özkökün Araplar için ölmeye değer mi kıvamındaki savaş karşıtlığından da utanmayıp Irak-Suriye benzetmeleri yapmasın.
SEDAT ERGiN BARIŞÇIL DIŞ POLiTiKA DERSLERi VERMESiN
Ve ne olur 1998de sınırlarımıza bir top mermisi bile düşmemişken, ülkeyi Öcalan için Suriyeyle savaşın eşiğine getiren politika için Suriye'deki rejimin diplomasiden, iyi niyetten anlamadığı, ancak güç karşısında hareket eden bir yapıda olduğu dikkate alınırsa, bu politikanın gerekliliği daha iyi anlaşılır diye yazmış Sedat Erginden barışçıl dış politika, Enverizm ve sıfır sorun dersleri vermesin. Ortada birkaç savaşa hayır var ve bunların neredeyse hiçbir savaşa karşı değil.
BiRiNCi SAVAŞA HAYIR NEDENi: "AKP NE YAPARSA ONA HAYIR DEMEK"
Birinci savaşa hayır, aslında AKP ne yaparsa ona hayır demek. Birazcık kazısan altından Türkiye laiktir, laik kalacak bile çıkabilir. Bu savaş karşıtları Suriyede olan bitene Türkiye iç siyaseti şablonlarıyla baktılar. iyi ki Miloseviç AKP iktidarında Bosnada katliama girişmemişti. Yoksa emperyalistlerin parçalamaya çalıştığı Yugoslavya perspektifinden Srebrenica katliamını Aliya izzetbegoviçin yapıp yapmadığını tartışıyorduk hâlâ. Ama galiba Boşnakların beyaz ve Batılı görünmeleri lehlerine olurdu. Kim inanır, bıyıksız, şapkalı Aliyanın aslında islamcı bir teorisyen olduğuna. Suriye için tüm klişeler yerli yerinde. Bir yanda çağdaş karısıyla alevi Esed, karşısında sakallı, çarşaflı dinciler. Neredeyse Suriyenin Menemen isyanı bu.
NiŞANTAŞI STARBUCKS'TAN SAVAŞA HAYIR TWEET'i ATMAK
ikinci savaş karşıtlığının motivasyonu Yurtta Sulh Cihanda Sulh sinizmi. Yurtta Sulh, Cihanda Sulh Kemalizmin en tutmuş ilkesi. Bu ilkenin yurttaki barıştan kastı için Dersime bakmak yeterli. Ama ilkenin ikinci kısmı memleketin kötü Enver Paşa hatıralarını hâlâ canlandırıyor.
Yurtta Sulh Cihanda Sulh aslında dünyaya huysuz ve bencil bir teyze gibi bakmak demek. Şimdi ne lüzumu var, başka işimiz mi kalmadı, bize ne, karışma başın ağrır, aman senin üzerine vazife mi, her k oyun kendi bacağından asılır demek. Urfalı çocuklar ölürken, Nişantaşı Starbuckstan Savaşa Hayır tweeti atmak demek.
ÜÇÜNCÜ SAVAŞA HAYIR...
Üçüncü savaşa hayır da bunun hısımı. Bir kısım enternasyonalist solcunun, bir kısım ümmetçi islamcının ve bir kısım dünya vatandaşı liberalin Westphalia düzenine, ulus-devlet sınırlarına sadakatini ortaya koydu bu savaşa hayır. Türkiyede sadece devletin değil, toplumun da içe kapanmacılığını teşhir etti. Enver Paşanın emperyalist maceracılığıyla, biraz ötesinde bir diktatörün boğazladığı halka yardım etmek arasında bazı liberaller bile bir fark bulamadı. Sayıklamaya dönen Bizi Suriyeye sokmak isteyen Marduklu emperyalist güçlerin kirli oyunlarına onlar bile gelmedi.
EN MAKULU..
Dördüncü savaşa hayır, bu iş savaşla, müdahaleyle çözülmez ama Esed de gitmelicilerin savaşa hayırı. Aralarında en makul görüneni. En sterili. Her gün tepelerinde jetler uçan Suriyelilerin herhalde en sinirlerini bozanı. Bosnalıların, Kosovalıların, Libyalıların bu gerekçeyle geciken müdahaleler yüzünden daha fazla ölmesinin nedeni. Srebrenicanın esas katili. O kadar kolay değil, yeterince ölmediniz, haydi biraz daha gayret bak sapanlarla düşürebilirsiniz jetleri diye dalga geçeni. Savaş meydanında tam kılıcını çekmişken yüzüne tüküren düşmanı Onu şimdi öldürürsem nefsim için öldürmüş olurum diyerek bırakan Hz. Ali gibi Türkiyenin kendi vatandaşları öldü diye Suriyeye müdahale etmesinden yana değilim. O bombalar Suriyeli çocukların tepesinde düşerken Libyada Fransanın yaptığını yapıp, uluslararası bir müdahaleye öncülük edebilecek bir ülke olabilseydik keşke. Ama değiliz. Bunu zorlamanın da bir âlemi yok.
ELALEMiN DERDi BiZi NiYE GERiYOR
Yani güzellik yarışması jürisi önünde atılanlara benzeyen savaşa hayır sloganlarına hiç lüzum yok. Savaş falan çıkamayacak. Kimsenin o kadar umurunda değil komşudan gelen çığlık sesleri. Hem o kadar bağırmadı ki kadın henüz. Kimse bir şey yapmayınca vicdanı el vermeyip gece vakti komşunun zilini çalan, camına bir taş atan hükümetimizin de elini tutmalıyız. Ne gerek var şimdi. Elâlemin derdi bizi niye geriyor. Erkektir döver de sever de. Aile kavgasında araya girilmez. Kendi kendilerine hallederler meselelerini, karışmak bize yakışmaz. Yatın hadi, olmadı yastığınızla kulaklarınızı kapatın. Az sonra nasıl olsa kesilir çığlık sesi.