Sanki beyaz bir kağıda çizilmiş resmimizin üzerine sürekli ince şeffaf bir kağıtla bir yenisi konuluyor, her ince yaprakta belki küçük bir çizgi, belli belirsiz bir kıvrım var ama öylesine yavaş yavaş değişiyor ki, yılların geçtiğini, o yüzün değiştiğini fark edemiyor insan. Böylesine kalın bir deste gibi duran bu resmi şimdi sayfa sayfa soyup ilk yüze geri dönmeyi deniyorum.
Vurmuyor yüzüne eskisi gibi sanki
Güneşin ısıtmıyor içini
Gelmiyor içinden uzatmak ellerini
Ellerin tutamıyor bir kalbi
Bir kağıt, bir kalem, bir yanmış, bir sönmüş, bir bitmiş sigara
Hayatın bu
Sökülmüş, atılmış, kırılmış, dökülmüş hep paramparça
Yolun sonu bu
Yalnızlık
Saklandığın o küçük delikte buluyor seni
Yalnızlık
Seviştiğin o kalpsiz bedende uyuşturuyor seni
Yalnızlık
Sıkıştığın o küçük evinde vuruyor seni
Yalnızlık öldürüyor seni
Öldürüyor beni
Yalnızlık çağının kalbi kırık çocukları
Yalnızlık o simsiyah ellerinde
Yalandan ninnileriyle büyütüyor bizi. *