Bu bir dramdır, hatta trajedi. tamam son ana kadar dayandın, içinden bildiğin bütün duaları okudun, yüce rab ile binbir türlü pazarlığa giriştin, tutamayacağın milyon tane söz verdin, "düşünmezsem kesin geçer" mantığını uyguladın ama sonuç kocaman bir sıfır.
o saatten sonra kadere boyun eğmek ve işin sonucunu hafifletmeye çalışmak dışında bir çaban olmamalı. o tuvalette gidilecek ve de sıçılacak aga, yapacak bir durum yok.
Bu durumda tanrının sevgili kulu durumundaysanız tuvalette bir koku aparatı falan vardır böylece etki biraz olsun azaltılır.
ayrıca şunu belirtmekte fayda var, kıvam olarak oda sıcaklığındaki sarelle tercih edildiyse metabolizma tarafından yapacak hiçbir şey yok aziz dostum, o üç metre kare alana bir black code boca etsen bile 2 sokak öteden varlığının farkına varılacaktır, geçmiş olsun...
rahat bir insan isen ve ev sahibiyle tanışıklığın uzun süredir varsa bir sorun teşkil etmez rahatça yaparsın işini.
aksi takdirde ise eğer büyük tuvalet yapılıyorsa onu yapan kişiye "hayvan" denebilir.
yapma kardeşim tut işte, eve git öle yap.
küçük tuvaletini rahatlıkla yapabilir ama dediğim gibi tanışıklığın iyi olmadığı bir evde büyük tuvalet yapılmamalı.
eğer gideceğiniz ev öğenci evi ve 1+1 ise işniz çok zor tuvalet oturduğunuz salondadır.ev sahibi çay bırakma muhabbetiyle mutfak kısmına yönelmişken işnizi çarçabuk dikkat çekmeden halledebilirsiniz ancak...
her zaman gittiğiniz ve samimi olduğunuz akrabaların ya da insanları evi ise hiçbir problem teşkil etmeyen eylemdir. zira sevgilinizin evine gidip birde çişiniz geliyor ise işte bu sorun teşkil etmektedir.
çıkan osuruk sesinin su sesini bastırmaması için büyük gayret gösterilir böyle durumlarda.
operasyonun başarılı geçip geçmediği de tuvaletten çıkıldığında ahalinin yüzüne çaktırmadan bakılarak anlaşılır.
eğer suratlarda bir şaşkınlık ifadesi varsa ipin ucu biraz kaçmış demektir.
efendim çok sıkıntılı bir durumdur. tuvalete gitmeye ilişkin karar alma süreci yaklaşık 15 dakika öncesinden başlar. lan gitsem mi gitmesem mi...
sonuçta iç dinamikler dış dinamiklerden baskın çıkar ve bütün kibarlığımızla pardon lavabo nerede acaba denir; sanki lavaboya yapacan.
üç durum çok büyük sıkıntı yaratır.
1)tuvalet kağıdı yoksa
2)ve şayet tuvalet fırçası yoksa
bu ikisi dış kaynaklı dinamiklerdir ama işte öyle kritik bir an vardır ki düşmanımın başına gelmesin.
illa bir bahane olacak ya ' dişime bir şey kaçtı ben bi bakayım ' bahanesi ile oda'dan çıkarsınız, sırf bu yalan bile sizi güldürmeye yetmişken tuvaletin kapısının tam kapanmıyor olması sizde şok etkisi yapar. bir iki kez şansınızı deneyip kapatmak istersiniz ama nafile kapı size ısrarla direnir. o kapıyı yapa*na küfür kıyamet gidersiniz.
içinizden ' ne olur kimse gelmesin ' diye dualar eder ve tuvalete girersiniz. siz gideli çok olmuştur, bu kadar zamandır dişinizden çıkaramadığınız o ucubenin ne olduğunu merak eden oda sakinleri siz içeri girdiğinizde şöyle bir bakar ve ' geçmiş olsun ' der gibi bir ifade takınır.
hakkaten geçmiş olsundur, misafirlik bitse de eve gidilesedir ayrıca. *
bir evde misafir olarak bulunup ağırlanıyorsun hem de o eve sıçıyorsun çok ayıp, gelenek ve göreneklerimize aykırı olup asla yapılmaması gerken bir olaydır.
dünyanın en zor işidir. Bir kere kendi evinde rahat olduğun kadar orda olamazsın. Bir de alaturka alafranga meselesi vardır. Evinde alaturka misafirliğe gittiğin yerde alafranga olursa deliği şaşırır, nereye yapacağını bilemezsin. Hadi sifon da yoksa.. Artık uğraş temizlemekle. Kısacası misafirliğe gittiğiniz yerde gelmesin bir şeyleriniz. Geliyorsa hemen kalkın ne diyelim.
sanki tuvalette dinleme cihazı varmış gibi tedirgin olmanıza sebep olan durumdur.
misafirliğe gidersiniz, yemek yenir çaylar içilir, saatler farkında olmadan ilerler ve en sonunda yedikleriniz ve içtikleriniz sizi içeriden dürtmeye başlar... hafif gaz sızıntılarına çıkış vermemek için kıvranmalar başlar... biraz direnilir, zira bok denilen cisim öyle gelişi güzel yerlere bırakılacak bir şey değildir. sohbet ilerlemekte derinleştikçe derinleşmektedir ancak aklınız ve konsantrasyonunuz bağırsak ve muadili bölgeleri durdurmak için çalışmaktadır. gel gör ki insanın biyolojik tabiatı buna fazla müsade etmez... soğuk terler boşalır ve an gelir...
s.g.a. *
es. *
s.g.a.: yaa dostum aynen öyle oldu işte...
es.: demek öyle ha ? vay anasını...
s.g.a.: ... ( patlamaya elli dokuz saniye... )
es.: ...
s.g.a.: ya birader...
es.: he kurban?
s.g.a.: sizin lavabo ne tarafta?
es.: kuzeyde kalıyor.. ne yapacan?
s.g.a.: hiiç... öyle bi fayansları sileyim dedim içimden geldi...
- kestik-
böyle olmaz tabi. tekrar baştan alalım.
s.g.a.: (dayanamıyorum lan artık ne olacaksa olsun) hoca tuvalet nerede sizin?
es.: kapıdan çık hemen soldaki kapı...
s.g.a.: eyvallah...
tuvalete girilir. yüzde doksan ihtimalle alaturka tuvalet olur. bizim insanımız onda rahat. bana fark etmiyor da. tek sorun şu oluyor ki; alaturka tuvalette deliği tutturmak. misafirliğe gitmişsin, yemekler yemiş çaylar içmişsin, sohbetin bini bi para, hizmet desen kusursuz... sen tüm bunların üstüne bi de adamın evinin içine sıçacaksın, bari deliği tuttur! bu sorumlulukla pozisyon alınır. karın içeri, kalça dışarı , yarım cenin pozisyonu (o ne oluyorsa artık) bi yandan da göz ucuyla deliği süzersin... " azıcık daha sağa... eveeet... biraz ileri... hah tam orası işte... bırak!" bıraktığın anda dönüşü yoktur ve bok deliğe düşerken geçen o kısa zaman diliminde -yaklaşık 1 saniye- akılına fizik kanunları gelir. etki tepki yasası. tamam iyi güzel ayarladın da, o deliğe düştüğü zaman ağırlığına onaranla delikteki sudan tepki görecek... o uzuuuun bir saniye biter ve tuvalet fayanslarında bir ses yankılanır " culoops!!"... " msnkim ya... kesin içeriden duyuldu! dur suyu açiim da madem ses gitmesin" fizik kanunları işte burada lehinize çevrilir... desibel olarak su sesi daha baskın çıkacağından, içeriye "culoppp" sesinin gitme ihtimali sıfıra indirilir... bunu, on yurdum insanından dokuzu mutlaka yapar... seri penaltı atışları tamamlandıktan ve tüm atışlar gol olduktan sonra uefa kupanıza muzaffer bir edayla uzanırsınız: tuvalet kağıdı. ama o da ne?! tuvalet kağıdı bitmiş! işte kahrolmak kelimesinin tam anlamı budur... çaresizliğin pratik hali budur... bir an için, evet evet, bir an için ne de ümitlenmiştim orada olur diye... ama kader işte... bu gibi durumlarda tedbiri elden bırakmayanlar (ben kendim) ceplerinde daima bir adet cellpak * bulundururlar. işiniz biter... eller yıkanır paklanır... uzuuun ve yorucu bir tuvalet ziyaretinden sonra sohbete kaldığınız yerden devam edebilirsiniz... ancak bu olaydan sonra artık hiç bir şey eskisi gibi olmayacaktır... adamın evine sıçmışsınızdır artık!
peşin edit: en azından şunu anladım... bi boktan anlıyormuşum...
edit 2: daha yazar yazmaz eksilemeyi nasıl beceriyorsunuz anlamıyorum ya... senin evine mi sıçtık arkadaşım...? *
sadece çiş yapılacaktır o tuvalette sıçmaya korkarsınız tamamen yabancı bir ortamdır ya benden sonra ev sahibi girerse, ya tuvaletin deliğinin kenarında kalıntı kalırsa düşünceleri içinde sadece işer ve olay yerinden ayrılırsınız.