sabah kalktığında "uyandın mı" diye soran anneyle aynı kişidir. Eve girerken "geldin mi" diye de sorar, sofraya oturduğunda "ellerini yıkadın mı" diye de sorar, bayramda "dedenin elini öptün mü" diye de.
''hayır demedim ama yine de beni çok sevdiler, oğllarına alacaklarmış hadi iyisin kurtuluyon benden cevabı'' alınca yakınlarında duruluyorsa çok iyi mıncırabilen, uzakta isem terliği bumerang gibi kullanabilen annedir. candır, canandır, örnek alınan kadındır.
duymaktan nefret ettiğim, duyduğum zaman cinlerimin tepeme çıktığı, cümle. imkanım olsa sırf bu lafı duymamak için ayrı eve bile çıkabilirim. banane lan eve gelen misafirden. zaten sevdiğim değer verdiğim birisi gelirse, giderim yanında otururum, sohbet ederim.
misafirleri salonun koltuklarına konuşlandırdıktan sonra salondan sessizce oğlunun odasına süzülen anne, fısıltı halinde ama otoriter olmaya çalışarak "misafirlere hoşgeldin dedin mi" diye sorar.
bu soru ile strateji savaşları başlamıştır artık. anne gücün kendisinde olduğunun farkındadır çünkü oğlu her zamanki gibi "çıııkkkk odadan anne yeeaagggghhhh" diye rahatça höyküremeyecektir. oğlunun 'evde yokum' taktiğini uygulama ihtimali vardır çünkü.
çocuk beyninde ışık hızı ile karar vermek zorundadır o an. ya annesine teslim olup, salonun yolunu tutacak ve ganimeti pasta börek olacak ya da kendi zafer odasında ölüm sessizliğinde, boşaltamadığı mesanesi ile oturacaktır.
yüzde doksan dememiş olursunuz. o koca koca teyzelerin "saygısız kız ne olacak" bakışları altında ellerini öper hoşgeldiniz dersiniz. ya da demek zorunda kalırsınız.