en güzel kısmı. böyle anne arkada elinde ne bulduysa ki genelde terlik olur her tipik türk annesi minvalinde deli danalar gibin koşturup durursun 30 m2 salonun ortasında. koltuktan diğerine zıplama, kıçına yediğin terlikle gülme krizlerine girmek ben de ters etki yapıyordu lan güldükçe gülüyordum ahaha gözümde canlandı şimdi ahhh ahhh.
misafirin yanında çocuğun yaptığı edepsizleklere önce bir iki çimdik ile bir son verebilmeyi amaçlayan annenin, başarısız olduğunu anlamasıyla "onlar gitsin ben sana gösteririm" bakışıyla verilen muhtıranın ardından son misafirin son ayağınında dış kapıyı terkiyle vuk-u bulacak olaydır.
çocuk, ilk önce bakışlarla dövülmeye çalışılır. gözler ile çocuğu dövemeyen ebeveyn misafirlere gülümserken dişlerini sıkar.
bakışlardan çocuğunun canının acımadığı ve uslu uslu oturmadığı anlaşıldığında tek çözüm yolu vardır:
beklemek.
misafirler evlerine gitmek için hareketlendiğinde ebeveyn için özgürlük çocuk için tutsaklık anları başlar.
misafirlerin aynı yaştaki çocuğundan "gel bize gidelim x" teklifi gelmediğinde, evdeki çocuk için tek çare vardır:
"dayak kaçınılmazsa zevk almaya çalış"
küçük bir çocuk sadist olamayacağı için sadece bekler. ilk tokat nereden gelecek diye. sağdan mı soldan mı?
bir türlü tokat gelmnediğinde çocuk da şaşırır. odasına gidip uyumaya çalışırken yan odadan gelen annesi ile babasının konuşmasını dinlemektedir.
anne: neden dövmedin?
baba: iti dövene kadar gözünü korkut.
dayak yemektense it olmak daha onurludur düşüncesi ile uyunulur.
bir çeşit "anneyi tanıma" yöntemi de denilebilir. mesela evde misafirler varken el emeği göz nuru dantel örtünün üzerine içi su dolu vazoyu döktük, anne bu olaya normal sınırlarda tepki verdi, "hay allah, çocuk işte" diye geçiştirdi. Evet lan, çocuğum ben' e inandırdı sizi de. sonra misafirler gitti. *işte siz bu evrede anneyi daha yakından tanıma dönemine giriyorsunuz. kolay gelsin.
çocukluk döneminde çoğu kişinin yaşadığı hazin son. hiç istemediğiniz bir misafire bile gitmemeleri için nerdeyse yalvarırsınız, ama nafile. anne terlik, oklava, merdane vs.. araç gereçleri kullanmak için misafirin gideceği anı bekler durur...
çocukluğun olmazsa olmazıdır. bir kere de baba senin tarafını almaz ona yanarım. halbuki her dayak yediğimde annem eşşoğlueşşek derdi, be adam sana da dokunuyor bari mani ol be.
misafirin arkasından kapı kapatıldığı an, anne size döner; o bakış bile dayaktan beterdir.
kıpırdayamazsın, donakalırsın. artık kaçış yoktur, darbelere en müsait yerlerini derhal anneye sunmalısın ki, can fazla acımasın...
- nerden öğreniyosun sen bu lafları söyle bakayım.
- bey dur sakin ol.
- dur hanım sen karışma. sokaktan öğreniyosun demi bu küfürleri.
- bey dur bi soluklan.
- girme araya, terliği ver bakayım.
misafirler varken bakışlardan anlaşılır nasıl bir dayak yiyeceğin.
mantıklı olan, misafirler gitmeden masumca gidip uyumaktır.
yoksa sağlam dayak gelebilir.
Önce ince cırtlak sesle ses kombosu çekilir. Arkasından terlik G-3 piyade tüfeği mermisi misali "vıııjjjjzzzttt" diye omzunu sıyırır. Akabinde kaçılmalıdır. Yoksa napalm bombası (Fosfor bombası) niyetine ıslak sopa (Napalm bombası yakıcıdır ama ıslak sopa kadar olamaz) devreye girecektir. Eğer hala kaçmamakta ısrar edilir ve ebeveynde dengesiz bir şahısda, elde başka mühimmat kalmadığından bıçakla süngü hücumuna kalkılır.
anneden terligi yada islak sopayi yediginiz andir. kucukken ne zaman simarsak annem bize oyle bir bakis atardiki misafirler gitsin ben sorarim size diyen bakislar...en cok misafir cocugu simardi dayagi niye ben yiyorum diye isyan etmek bir ise yaramaz dayagi yer otururduk...
bunun birde misafirlikten, eve döndükten sonraki faslı vardır ki o da şöyle ifade edilebilir: 'eve gidelim ben sana soracam'. bu sözün yanında, eve gidene kadar annenin tehditkar bakışları, kaş- göz kalkması, arada bir etini mıncıklaması da cabasıdır.
edit: (bkz: yaran başlıklar)