ev bir güzel temizlenir. börekler çörekler hazırlanarak fırına verilir. hiç kullanılmamış tabaklar, çatallar, bardaklar çıkarılır misafirin rahat etmesi için ev sahibi elinden geleni yapar.
bir de istenilmeyen bir misafir ise sadece çay demlenir soğuk bir muhabbet döner ortamda çünki çabucak kalkıp gitsin diye.
geliceği ana göre önceden otogar a, gar a vs. limanlara gidilir ve o uzak yollardan onun gelişi beklenir. onun heyecanına göre siz biraz daha sakinsinizdir. çünkü çevrenize hakimsinizdir. onu nasıl karşılayacağınızı sigaranızla beraber düşünürsünüz, gezdireceğiniz yerleri ve onun memnuniyetini hayal edersiniz ve en sonunda o gelir. size koşar ve gelişine degaj vurarak geldiği yere gönderirsiniz. (bkz: dünyanın en yüzeysel adamı)
hayatı çekilmez hale getiren zorunluluklardan biri. şöyle ki:
aileyle yaşayan, şanslıysa evde odası olan genç dimağ,
ebeveynlerin kuşağından bir misafir geliceğini öğrenince huzursuzluğa kapılır ve
odasına kapanır. gencimiz içün misafir denen şeyler sevilmediğinden
başka çare yoktur. ancak anne veya baba 'olur mu öyle şey' gibisinden
ayar verir. bunun üzerine kapıda karşılama merasimine dahil olunur.
annenin misafirleri salona buyur edişinin ardından tam odaya doğru seyirirken,
babanın arkadan dürtme mahiyetinde bir hareketiyle yolundan şaşan genç
salonun yolunu tutar...
işte bu ölümcül bir hatadır zira sorulucak sorular 'okul nasıl gidiyo'dan öteye geçmez.
düşman, kendini komik sanan bir misafirse ruhu daraltan geyikler yapar ki okuldan bahsetmek, bu geyiklere maruz kalmaya tercih edilebilir.
hatta gencimiz 'o an' okulu ne kadar sevdiğini bile farkedebilir.
bu esnada gencin aklından geçenler
'en kısa zamanda okulu bitirip kendi evine çıkmak'tır.
bu hayalle biraz daha dayanır...sonunda yorgun ve bitkin sığınağına geri döner.