insana bir katilin psikolojisini tattıran ve cinayet işlemenin o kadar da zor olmadığını ispat eden çocuktur. eli dursa ayağı durmaz, gider dokunmaya kıyamadığınız eşyaları zangır zangır titretir. sözden anlamaz bunlar. gözünüzdeki korkuyu ve zayıflığı gördüğünde sizi bir kurt misali lime lime edecektir.
misafir çocuğu en kaypak ve de yüzsüz duyguların çocuğudur. misyonu bellidir; yıkım. kimsenin olmadığı bir odada balkondan aşağı atılabilir ya da üzerine yanıcı madde dökülüp ateşe verdikten sonra büyük bir keyifle rammstein'dan benzin adlı nacizane musiki dinlenebilir.
normalde dünya tatlısı yaratıklar olan çocukların, misafirliğe gelmiş versiyonu. ne yazık ki başına misafir eklenmiş çocuk, pek çekilmez. bir kere bu veletleri türlü şaklabanlıklarla oyalaması gereken kişi sizsiniz, ablalık/abilik yapacaksınız annenizin deyişiyle. çocuklarla anlaşabiliyorsanız sorun yok. önce çocukluktan kalma bebekler, oyuncaklar, peluşlar ortaya dökülecek * ve çocuğun beğenisine sunulacak. çocuk büyük ihtimalle kendi gıcır gıcır barbie'leriyle/action man'leriyle filan kıyaslayıp beğenmeyecek ve "bilgisayar oynayalım" DiYECEK. "eh, benim gözetimimde birşey olmaz herhalde" Diye düşünecek ve kabul edeceksiniz. birlikte güzel güzel simsiki'de * uzaylı ailenizdeki yaşlı nineyi havuzda boğdururken, anneniz seslenecek ve çocukla kendinize hazırlanan tabakları almak için mutfağa seğirteceksiniz. döndüğünüzde tabii ki bilgisayarı yamulmuş vaziyette bulacaksınız. çocukcağız(!) klavyedeki birkaç bin tuşa birden basarak kilitlemiş bir şekilde aleti. anlayışlı bir gülümsemeyle bilgisayarın fişini "şırrak" diye çekip, tabağı önüne koyacaksınız. çocuk "bilgisayar oynamayacak mıyız" diye soracak. "hayır canım" diyeceksiniz. öfkelenen çocuk monitöre pat pat vuracak, siz onu oradan kaldırmaya uğraşırken, ağlamaya başlayacak, bu esnada tabaktaki pasta, kısır türü dağılabilitesi ve leke yapabilitesi yüksek maddeler patır patır halıya dökülecek. siz bir yandan zırlayan çocuğu susturmaya çalışacak, bir yandan da "çocuk denen hadise o kadar da eğlenceli değil galiba" olacaksınız. evet.
evde bırakacak kimse olmadığından ya da ortama karışsın arkadaş edinsin maksatlı, yaşlı gününe ve ya aile ziyaretine gidildiğinde arkadan utanarak sıkılarak bakınan tiptir. öncesi böyleyken sonrasında yanaklar olmuş kıpkırmızı, üstbaş dağılmış, saçlar ter içinde bir halde 'anneeaa yine geleliiieeem' tarzı bir edayla 'uslu dur kaan!!' diyen ve elinden çekerek sürükleyen bir anne ile gün sona erer. bu adam o gün çok şanslıdır. karnı enfes börek çörekle doymuş, belkide birdaha hiç görmeyeceği ama o gün acayip eğlendiği başka çocuklarla tanışmış oynamıştır. eve gelir. anne bir duş aldırır. misafir çocuğu duruşu gitmiş, yerine ev çocuğu havası gelmiştir. tv'yi açar karşısına geçer. bazıları utanmaz hala bişiler yer.
gelelim 'yeni jenerasyon' misafir çocuklarına. onlar çok şansızdır. sadece gelirler hemen evin çocuğu ile arkadaş olurlar. o da zoraki. neden? evin çocuğu biliyor ki bu çocuk benim bilgisayarımı kurcalicak daha geçen hafta abimin küfrederek yaptığı düzeni bozacak. anasını bellicek. ama sadece 20 dakika sonra bu çocuklar kaynaşır bilgisayarın başına geçer ortak bir oyun açılır. bağıra çağırıla oynanır. kızlar oynatılmaz. onlarda anneye gider şikayet eder. şanslıysa başka kız vardır. o da onunla oynar. ya da son seçenek, teknoloji yine devreye girer. bunlara içerde tv odasında tom jarry açılır dvd'den. bunlarda bayıla bayıla izler. anneleri ellerine sıkmayı kolayı yapıştırır içeri dedikoduya gider.
bu son nesil şansızdır dememin sebebi, eski nesil çocuklar evde saklambaç kovalamaç oynardı. hatta abartıp kral ev sahibi çocuğu bunları mahalle arkadaşları ile tanıştırır sokakta, sitede artık neredelerse oyun oynarlardı. kıyak mevzudur misafir çocuğu olmak.*
nedense annesinin bir anda evlatlıktan reddettiği bir çocuktur bu.cami avlusu bulamamış da bu evi tercih etmiş gibi bir hal içindedir.tanımaz olurlar adını bile anmazlar çocuğun.ev sahibinin asabi kızı ki;bu ben oluyorum. çocuğu bir köşede kıstırmak,çimdiklemek ve burada olanları annesine anlattığında başına gelecekleri izah etmek suretiyle olayı çözer.
ilgilenmek evin çocuğuna düşmektedir. anne, "bak şuna karıştırmasın orayı burayı" bakışı atar. çocuk bir şey kıracak olsa anne sesini çıkarmaz, "olsun olsun canı sağolsun" der. ama misafir veledini de alıp gittiğinde her şeyin faturası biiir bir sana çıkar. misafir çocuğu bakmak büyük sorumluluk ister.*
(bkz: ben kendimden biliyorum)
yerinde durmaz, her yeri karıştırır, evin ablası veya abisinden ilgi görmek ister. koltukların tepesinden inmez... çizgi film açarsınız izlesin diye kesmez. tepenize biner, omuzlarınızdan inmez. ev sahibi çocuklarını illet eder, oyuncaklar onun olmadığı için rahatça kırar.
o günün evde ki söz sahibidir. kimse söz geçiremez lan. ne götü pitirikli velettir onlar. evin her yerinde göt atarlar. bir de bunların daha belalıları verdır ki ;
genelde yaramazlık sınırını aşar bunlar. maketlerinizi falan istemeye başlamış ve avazı çıktığı kadar bağırmaya başladığı bir andır:
- burak, varya annen giderken seni bize bırakıcakmış.
- (elinin tersiye burnunu silerek) niye bee, yalancııı!
- yok olm, demin söylüyodu duydum. sen artık bizim çocuğumuz olucakmışsın, sonsuza kadar beraber yaşıycaz.
- banane yaa, ben anneme gidiyorum yaa. anneeee! bu abi bana böyle diyooo??!!?
gelip gelip, aval aval, suratımıza bakan çocuktur. sinirimiz bozukken bile zoraki gülümseyip, "ah canııımmm" dememiz gerekebilir. çünkü, annesi, bir şeyler söyleyelim diye gözümüzün içine bakar.