Kapının anahtar deliğinden gizlice bakardım odaya. acayip merak ederdim içeride ne olduğunu. Misafirler geldiğinde de girmezdim o odaya, alışkanlıktan olsa gerek.
Her ne kadar çocukken bana büyük bir merak konusu olup içimi kemirse de annelerimizin misafire verdiği değerin önemli bir göstergesidir.
yasaklamacı kültürümüzün bir başka görünüm şeklidir.
çocuk dediğin koşar, zıplar, eğlenir. sen bu odayı kitleyip zaten betonlar arasında yaşayan çocuğuna evi iyice küçültüyorsun. ayriyeten ne gereği var kendini sınırlamaya. evin her yeri senin.
evdeki tüm çikolata, şeker gibi bilumum kışkırtıcı şeyleri de oraya saklarlar. ulen zaten bir çekiciliği var o odanın... iyice piskopata bağlatırlar insanı.
hepimizin annesidir. şimdi biz çok elit büyüdük ayağına yatmayın canlar, hepimizin evindeki misafir odası sırlar odası değil miydi? lan bizi bırak oraya misafiri bile almazdı annem. hey gidi günler.
annemizin temiz, titiz olmasından ziyade; zor zekat birşeyler sahibi olmuş milletimin psikolojisinin uzantısıdır bu. fakirliği tatmış, kıt kanaat geçinmeye alışmış milletimdir bu fiilin faili...
kumandayı da poşetleyen bu zihniyettir, çekyat'a örtü diktiren de... yani yokluğu tatmışlıktır, bir yanı her daim yıkılmışlıktır...
(bkz: bizim evin halleri)
(bkz: kumandayı poşetlemek)
ahh çocukuluğum, ne var lan acaba orda dedirten durumdur.
anadoluda bazı kesimlerde hala var olan bir gelenektir.
aslında durmadan eleştirdigimiz insanımızın yüceliginin bir kanıtıdır.