- kaç kişilik kurdun sofrayı? hadi gelicekler şimdi.
- 10 işte anne ya
- Say bakayım kim onlar?
- Sen ben babam zibidi kardeş rıza abi eşi melek abla, falan filan işte.
- berkcan la elanur'u saydın mı?
- Yooo!
- Nasııı yani???
- Kızım sen mal mısın? Çocuklar nereye oturacak?
- A aaa onlar da mı bizimle oturacak? Yemesin veletler eheheh.
- Ay hakkat bu kız saf. Hadi 2 tabak daha getir.
- Ya anne nereye sığdıracam o kadar kişiyi ya? Dirseklerimiz birbirine yapışacak şerefsizim. Otursunlar yer sofrasında işte. biz küçükken tek göz kaş işaretinle bizi o apaçilerin masasına yolluyodun. ne var onlara da küçük bi sofra kursak?
- Ay sen bizi rezil mi edicen?
Çok gururum kırıldı benim yer sofrasında. valla bak. Ergenlik dönemine kadar anlayamadım da bu ikinci sınıf insan muamelesini, ne zaman bende kendime bi gurur yaptım o zaman dank etti bu ayrım.
Eskiden vardı böyle bi olay.
genelde tepsi böreğinin içinde kıyma olmayan köşe kısımları, ezik büzük şişmemiş poğaçalar, beceriksiz ev sahibinin kızının üstünü düşürdüğü, üstü olsa da çileklerinin yenmiş olduğu yaş pastalar, ve daha bilumum şekli şemali kaymış pastalar o altına kocaman örtü serilmiş yer sofrasında dururdu. "ayyy nukooo da gelmiş hadi bakayım sen de geç kardeşlerinin yanına" lafıyla tek gözü annenin pasta tabağına atar söylene söylene yere çömelir, bağdaş kurup yerdik mecburiyetten.
Tabağımız bile olmazdı lan... Ev sahibinin günlük kullandığı tabak çanak takımı çocukların sofrasında olurdu hep. Değil çay, paşa çayımız bile olmazdı bizim. suyla açılmış pekmezi dayarlardı kola niyetine. Cici olan kızların etek giymesinden mütevellit oturulduğu an yer bezinin kenarlarıyla, bağdaş kuranlar eteklerinin üstünü kapatır, şişko olanlar 2 kişilik yer kaplar arada sizin poğaçayı elinizden alır bacağa çatalı yer ve ağlar, o'nun ağladığı gören diğer veletler de aniden ağlamaya başlar, ağlarken burunlarından baloncuk sümük çıkarır, yaş pastayı elleriyle yemeye çalışan velet pastayı sofranın üstünde ezer büzer size de sunar, siz yemeyince annesi "ayyyy kıyamam nukoooya kardeş payı yapıyoooo. hadi ye nukocan" diyen teyzeye "ya ne yiyecem ya menemen yapmış pastayı" der "ahahah ilahi sevimli şey" lafını yiyince bi bok yaptığınınız sanıp hepten triplere bürünür ve şımarır, anneyle gözgöze gelince annenin "eve gidince soracam sana" bakışını attığını görünce heves kursağa asılı kalırdı.
Halbukisi evin sahibi sevim teyzenin oğlu reha vardı o evde. ondan hoşlanıyordum ben. Kendimi o'na göre hazırlamıştım. Fırfırlı eteğimi giymiş saçlarımı anama kılçık yaptırtmıştım. Reha içeri gelecek, anamlarla beraber oturup elimde tabağımı görünce "aman allahım nukoya bak çocuklarla değil annemlerle elindeki tabaktan pasta yiyor ne kadar büyümüş adeta küçük bi hanfendi. bu kızla evlenmem lazım" diyecek bana varacaktı.
Odasından hiç çıkmadı it! Bi ara ben yer sofrasında apaçi veletlerle kaderime boyun eğip kek yerken "ayyy bu reha mı ne kadar büyümüş maşallah" dediğini duydum bi teyzenin. Ağız kenarlarımda kek parçalarını bile silmeden Kafamı çevirdiğimde "büyüdük tabii ne sandın ergeniz biz" dercesine "teee allaam ya" hareketi yaptığını gördüm. Evet reha sapına kadar ergendi.
o an karar vermiştim ben de ergendim artık. reha odasına gitmeden "sevim teyzeee kısırrrr yiyecem ben" diyecek tüm dikkatini çekecektim. Dedim de.
"çocuklar kısır yemez kısır olursun" lafıyla şoka girdim o ayrı. ahahhaaahah.
Reha'yı bi daha da görmedim zaten.
Verin anasını satayım. bi kap kısır yiyecem olmasın böyle çocuklarım...
tanım: Çok pis özgüven kırıcı olaydır.
Bu arada masada herkesin dirsekleri birbirine kaynak oldu. mecbur, elanur, berkcan zibidi kardeş ve ben aynı sofrada yedik.
yetişkinlerin oturduğu masayla çocukların oturduğu masaların ayrılmasıyla başlar her şey. yer sofrası vardır, çocukların payına o düşer. sonradan hazırlanılmıştır, özensizdir, tabak çanaklar uyumsuzdur, diğer masadaki her çeşit yer sofrasında yoktur. yetişkinlerin masalarına hiç benzemez. oradaki yetişkin muhabbetini de dinleyemezsin. misafirliğe gittiğinde özene bezene hazırlanan göz alıcı sofrayı süzüp küçücük masaya oturmak çok üzücüdür çocuklar için. ergen kişi otursa hiç problem etmez, sever bilhassa belki ama çocuk için asıl mesele yer sofrası değil, yetişkinlerle aynı yere oturamamaktır. birey olma çabasındaki çocuk için çok anlamlıdır o masaya oturmak.
halbukisi herşeyi hazırlamıştım, hoşlandığım kız da gelecekti annesiyle birlikte, ondan öyle hoşlanıyordum ki, önceki gün yazılıma çalışmak yerine onun resimlerini yaptım odamda. ve yazılıdan ancak geçer alabilmiştim. buna çok sinirlenen babam da bana oda'dan çıkmama ve kurabiyelerden/böreklerden yememe cezası vermişti.
neler hayal etmiştim oysa. hoşlandığım kızın yanında olduktan sonra, yerde diğer çocuklarla bile oturmaya razıydım oysa.
içeri geldiğinde kapının aralığından fırfırlı eteğini gördüm, öyle güzel olmuştu ki. sonra bir ara, dayanamadım çıktım odamdan. teyzelerden biri atladı hemen, "ayyy bu reha mı ne kadar büyümüş maşallah" dedi. halbuki annneme çaktırmadan o'nun yanına gitmeyi planlıyordum. annem doğru odana işareti yaptı gözleriyle. kadına oldukça sinirlendiğim için tee allahım ya dedim içimden. evet sapına ergendim.