"bu işte iyi para var" mantığıyla yola çıkan, parayla her şeyi yapabileceğini zanneden acar girişimcilerimizin bir çoğunun kader çizgisidir. popüler bir muhitte kiralanan dükkana davet edilen mimara "masraftan kaçmıyoruz, şöyle güzel birşey olsun" parolasının telaffuzu ile başlar. anlamsız sayıda hdtv ile süslenmiş, neredeyse bembeyaz bir dekorasyona yerleştirilen muhtelif "objelerle" süslenen mekan, yine aynı minimalist akımla bezeli bir mönüyle karşımıza çıkar.
40x40 cm ebatlarında kare porselen tabağın ortasına yerleştirilen, 5x5x5 cm ebatlarındaki dana eti üzerine rendelenmiş, yağda kavrulmuş domates rendesi döküp, yanına iki tane nane yaprağı koyup, üstüne çubuk dikerek, sofraya getirilen lav silahı büyüklüğündeki karabiber değirmeni ile servisi gerçekleşen bu yemeğin ve yanındaki bir litre hacimli, 30 cm yüksekliğindeki bardakta servis edilen kötü şarabın, astronomik fiyatla müşteriyi ne kadar tatmin edeceği, bir ay sonra alınan z raporunda ortaya çıkar.
dönüşüm süreci, minimalist mekana aşamalı olarak yerşeltirilen; kilim, semer gibi şark köşesi ekipmanları ile evrim basamaklarını tırmanmaya başlar. modern caz yerini, serdar ortaç'a, dana küpü yerini kuzu şişe bırakır. canlı müzik yapsın diye çağırılan eller havaya teyzelere rağbet olmaz, masrafını çıkarmaz. rota, türkü bar açıp, köşe olan akrabaların limanına doğru dönmeye başlar. kötü şarap yerini rakıya, beyaz masa yerini kilim desenli masa örtüsüne bırakır. artık sahnede eller havaya teyze değil, türkü yakan dayıoğlu vardır. dayıoğlu bir süre sonra işleri devralacak, acar girişimcimiz hürriyet pazar'da görüp esinlendiği yeni projelere yelken açacaktır.