zaten fakirlikten komşunun wifi sinin şifresini kırmış, bir bakıma beleşe getirmeyi planlayan bir sırıtma ifadesiyle yazıyorum tüm bunları. minibüs bile bir lükstür benim gibiler için. dışlamayın, sevmiyorsanız bile saygı göstermek zorundasınız.
fakirler ölmez.
fakirim fakat gururluyum.
fakir olmak için ne yaptın?
fakirleri anlamanın tek bir yolu vardır, oda fakir olmak....
bu yazının hepsini mobilden girdiğim için pek dikkat edemedim sayın yazar. bir daha ki sefere sizlere daha kaliteli bir yazı yazmak için dakikalarımı ve belkide saatlerimi harcayacağıma emin olabilirsiniz. kulaklarınızdan öper saygılarımı sunarım.
evde müthiş bir aşk ve şevk ile, oturma kısmında yaklaşık 7-8 tane yama bulunan yaklaşık 28 yıllık -ki bu rakam bu koltukların benden 2 yaş daha büyük olduklarına delalet eder- ve oturunca kar yağdığında annenizin sizi küçükken yıkadığı o zamanlar kocaman fakat şimdi afedersiniz kıçınızı zor soktuğunuz o leğene binip kaymanın verdiği yumuşaklık kadar hafif hissettiren -bu rahatlığın sebebi kalite değil tamamen koltukların antika oluşundandır- seneye bir antikacıya satmaya niyetli olduğumuz bu muhterem koltukların üstünde yayılmış bim den almış bulunduğum içinde ki tohumun, evrendeki dünya kadar küçük olduğu sultan çekirdek yerken ve le colamı yudumlarken aynı zamanda televizyondan pepee izleyip nokia markalı tuşlu telefonumdan açmış olduğum radyo sayesinde aşık veysel den uzun ince bir yoldayım ve iki ekmek aldım isimli iki melodiyi aynı anda dinleyip beynimin derinliklerinde apaçi dansı figürleri sergiliyordum.
bir anda çıkıp gezmek geldi aklıma ve bir hışımla oturduğum yerden kalkıp saatte 120 km hız ile mutfağa koşup buzdolabının kapağının tam olarak yukarısında bulunan yumurta koyulan yerde bulunan 4 yumurtanın altında sakladığım ve bütün servetime denk gelen tamı tamına 7 liramı çıkarttım. daha sonra oturdum masaya -bu masada yaklaşık 57 sene önce dedem tarafından yapılmış olup şu sıralarda benim sandalye olarak kullandığım bir tahta belkide bir odundur- neyse masada otururken düşünmeye başladım, bu paranın 1 lirasıyla ekmek alsam iki öğünüm bununla geçer su faturası ödememek adına 50 kuruşada su alsam bugünde yaşamak için yeteri kadar beslenmiş olurum zaten traş olursamda öğrenci havası veririm ve gidiş geliş 2 liraya denk gelir.
plan tamamdı ve 3,5 lira alıp kalan 3,5 lirayı tekrar yumurtaların altına gizledim. mazallah hırsız falan gelir bakar evde eşya yok alır no-fros buzdolanı alır gider falan 3,5 liramı kaybetmek istemem. neyse yola çıktım zaten minibüs durağı bir iki dakika falan evimden. minibüs geldi ve benim üstümde içinde kocaman bir göt resmi olsada dış tarafında çok güzel bir galata kulesi ve istanbul yazısı olan bir resim olan t-short var. altımda da çok hoş açık pembe hafif taytımsı ispanyol paça bir kot var.kendime özgüvenim tam ve çok yaşıklı olduğumu düşünüyorum fakat o zamanlar kestiremediğim bir şekilde insanlar bana tip tip bakıyorlar bende onlara "çekemiyosunuz dimi lan" bakışı atıyorum onlarda karşılık olarak "ne çekememesi lan sen kimsin ki" bakışı atıyorlar bende yanıt olarak "ya bi git işine bilader" bakışı atınca onlar da "ne diyosun amk burdan çekmiyor" bakışı atıyorlar. minibüs geldi bindim ve bindiğim gibi insanların tip tip bakışlarıyla karşılaştım bende hafiften kenarlara kayıp gizlenmek istesemde -aklımda parayı vermemek yatıyor çünkü inanılmaz derecede fakir bir hayat yaşıyorum- şoföründe dikkatini çektiğim için malesef yapamadım. şoföre döndüm "abi öğrenci indirimi var mı" şoför o kalabalıkta aynen şu şekilde "ulan mına koduğum ne indirimi yaz tatilindeyiz" diyince millet bir kahkaha patlattı. acayip rezil olmuştum fakat arkamdan yumuşaklığı bir kuş tüyü kadar hafif olan ve bana dokunduğunda sanki bütün kıllarımı teker teker yolarmışcasına bana değişik bir his veren -ki milimetre kare başına 250 kıl düşen bu eşsiz vücudumda milyarlarca kıl bulunduğunu düşünmekteyim- bu elin kime ait olduğunu görmek adına kafamı çevirdim ve kimi göreyim.. asırlardır yalnızlıkla mücadele eden ve hala hayatta kalmayı başarmış ve yalnızlıkla adeta bütünleşmiş bu aciz vücudum nasıl olurda hayatıma giren ilk ve tek kadının karşısında böylesine çaresiz, böylesine mal, böylesine geri zekalı bir hal alabilirdi? adeta mallaşmıştım. hiçbir şey düşünemiyor, sanki götüme tavşan kaçmış ve beynimden vurulmuş bir hal almıştım. beynim sadece bu elin neden hala vücudumda olduğunu kestirmeye çalışırken bir yandan da bu cismin ne olduğunu anlamaya çalışıyordu sonuçta böyle bir şeyle vücudum ilk defa karşılaşıyordu ve müthiş şekilde çaylaklık ve acemilik yaşıyordum.. beynim bunun üzerine uludagsozluk te çaylak olmanın ne kadar kötü bir şey olduğunu hatırlamaya çalışırken ben adeta ölüme meydan okuyor, hayatın bu sağlı sollu kroşelerine karşı direniyordum. fakat seziyordum, nakaut yakındı ve gittikçe daha da yaklaşıyordu..
eski sevgilim bana öyle birşey sordu ki adeta yıkıldım. "paran yoksa üstünü tamamlayayım" işte bu nokta da nakaut olmuştum ve benden tamamıyla uzaklaşmış ve neredeyse türkiye'ye karşı avrupa birliği'nden daha uzak olan gururum bir anda ışık hızıyla benliğime işlemiş, benimle bütünleşmişti. öyle bir cevap verdim ki böyle bir fırsatı nasıl kaçırdığımı şimdi anlıyorum fakat iş işten geçti artık. "hayır bende var sadece yıl olmuş 2015 hala yaz tatilinde öğrenci kabul eden andaval var mı merak ettim" kız yada benim kız sandığım fakat erkekten hiçbir farkı olmayan bu varlık bana gülümsedi fakat bununla beraber genişleyen dudaklarının üstünde parıldıyan bıyıkları görünce dayanamadım ve bastım kahkahayı dalga geçmeye başladım.. kız gayet ciddi bir şekilde "üstünde göt resmi var ulan ibine biz sana gülüyoz mu sikik" demez mi? bir aşşağı baktım t-short ü ters giymişim..