normalde ayakta giderken yanlislikla eliniz elinize deyse ayyy saphiik diye yirtinacak kadinlarin bos yer gordugunde orayi buraya yikarak hic bana napti parmak mi soktu umursamadan oturmaya calistigi.. boyle insanlarla dolu olan yolculuk araci..
olduresim geliyor sozluk fena ayar oluyorum.. boyle cirkeflik boyle gorgusuzluk gormedim ben.. gorsen oturunca oyle bi tavirlar falan sanki kralice amina vites topuzuyla vurdugum.. tovbe sabah sabah..
sigaradan daha zararli olan toplu taşima araci. sallana sallana gider. indiginizde cigerlerinizi, bobreklerinizi, beyninizi ve daha bir cok organinizi elinize verir.
akşam olunca, yol kenarında bekleyen yolcular gelecek mi diye selamun sellektör yapanlar. ancak heralde anlamıyolar ki o yaptıkları sellektör sayesinde gözlerimizi kör ediyolar, nerenin minibüsü olduğunu okuyacak şeye gelene kadar minibüs burnumuzun dibine kadar gelmiş oluyo, bi de ezilme tehlikesi atlatıyoruz. bir gün davşan gibi avlancam yemin ediyorum.
- Mükemmel bir yerde inebilir miyim? (yolcunun kafası karşık sanırım, kendisi de dolmuştakilerle güler söylediine) Şöför kadını indirirken: - Buyrun size layık değil ama!
bir ay boyunca staj nedeniyle istanbul'da kalan bünyenin adımını attığı andan itibaren hayata bakışını değiştiren toplu taşıma aracıdır. şöyle ki, istanbul'un bütün karmaşasını, para kazanmanın tamamen sizin girişkenliğinize bağlı olduğunu bir kez daha gözler önüne serer. gelelim gözlemlere:
minibüsçüler hızlı gider, bunu herkes biliyor. limitlerde yaşamayı sevdiklerinden ya da bekleyen yolcuları ben alayım kafasından mıdır bilinmez, olabilecek en yüksek hızda kullanırlar. 20 metrelik mesafede 60 km hıza çıkıp bir anda durabilirler, ayakta kalan yolcular için bu bilgi hayati önem taşır.
sürekli korna çalarlar, ben buna artık kornayı spamlamak diyorum. çimleri sulayan belediye çalışanı bile potansiyel yolcudur, belki korna çalan minibüsü gördüğünde/duyduğunda bir anda kadıköy'e gidesi gelecektir. ayrıca sokak aralarından gelen insanları görüp umarsızca onların caddeye çıkmasını bekleyen minibüsçüler de vardır, hani 3-4 kişi olsanız gelip evden de alabilirler. ayrıca minibüsçülerin birbirlerini geçerken korna çalmaları da vardır ki heralde "puhaha nasıl geçtim lan düdük" şeklinde bir anlama geliyor o kornalar, bilemiyorum.
minibüste bir iki yolcu kaldıysanız hemen arkadan gelen minibüse aktarılırsınız ki çakal minibüsçümüz durağa girmeden geri dönebilsin, yolcu avına devam edebilsin. kadıköy-kartal hattında 19853642 adet minibüs olduğundan dolayı böyle bir çakallığa başvuruyorlar ama şöyle bir sorun var, kimse girmiyor lan durağa. yani, senin önüne geçeceğin kimse kalmıyor, herkes o hatta çalışır durumda zaten. arka arkaya 5 minibüsün gitmesinin tek avantajı yolcuya, ayakta gitmiyor kimse.
kırmızı ışıkta durmak tamamen şoförün insiyatifindedir. az önce onu geçmiş bir minibüs varsa ışıkta durur ki ara açılsın, yolcu biriksin. eğer kendisi öndeyse kesinlikle durmaz, gerekirse karşı şeride geçip 20 aracın yanından geçer gider. kadıköy-kartal hattında neden bir tane bile trafik polisi bulunmaz, ayrıca merak ediyorum. tamamen kaosa terk edilmiş durumda o cadde, sanırsınız ki minibüsçüler polisle kapışmış ve orayı kurtarılmış bölge ilan etmişler.
camdan cama konuşma olayını herkes görmüştür zaten. ben küçükken apartmanın kadınları evlere gitmek yerine birbirleriyle camdan konuşurlardı, bu da aynı hesap. camdan birbirine tatlı uzatan mı dersiniz, ertesi gün gideceği muayene için adres soran mı dersiniz, önceki günkü maçtan konuşan mı dersiniz, hepsinden var. yolun ortasında durup camdan cama muhabbet etmek gayet normal bir durum onlar için ki ben hiç bir zaman o mesafeden birbirlerini nasıl duyabildiklerini anlayamadım. arada iki metre var, iki tane minibüs ve bu minibüslerin motor sesleri var, trafiğin gürültüsünü saymıyorum bile.
velhasıl, minibüsçüler frp'deki chaotic evil'ın tam karşılığıdır. kural tanımazlar, sizi yalnızca para veren "şeyler" olarak görürler. sen ayaktaymışsın, elindeki çantanla zorlukla tutunurken ani frende bileğini kırmışsın falan hiç önemli değildir. istisna var tabi, serviste uyuduğum bir gün taa acıbadem'e kadar gitmem sonucu oradan minibüse binmek zorunda kalmıştım. şoförün "buyrun efendim", "tabi efendim" şeklindeki hitapları hâlâ kulaklarımda. bir an yıllar boyunca uyuduğu sanmadım diyemem.
gün içerisinde toplu taşıma aracımızı beklerken 2-3 lira daha fazla kazanacağım diye balık istifi gibi dolduran şöförler yüzünden doluluğu sebebiyle 6 kere üst üste* yolcu almadan geçen ve zorlukla bindiğimizde de sağlıklı çıkamayacağımızı düşünerek tavandan destek almama sebebiyet veren, yolculuğu işkenceye döndüren taşıt.
istanbul'da yaşadığımdan bizim buralara özel yazıyorum; buralarda sadece ecdadları sikilesi orrospu evlatlarının, katil götverenlerin kullandıkları toplu taşıma aracı. Bunları kullananlara minibüs şoförü dendiğini sanıyorsanız yanılıyorsunuz.
en son akyazıya giderken binilmiş yegane yerdir. ulan bir yer tartışması olur burada... aslında bu yer tartışması değil bu bildiği bilimsel bir projenin başlangıç adımıdır. çünkü birazdan 200 kiloluk hanım teyze gelecek ve o kıçını oturtacak bi yer bulmasından dolayı minibüs içinde bir yer projesi açıldı. derhal ihale kaptan tarafından muavine verildi. muavin bu işlerin her türlü inceliğini bilir. dolayısıyla 2 kişilik koltukta 3 kişiyide götürebildiğinden mutlaka bu işi de anlının akı ile yapacaktır. ve yaptıda...
teyze sen böyle gel. hanım abla sen abinin yanına geç(ordan hanım ablanın kocası bir rambo gibi bakış atar)
ee tamam abla sen artık hanım teyze ile şuraya sıkış. çocuğu şöyle alalım. abla ilk sen mi ineceksin?
(ablanın kocası rambo 2 olur)
evet xxxxx de ineceğiz.
heh tamam o zaman teyzecim sen şöyle geç o zaman.(derken çocuk zırlamaya başlar)*
şöforlerinin bolca havuç yediğini düşünüyorum.Çünkü normal bir insanın gözü arkadaki boşluğu göremez.
ha birde çok naziktirler kadınlara bayan diye hitap ederler.
daha az ücret ödeyerek daha rahat bir şekilde yolculuk imkanı sağlayan otobüse binmek varken,daha fazla ödeyerek istif şeklinde yolculuk yapılan gereksiz kara taşıma aracı. (bkz: param var ama mutlu değilim) (bkz: müsait bir yerde)