(bkz: mine gökçe kırıkkanat)
Atatürkü az çok anlayabilmişliğinin olduğunu düşünmediğim, boş beleş kemalisttir. Ülkeye bir katkısı faydası yoktur fakat türkiye cumhuriyeti dışında herkesin hizmetine giren (dinciler, dış güçler, kürt teröristler) medya solcularına ve cihangir versiyonuna sonuna kadar tercih edebileceğim insanlardan birisidir.
Türkiye tarihinin gördüğü en düşman şahıslardan biri.
Doğan medyanın parlattığı, 28 şubat cuntasının çölaşan gibi finoları yemlerken arada beslediği, yurtdışından türkiyenin milli kimliği aleyhine yunandan almandan beter ha bre sallayıp duran kişiliksiz.
Acı olan ise bu rezile bu işi yapacak sayfaların bu ülkede her dönemde sağlanması.
hanfendi insanlıktan nasibini almamış özlem kumrular'a destek mesajı atmış. kendisinden inanılmaz soğudum. bundan sonra kitaplarını da alıp okumayı düşünmüyorum. gereksizmiş doğrusu.
ismindeki g harfini başa alıp telaffuz etmişliğim vardır. öyle fransa 5'e çıkmakla olmuyor bu işler, gelicen memleketine o metrobüse akşam 18/30'da 3 gün üst üste binmeye çalışacaksın, sonra bizim memleketimizi kurtarmanın formüllerini bize bol bol yazarsın canım.
Sahil Yolu'nda ise, kilometrelerce uzunluktaki çim alan kenarından geçen arabalardaki seyircilerin görüş zaviyesinde olduğundan, manzara da mangal düzeyindedir. Don paça soyunmuş adamlar geviş getirerek yatarken, siyah çarşaflı ya da türbanlı, istisnasız hepsi tesettürlü kadınlar mangal yellemekte, çay demlemekte ve ayaklarında ve salıncakta bebe sallamaktadırlar. Her 10 metrekarede, bu manzara tekrarlanmakta, kara halkımız kıçını döndüğü deniz kenarında mutlaka et pişirip yemektedir. Aralarında, mangalında balık pişiren tek bir aileye rastlayamazsınız. Belki balık sevseler, pişirmeyi bilseler, kirli beyaz atletleri ve paçalı donlarıyla yatmazlar, hart hart kaşınmazlar, geviş getirip geğirmezler, zaten bu kadar kalın, bu kadar kısa bacaklı, bu kadar uzun kollu ve kıllarla kaplı da olmazlardı!
Zavallı şuursuz kemalik kafa'dır. Yerin dibini boylasın.
"Mine G. Kırıkkanat @mkirikkanat
Paranoyak oldum. Karaman'daki maden faciasında, yarınki Cumhuriyet kutlamalarını iptal için gerekçe yaratan bir düzenekten kuşkulanıyorum.
12:12 AM - 29 Oct 2014" https://galeri.uludagsozluk.com/r/699375/+
Bir arkadaşım vardı, karısına kızmış öfkelenmiş olurdu mesela; ama asistanıyla nedensiz kavga ederdi...
Kahvaltıda, çatalı saplayamadığı zeytine öfkelenip siyasi iktidara küfür eden adamlar tanıyorum ben.
Kimse kusura bakmasın da, vapurda "gitar çalmayın, müzik yapmayın" diyen vapur görevlisinden yola çıkıp, buradan AKP'ye muhalefet türetmek, bana hiç akıllıca gelmiyor.
Bu kadar "akılsız" bir muhalefet ediş biçimiyle, bakın hiç bir şey olmuyor...
Barbekü'cü Fransızlar'a lafı olmayan, ama Bakırköy sahillerinde mangal yapan "halkına" demediği hakaret sözü bırakmayan Mine Kırıkkanat, vapur şarkıcılarına "yasak" denmesinden yola çıkıp AKP'ye karşı biriken öfkenin DESTANINI yazmış!!! Ba, ba, ba...
Neymiş... Tenceredeki su kaynıyor, AKP'nin yasakçı zihniyetine öfke büyüyormuş; AKP (mealen) cami duvarına işiyormuş...
Mine Kırıkkanat'ın bu "kışkırtmalarından" bana çoktandır BÖÖÖ geldi... Bu ne şimdi; muhalefet mi?
'Vapurda müzik yapmak yasak, çünkü bu gençler izinsiz para topluyor'dan yola çıkıp, AKP "sokakta müzik dinlemeyi", "küçük mutluluklarımızı" da YASAKLIYOR denebilir mi? Bunu AKP yasakçı zihniyetinin bir tezahürü gibi takdim etmek, bana abartmanın da ötesine geçmiş bir muhalefet etme biçimi olarak görünüyor.
Çok açık! Ben AKP'ye karşı olduğum kadar Mine Kırıkkanat "zihniyetine" de "muhalefet etme içeriğine" de karşıyım!
Mine'nin AKP'ye karşı edeceği, ettiği muhalefetin benim gözümde özgül ağırlığı yok! Mine, her zamanki gibi "yanlış şeyden yola çıkıp yanlış şeylere öfke" gösterisi yapıyor.
Mine'yi "takip" eden ne kadar da çok arkadaşımız varmış ki! Yazık ya... Yanlış konudan, yanlış kişilere öfkelenerek enerjimizi harcıyoruz.
Yanlış anlaşılmasın; vapurda müzik güzel; vapurda müzik olmalı; benim itirazım yok. Ama AKP ne vapurda müziğe yasak getirmiş; ne de buna bir "düzenleme" getiren ilk iktidar...
Vapurda müzik yasaklanmamalı demek, bunu savunmak bana çok mantıklı ve akıllıca geliyor! "Vapurda müziği de mi yasakladın AKP; öyleyse Allah belanı vere demek" ise; gerçeğin dışına düşmek ve öfke nesnesini şaşırmak olarak görünüyor.
Cumhuriyet gazetesi yazarı Mine G. Kırıkkanata Fethullah Gülen ve Adnan Oktar cemaatlerinin dava açması üzerine, sosyal medyada Bir Grup Ateist olarak tanınan gruptan destek geldi http://www.odatv.com/n.ph...lniz-degildir--0302141200
Her şeyden önce şunu belirteyim: Olimpiyatları düzenlemek hakkı, almak ve vermek eylemleriyle ifade edilmez. Başta Olimpiyat kavramının kurucu dili Yunanca, bizimki hariç bütün dillerde kazanmak, seçilmek, layık görülmek, emanet edilmek eylemleri ve tersiyle anlatılır.
Dil, dilinde yaşadığı toplumun aynasıdır.
Güzelim Türkçemizin, kalın kalabalıkların hoyrat dilinde almak ve vermek eylemlerine yüklenen kaba anlamlar bile, seçici kurulun olimpiyatları niçin Türkiyeye vermediğinin metaforik açıklaması olabilir mi?
Yaklaşım, ilk bakışta zorlama gelebilir. Ama AKP iktidarının hem de olimpiyattan sorumlu Gençlik ve Spor Bakanı Suat Kılıçın, oyunlar verilmeyince ruhen girdiği kına stokları bunalımı, pek de olimpik ruh olmasa gerekir.
Benim bildiğim olimpiyat ruhu, kazananın elbette sevinip, ama kaybedenin de kazananı nezaketle kutladığı bir zarafet halidir. Hakkın teslimi anlamına gelen sportif zarafete de bu yüzden centilmenlik denir.
***
Olimpik ruh, neden centilmenliktir, neden kaybedenden kazananın hakkını teslim ve zarafetle kutlaması gerekir?
Çünkü Olimpiyat oyunları, halklar, ülkeler savaş alanında yenişmeye çalışmaktansa, üstün olan barış alanında yarışarak galip gelsin, diye icat edilmiştir. Başka bir deyişle savaş değil yarış, zafer değil galibiyet kazanılan uluslararası spor arenasıdır, olimpiyatlar.
Uluslararası spor yarışmasında iddia sahibi olabilmek için de spor sevgisi, yaygınlığı ve uygulamasının ulusal çapta olması gerekmez mi?
Peki Türkiye genelinde, futboldan başka hangi spor tutkusu ve yaygınlığından söz edilebilir?
Bu ülkede, gerek AKP, gerekse önceki hükümetler, bir zamanlar ata sporu dediğimiz güreşi gerçekten ortak bir tutku, milli bir değer haline getirmek, ülke çapında yaymak ve gençleri hem özendirip, hem de eğitmek için kaç güreş salonu açtılar Türkiyede?
Ülkede her mahallenin en az bir camisi var. Olsun da. Peki, geçtik koşu parkuru, yüksek atlamayı, jimnastiği, dekatlonu falan, Türkiyede kaç ilin, kaç belediyenin, kaç belediyenin halka açık spor tesisi, yüzme havuzu, tenis kortu vb. var?
***
Futboldan başka hiçbir sporun (ve zaten sporcuların da) ulusal önem ve değer taşımadığı bir ülkenin, en önemli uluslararası spor yarışmasına ev sahipliği yapmak arzusuyla yanıp tutuşması, eğer çelişki değilse, hangi gerekçelerle, nasıl açıklanır?
Olimpiyatları almak yarışını, sadece başarılı PR çalışmasına bağlayan bir ülkenin, ev sahipliği hakkını niçin kazanmadığı değil, niçin kaybettiği açıklanabilir ancak.
Zaten istanbulu Tokyo ile yarışacak finale taşıyan da salt PR başarısı olmuştur. Ama işte o kadar. Çünkü olimpiyatlara hak kazanmak için gereken temel prensiplerin hiçbirine sahip değildir Türkiye.
Olimpik sporlara ulusal çapta ilgisizliğe, ekleyin kısıtlı ilgi alanındaki doping skandallarını, koyun üstüne harem selamlık olimpik havuz tartışmalarını, ne demek istediğimi anlarsınız.
Hele Suriyeye karşı dünyayı savaşa çağırırken, tutup da olimpiyatlar istanbulda yapılırsa bölgeye barış getirir gerekçesi var ya, o başlı başına yeter, sonucu açıklamaya.
***
Eğer olimpiyatlar için PR yetse ve istanbul kazansaydı, Türk halkının sırtına 30 milyar dolarlık bir yük binecekti. Halen Yunanistanın yaşadığı ekonomik krizde, olimpiyat borçlarının da payı vardır.
Eğer istanbul kazansaydı, AKP polisinin bu ülkenin özgürlük isteyen gençlerine yaptığı zulüm, yargısının hapishanelerde çürüttüğü suçsuzlar, susturulan basın, sansür, şiddet, baskı ve çoğunluk adına tehdit edilen azınlıklar, hepsi unutulacak ve hükümetin asarım da keserim de olimpiyatları da alırım da propagandası olacaktı.
işte bütün bu nedenlerden dolayı, ben istanbulun Tokyo önünde elenmesine sevindim. Çünkü Başbakanın zor tutuyorum dediği halk yüzdesinin; bırakın barışı, demokrasiyi, insan hak ve özgürlüklerine saygıyı, sportif centilmenliğin zerresini taşımayan zorbalığın, olimpiyatlarla taçlanmasını istemiyorum.
Bizler, ucube olsun benim olsun diyenlerden değiliz. Her zaman benim olan güzel olsun diye uğraş verenleriz. Vatanı da böyle severiz.
iktidarda akp var diye memlekette güzel şeyler olmasını istemeyen ağır yobazlardan biri daha. "tokyo kazandı, tayyip kaybetti" demiş. "direniş kazandı!!!11!" demiş. zihniyete bakın hele. hastalıklı.