yazarların yorumlarını okuduktan sonra çok şükür benim kadar nefret eden onlarca yurdum insanı varmış dedim.
mini etekli birini yaktılar diye yalan haber çıkarmıştı vaktin birinde,
çayırda, mangal yapan ahaliye ağza alınmayacak laflar söyleyerek karaktersizliğini
gözler önüne sermiş köşe yazarı...
ortalığı kızıştırmayı iyi gazetecilik; haksızca insanları suçlamayı, olayları çarpıtıp abartmayı, hakaret boyutuna varan üslubu cesur gazetecelik sandığını düşündüğüm vatan gazetesi yazarı.
efendim bugünkü yazısında alevileri övmüş. bunu yapabilir saygım var ama alevileri öveceğim diye sunnileri -isteyerek ya da istemeyerek- yerden yere vurmuş kendisi.
kızdığı aydınlar kadar olamamış kadın. yanlış yapıyor dediği kişiler halka gidip onlarla insan gibi iletişim kuruyor. bu kadın kimseleri beğenmeyip kitaplarına ve köşelerine sığınıyor.
alevilik ile ilgili son yazısı araptan çok arapçı olanlara batmış kadın. zira söylediklerini satır satır 3 defa okudum tek bir yanlışla karşılaşmadım.
'inanmadıkları' şeylerin okullarda çocuklarına zorla okutulmasına karşı geldikleri için, köylerine cami istemedikleri için, arapça değil türkçe ibadet ettikleri için arap hayranları tarafından hakarete uğrayanlar aleviler değilmiş gibi mine kırıkkanat ın yazısının toplumu kışkırttığından bahsediliyor. hangi toplum ya? zorla sunniliği kakalamaya çalıştığınız toplum mu? bu yazının en ufak bir yerinin yalan olduğunu söyleyebilecek var mı? söyleyemezsiniz çünkü ülkeye baktığınız dar arap penceresiden, okullarda okuduğunuz yalan tarihinden kafanızı dışarıya hiç uzatmadınız. yavuz sultan selim in çaldıran zaferiyle gururlandınız ancak farsça yazıp okuyan yavuz un öz ve öz türkçe yazıp konuşan şah ismail i yendiğini bir türlü anlayamadınız. sandınız ki yavuz ridaniyede ve mercidabık seferinde tüm arap topraklarını fetetti. yine yanıldınız gerçek olan arapların bizi türk kültürünü fetetmesiydi.
kusura bakmayın kardeşim ama döneksiniz hepimiz döneğiz. ister kabul edin ister etmeyin. ama madem döneksiniz madem arap uşağısınız çıkıp orataya bektaşi- alevi olan yeniçerilerle , alevi olan selçuklarla yine alevi olan alparslanla , osmanlıyı kuran ertuğrul la osmanla, orhan gaziyle övünmeyin. hele hele müslüman dahi olmayan mete han ın bumin kağan ın adını ağzınıza bile almayın. çünkü siz dün emevilere layiktiniz bugünde arabistan a layiksiniz. yavuz size yedireceğini yedirmiş. afiyet olsun.
özürdiliyoruz.com'daki imzası beni şaşırtan ulusalcı yazar. ermenilerden özür diliyorum kampanyasındaki tavrı ile bu ülkenin gerçekten çok farklı insan modellerini var edebilmeye teşne bir atmosferi olduğunu bizlere göstermiştir.
demek ki okumak o kadar da önemli bir şey değilmiş lan, kendisini görünce buna olan inancım arttı. insan hem eğitimli olup hemde süper düper derece hödük olabiliyormuş.
sürekli olarak bilimden bahsederken bilime bu kadar uzak bir beyin yapısına sahip olması karşısında kendisine bu ne yaman çelişki böyle diye höykürmek istiyorum.
hani eğitim cahiiliği alır eşşeklik baki kalır demişler ya, arkadaş bu tabu yıkmış ve her ikisinide aynı bünyede baki yapabilmiştir. *
bugün iyice saçmalayan kişi. milliyetçilik konusunda bağnazlığı da aşmış bir mertebede olup ona buna dogmatik, mantıksız vs. diye sallıyordu.
bir de "dinler özgürlüğü engeller" dedi bir ara. 10 dakika sonra da "selamun aleykum derken turkceyi kaybediyoruz." tarzı cümleler kurmaya başladı. dinle ilgili her türlü şeyi yasaklamak isteyen bir zihniyette olduğu çok açıktı. özgürlüğünü yesinler senin.
Onurlu,gururlu ,ayakları yere basan kişiliği ile, ülkemizde aydın olmanın aynasıdır.Evrim teorisini desteklemeyen, ciddi bilim insanı kalmaması, ayrı bir konudur.
aşağıda ki enfes yazıyı yazmış, " türbanlı kızın mini eteği, laik çocuğun sokakta öpüşme özgürlüğü" gibi dandik ve ilgisiz başlıklar açan, anket meraklısı yazarların sevmediği yazar.. biriniz de altına imzanızı atmayın bu yazıya.. eksileyin.. ama içinizden "vallaha benim aklıma geldiydi la böyle yazmak" diyeceksiniz aşağıda ki yazıyı okuduğunuzda.. kimseyi takım tutar gibi tutmadı portakalll.. günahını söyledi, sevabını yazdı .. 5 sayfa entry var hemen hepsini okudum.. kadının cinsel hayatından girip, çetin altanla ilgili yaşamına, faşizan olgularına kadar yazmışsınız.. televoleci yazardan ne beklenir ..
Bir dünya düşünün ki çocuklar, arabası;baba; olana baba diyor.
>Büyüyünce akıllanmıyor, bisküvi yiyince astronot olup uzaya gidiyor.
>
>Delikanlılık döneminde kraker ısırınca, komşu kıza göbek attırıyor.
>
>Zaten daldırma çayla kız tavlıyor, kahve içerken de âşık oluyor. Ama
>ne kadar aptal olursa olsun, kız sürdüğü kokuya vurgun! Onu terk
>edemiyor.
>
>Fakat kablolu televizyonu yoksa ve Amerikan dizisindeki;artizin&;
>sütyen rengini bilemezse, abazan kalıyor...
>
>Mecburen, sakalını traş ettiği jiletin içinden çıkan robot kızla
>idare ediyor.
>
>Sonunda ne sürdüğü parfüm, ne traş losyonu, ama lipofize kahvesinin
>saldığı kimyasal fındık kokusu sayesinde bir kıza yamanıyor.
>
>
>***
>
>Kavga mı edecekler? Daha keskin olamayan cep telefonlarıyla
>birbirlerinin üstünü başına parçalayarak dövüşüyorlar.
>
>Zarar yok! Toplu tarifeden cep telefonuyla gece gündüz ucuza konuşup
>barışıyorlar.
>
>Arabalarına benzin doldururken, eşek arısı kılıklı kız öyle çok çip
>para veriyor ki, bedava yaşayacaklarına inanıp evleniyorlar.
>
>Evlenmeye karar vermelerinde tabii mobilyada ;eskiyi getir yeniyi
>götür; kampanyasının, Seda Sayan;ın şakıdığı halıların, bir türlü
>hızlanamamasına karşın Mazhar gitar tıngırdattıkça temizlenen
>internetin de etkisi var.
>
>Hanım da kendi kendine dolan buzdolabı, sofrayı toplayan bulaşık
>makinesi, kocasının televizyon gibi seyrettiği sessiz çamaşır
>makinesiyle mutlu olabiliyor, zaten. Lekeleri soğuk suda çıkaracak
>deterjanı buldu mu, tamam. Bir de içine makineyi kireçten koruyacak
>tableti koyduysa, ver eline buharlı ütüyü, değme keyfine.
>
>Bey dersen, kuru fasulyenin içindeki üç beş fazla sucuk halkasına
>kaynanayla kaynatayı bile çekmeye hazır.
>
>Zaten koku sürmediği, traş olmadığı ve sucuk yemediği zamanlar, maç
>seyrederek mutlu, gol atılınca orgazm oluyor daha çok.
>
>iki maç arasında ayağa uygun bir kredi bulup çocuk yaparlarsa,
>yavrunun istikbali tabii ki kredi hesabında.
>
>
>***
>
>Çocuğun bakımı da pek kolay; bağlıyorsun altına peti, şarkı söyleyip
>dans ediyor. Ancak çişini söylemeye hiç niyeti yok: Litrelerce işese
>de kuru kaldığından, poposunda bir paketle dolaşmaktan hiç rahatsız
>değil!
>
>Bir şekilde büyüyüp gurbete mi gitti? Bu sefer evinizde bal arısı
>kılıklı çocuklar beslemeye başlıyorsunuz, sizi cep telefonuyla
>özlediğiniz yavrularınıza bağlıyor, hatta bazen ingiltere;den bile
>getirip kavuşturuyorlar.
>
>Ve Türkiye böyle yaşayıp gidiyor, sayın seyirciler!
>
>
>***
>
>Yoksa sizin yaşamınız reklamlardaki gibi değil mi?
>
>Nasıl yaşıyorsunuz peki? Reklamlardan sonra başlayan dizideki gibi
>mi? Hangi oyuncuya âşıksınız, hangi hikâye sizin hayatınız, hangisi
>sizsiniz o dizilerdeki?
>
>Belki de cehalet yarışmalarını, kim daha talk salak şovlarını,
>lahmacun kralının ince kıyılmış soğan esprilerini, mutasyona uğramış
>hadım evladının müzik otoriteliğini seyredip gülüyorsunuzdur, kah
>kah.
>
>Oysa siz yaşarken ekran tefecilerine borçlandığınız hayali bir
>dünyada, gerçek dünyada bir çocuk, taş doldurduğu sırt çantasıyla
>denize atıyor kendisini, cennet vaadinin peşinde. Hocalar, kızların
>içindeki cini çıkarmak için uçkur çözüyor. Atatürk ve rasyonel
>mantık okul kitaplarından çıkarılıyor, isviçre dağlarının kızı Heidi
>romanındaki büyükanne hidayete erip tesettüre giriyor, 5 bin imam
>hatip de yargıçlığa ve savcılığa hazırlanıyor, zaten.
>
>Siz reklamlardaki Türkiye;yi borçlanarak yakalamaya ve ödünç
>yaşamaya çalışırken satın alamayacağınız mutlulukları,
>çocuklarınızın çocuklarına ödetilecek dış borç yükleniyor sırtınıza.
>
>Türkiye din diktatörlüğüne kayıyor, sattılar sizi, sattılar kadın
>erkek eşitliğini, laikliği, hukuk devletini. Ne gam?
>
>Reklamlardaki Türkiye;de Atatürk hâlâ yaşayıp bahçelerden gül
>derlediği ve siz de televizyon karşısında Ayşe Teyze;nin cipslerini
>atıştırdığınız sürece...
>
>Selamünaleyküm Türkiya!
>
>Esselamünaleyküm ve tayyibullah!
edith: yazının eksik olduğunu fark ettim .. bir internet sitesinden almıştım.. eksikmiş.. şimdi kendi arşivimde ki dosyadan kopyalayıp koydum yazıyı .. tamam bu şekilde ..
selamünaleyküm ü kullanmanın türkçeyi kaybettirdiğine inanan, inanmasa bile bu palavrayla bir şekilde gündem olacağını düşünen insan kişisi. Fransız eğitimi almış, fransız erkekle evlenmiş, fransızca yazmış falan filan. son kitabının ismi ise La Malediction de Constantin. bu kitap nedense türkçeye Bir gün, geceismiyle çevrilmiş. Halbuki kitabın orjinal çevirisi Constantin'in laneti'dir. yazarın constantin dediği ise istanbul'dur. işte bu kadar türk ve türkçe sevdalısı bir teyzedir kendisi.
gun gelicek o ve onun gibi kendilerini piramitin zirvesinde goren kesime, o piramitin zirvesi cok güzel bir ders vericek. *
tanım:kendini yarı tanrı sanan zat.
hakkında bu kadar entry girilince öldü sanıp sevindim. türk olmaktan utanıyorum diye bir ifadesi vardı ben de bir türk olarak kendisinden utanıyorum mümkünse defolup gitsin bu ülkeden de o da bizde rahatlayalım.
bu muhteşem yazarın yazılarında eleştirdiği türkiye onu asla okumuyor, zira varlığından bile haberdar değiller. aynı evrende değiller, paralelleri farklı. onu okuyanlarsa, yani onun muhatabları öteki türkiye den. peki kime bu şövalyelik, pek rağbet gören bu cesur kalemlik....
yanlarından geçen kılıksız kıro tipli delikanlının sakalını, bıyığını, kılını yününü aşağılayıp kendi aralarında şuursuzca kıkırdayan bir grup liseli kızın diyaloğundan ibaret yazılar yazan gazeteci.
sansürsüz adlı programda savunduğu saçma sapan fikirleri yine saçma sapan bir üslup ve yöntemle savunmaya kalkan ve o programda saygıdeğer can ataklı ile eküri,master-slave tarzı bir uyum içinde olan ne idiğü belirsiz kadın,yazarlığını ve üslubunu hiç beğenmediğim fikri akyüz bile bunun karşısında gözümde ayrı bir yer edinmiştir,fikri akyüz'ü konuşturmadığı gibi sağlı sollu ataklarını da topu taca atarak bitirmeye çalışmıştır.allah bu kadının şerrinden korusun.