mimarlık, saygı duyduğum ender meseklerden biridir. hem teknik hem de sanatsal beceri ister. mimarlığı bitirmek, mühendisliği bitirmekten de kat ba kat zordur. hele hele iyi bir mimar olmak, her babayiğidin hakkı değildir.
benim çok değerli mimar kardeşlerim var. gözlemlediğim kadarıyla -ki şunu kibirden uzak olarak söyleyemeliyim son derece iyi bir gözlemci ve dinleyiciyimdir- mimarlık mesleğine mensup kardeşlerim evlerimiz için hayati önem taşıyan insanlardır. teknik olarak ifade edemesem de bir mimarın elinden çıkmış yapı ile mimarsız yapı arasında dağlar kadar fark vardır değerli kardeşlerim. hem konfor, hem işlevsellik ve hem de güvenlik açısından mimarlık mesleği modern hayatın en pratik icatlarından biridir. ben buradan sözlüğümüz vesilesi ile mimar kardeşlerimi bir kere daha kutluyor ve meslek hayatlarında başarılar diliyorum.
esenlerde, zeytinburnunda, bağcılarda oturup balık istif şeklinde yapılmış saçma sapan apartman sıradağlarına bakarak mimarların gereksiz olduğunu söylemek abesle iştigalden başka birşey değildir.
Bu ülkede tuvaleti yapıp giderini logara bağlamayan müteahhitler var amk.
özel tasarım istediğinizde de grafikler var dersiniz herhalde.
konu hakkında yeterli bilgiye sahip olmayan yazar beyanıdır. mimarlık mesleğini eleştirebilmek için yalnızca gezdiğiniz sokaklara, şehirlere bakarak gözlem yapmak yetmez. o kibrit kutusu gibi sıralanmış binaların dahi tasarlanıp yapılma aşamasında neler yaşandığını bilmek için, işin mutfağına girmek gerekir. yalnızca inşaat mühendisi ya da tekniker yeterli olsaydı zaten gerek kalmazdı mimarlara. çıktığınız merdivenlere dikkat edin ki kafanızı kirişe çarpmıyorsunuz.
sovyetler birliği döneminde yeniden imar edilen doğu bloku ülkelerinde kentlerin dokusuna baktığınızda, birbirlerinin neredeyse kopyası konut blokları görürsünüz. temelleri de dahil olmak üzere hemen hepsi prefabrike elemanlarla inşa edilmiş, yan yana dizili kibrit kutuları görünümünde, estetik açıdan hiçbir değeri olmayan yapı bloklarıdır bunlar.
- öte yandan, fonksiyoneldirler evet! ekonomiktirler, ucuza mal edersiniz, insanların barınma gereksinimini karşılarsınız. peki ya! o kentlerde yaşayan insanların yaşamdan zevk alma hissi? kenti simgeleyen, başka kentler veya yurt dışından gelen dostlara gösterilebilecek öznel yapılar, köprüler, geçitler, müzeler, konser salonları ve opera binaları... sorarsınız ve estetik değer taşıyanların nerede ise tamamının ekim devrimi öncesi, çarlık rusyası döneminde inşa edildiklerini öğrenirsiniz.
- ister kabul edin ister etmeyin! gerçek budur.
teamüller göstermiştir ki, mühendisler ekonomikliği ve fonksiyonelliği, mimarlar ise estetiği ve öznelliği temel hareket noktası olarak benimserler. bu, aldıkları eğitimin de bir gereğidir aslında. bu iki meslek erbabı iş ortamında sürekli çatışır ve birbirlerini her fırsatta iğnelerken, hem mühendisliğin ve hem de mimarlığın zaman içerisinde gelişimine de ciddi katkı sağlamış olurlar. batının mühendislik abideleri ve mimari şaheserleri, mühendis ve mimarların karşılıklı ve hiç bitmeyen masa başı kavgaları, çekişmeleri, huysuzlukları, geçimsizlikleri sayesinde çıkmışlardır.
- onlar tıpkı, bir arada olduklarında sürekli kavga eden fakat ayrı olduklarında da birbirlerini özleyen kardeşler gibidirler.