Mimarın görevi hayal edileni ve umulanı, tahtayla, camla, çelikle ve betonla bir araya getirerek değişimi tasarlamaktır. ama eğer ortada hayal edilen bir şey yoksa mimarın yapacağı çok az şey olur.
mükemmel bir müşteri olmadan mükemmel bir mimar olunmaz.
mimar arzının piyasadaki talebin karşılayabileceğinden çok daha fazla olması
Birçok meslekte olduğu gibi mimarlıkta da mesleki bir enflasyon yaşanıyor. Piyasa koşulları, sayıları gittikçe artmakta olan mimarların sektör içindeki konumlarını oldukça zorlaştırıyor. Yıllara göre üye kayıt sayısı verilerine göre ciddi mimar/mimarlık okulu enflasyonu var. (bkz: http://www.mimarlarodasi.....tr/?sayfa=mop&sub=ud)
Bu yıl 9 okul daha eklenmiş. Mimarlık bölümü sayısı 127 olmuş. YÖK kapsamında 53'ü devlet, 58'i vakıf, 12'si KKTC'de, 4'ü yabancı.
çok sayıdaki işsiz mimara, piyasanın bu kesat gidişatına rağmen mimarlık okullarının akın akın mezun veriyor olmasının durumu daha da kritik hale getiriyor.
sever miyim mimarları ? bir inşaat mühendisi olarak hayır demek istiyorum.
görselliğe önem verirler. ama dayanım ve işin yapılabilme olasılığı pek düşünülmez. genelde ben yaptım bunu siz yapacaksınız kafası vardır.
sahada usta ile kolay kolay irtibat kuramaz. bu arkadaşlar sebebi ile o sikik sikik işleri biz ustalara yaptırırız. bu arkadaşlar bizden çok para alırlar. bizden daha temiz çalışırlar. bizden daha konforlu çalışırlar.
bokun tezeğin içinde biz dururuz bunlar görsel şölen diye parayı cukkarlarlar.
kardeşim de bu mesleği icra edecek. sevincim şudur ki küçükken baya hıncımı aldım kardeşimden. şimdi götüm pek yemiyor.
güzel meslektir kendini geliştirir isen. ben yaptım olacaktan ziyade güzel bir inşaat mühendisi ile ( ben oluyorum bu ) kafa kafaya vererek çok süper şeyler ortaya çıkarabilecek meslek dalıdır.
noyfert reis okunması tavsiye edilir.
severim severim şaka yaptım. sonuçta yarın yüz yüze bakacağız bu arkadaşlar ile.
ama inşaatın pislik kısmı mümkün mertebe o kadar mühendis mimar arasından inşaat mühendisine kalıyor ve bunların arasından en az maaşı inşaat mühendisi alıyor ise ben kendime inşaat mühendisi demek yerine okumuş amele demek istiyorum.
ilk çağ filozoflarından Platon, asıl bilginin sadece idealar dünyasında olduğunu belirtmiştir. Bu bağlamda mimarın kim olduğuna tam bir cevap verebilmek için, mimarlığın idealar dünyasında yerini incelemek gerekir. Bana göre mimarın idea dünyasındaki yeri mutlaka sanattan geçmelidir. Sanat yaratıcılık ister. Mimar da yaratıcıdır. Mimar da, sanatçı gibi, bir şey tasarlar, kurgular ve hayata geçirir. Olmayanı yaratır. Yanlış anlaşılmasın mimar sadece, kendi hayal gücünü kullanarak yapıtını ortaya koymaz. Mimar başka mimarlara, kendiden önce yaşamış mimarlar da dâhil olmak üzere hepsinin hayal dünyasına sirayet etmesini bilen kişidir. Gerçek bir mimarın gözleri baktığını görür, gördüğünü içselleştirir, içselleştirdiğini yaşar. Mimar yapay - yapısal dünyayı hisseder. Kendi akıl süzgecinden geçirip onu yorumlar ve daha önce hiç düşünülmemiş olanı bu dünyayla bütünleştirir. Bunu yaparken mimar, mimarlık vasıflarını kullanır.
Vitriviusa göre; mimar, iyi öğrenim görmüş, kalemi kuvvetli, geometri bilen, tarih bilgisi yüksek, filozofları izlemiş, müzikle ilgisi olan, tıpla ilgili bilgiye sahip, hukukçuların görüşlerini bilen, gök bilimi ve dine aşina olması gereken, öznelliğini eserine yansıtan kişidir.
Burada yeri gelmişken çoğu zaman karşılaşılan bir yanılgıyı da anlatmak isterim. Mimarlık, mimarın öznelliğinden geçer, mühendislik ise nesnellikten. Çoğu zaman mimarlık ve mühendislik birbirine karıştırılır. Bu çok vahim bir hata ve mimarlara yapılabilecek en ağır hakarettir. Söz gelim bir mühendis bir tepeye baktığında, tepenin boyutunu, sıcaklığını, iklimini ve bunun gibi nesnel bilgileri algılar. Ancak bir mimarın gözü nesnel bilgilerin yanında öznel görüntüleri de yakalar. Estetik, flora, oradaki canlı - cansız bütün varlıklar ve yaşam ile ilgili her şeyi görür ve hisseder. Bu açıdan mimarlık, mühendisliği de kapsayan bilim ve sanat alanıdır.
Mimarın, başka bir özelliği ise ölümsüzlüktür. En iyi mimarlar ölümsüzlüğe ulaşmış mimarlardır. Yapılarına sanatçı edasıyla işledikleri ruh, onları ölümsüzlüğe ulaştırır. Yapıların isimleri çoğu kez mimarların isimlerinin önüne geçse de, yapılar ayakta kaldıkça mimarları da onlarla beraber anılacaktır. Bazı kişiler, bana göre cahiller, bugün bir mimarın yapısını ortadan kaldırsalar bile daha sonra gelenler, o yapıyı o mimarın anısına, Mostard Köprüsünde olduğu gibi, yeniden inşa ederler.
Tüm bunların yanı sıra mimarın diğer bir özelliği, eseri içinde kendine has bir gizemi de içinde barındırmasıdır. Yapının yapıldığı zamanın üzerinden yüzyıllar geçmesine rağmen yapının, daha doğrusu mimarın, sırrı çözülemeyebilir. Çağımızda insan aklının alamayacağı yapı örnekleri geçmişte usta mimarlar tarafından sergilenmiştir. Tıpkı Giza piramitlerindeki matematiksel kurgular ya da Mimar Sinanın Selimiye camisinde minarenin her şerefesine ayrı ayrı çıkan ve çıkanın birbirini görmediği merdivenlerindeki gibi Düşünmek gerekirse, her sanat yapıtında bir gizem yok mudur?
Bu yüzden mimar, en yalın anlatımla sanatçıdır.
Ancak bugün olması gereken ile olan farklıdır. Günümüzde mimarlık, hâkim ekonomik sistemin sonucu olan tüketim toplumuna kentler, şehirler, gökdelenler, villalar, köprüler, vb. ruhsuz yapılar tasarlamak için kullanılan bir araç haline getirilmiştir. Mimarlık eğitimi de, yaratıcılıktan çok tüketim toplumuna hizmet edebilecek uzmanlar yetiştirmek için programlanmaya başlamıştır. Mimarlık, kapitalist sistemin sonucu olarak metalaşmıştır. Bu söylem için istanbulun siluetini bozan heybetli gökdelenler bizim için basit ve somut bir örnektir. Günümüz mimarı, yaratıcılığını daha fazla para kazanmak için bir meta gibi satabilmektedir. Kendi ekonomik gelişimi için doğayı, tarihi, en önemlisi insan yaşamını hiçe saymaktan kaçınmamaktadır. Bu yüzden mimar amacından saptırılmış ve olması gerekenden farklı amaçlara hizmet etmektedir.
Okurken yazmış olduğum kısa bir makale... Fikirlerimin aynı olması ne kadar acı.
Sürekli sabahlamak zorunda kalmak. O kadar çalışmaya rağmen okula gittiğinde hocanın ben bunu istemedim deyip eskizini elinin tersiyle itmesi sonucu oluşan hayal kırıklığı. Buna hırslanıp bir fazla çalışıp kafayı yeme noktasına gelmek.
Sabahlamak bizim ata sporumuz diye rahatça diyebilmek.
mimar: sadece görselliğe önem veren, genellikle pis su borularının bir alt kattaki ebeveyn yatağının tam tepesine inmesine neden olan, yatakta yatanların tepelerinde nasıl bir tehlike olduğunu bilmeden huzurlu bir şekilde uyuması için mükemmel (saçma) mimariler çıkarıp kendini Mimar Sinan sanan, mekanikçilerin hiç ama hiç sevmediği yaratıklardır.