Vakıa şudur: 1935 yılında Türk Tarihini Araştırma Kurumunun (Bugün, TTK) seçtiği bir heyet huzurunda Süleymaniye Camii nin yanındaki türbesinden kemikleri çıkarılır Mimar Sinan ın. Tabii geçen 350 yılın tesiriyle iskeletin büyük bir kısmı bozulmuştur.Mezarının yanı başında Sinan ın sağlam kalabilmiş iskelet parçaları üzerinde yapılan inceleme, Dönemin yaygın ırkçı telakkisi uyarınca kafatası incelenir. Türk ırkının brakisefal (yassı-yuvarlak kafalı) ispatlanmaya girişildiği bu romantik yılların hakim anlayışına uygun özellikte çıkar Sinan ın kafatası.Neticede memnuniyetle mezar kapatılır. Ancak Sinan ın kafatası kurulacak Antropoloji müzesinde muhafaza edilmek üzere heyet tarafından alıkonulur.
ibrahim Hakkı Konyalı dan naklettiğine göre, 1940 larda bu hadiseden habersiz olarak türbeyi restore edenler mezarı açtıklarında Mimar Sinan ın iskeletinde kafatasının olmadığını görünce telaşe kapılırlar. Araştırma yapılır ama nerede muhafaza edildiği tespit edilemez. Koca Sinan ın kafatası sırra kadem basmıştır.
Bugün Antropoloji Muzesi ni bilen var mı bilmiyorum Mustafa Armağan merak edip bu müzeyi araştırmış. Türk Tarih Kurumu yetkililerinin ve istanbul Kültür Müdürlüğü nün böyle bir müzeden haberi olmadığı gibi, Sinan ın kafatasının kayıp olduğundan da haberi yokmuş.
Peki bugün nerededir, yeri geldiğinde mangalda kül bırakmadan şişindiğimiz bu dahi mimarımızın kafatası? Hafızasını yitirmiş bir toplum olduğumuzu hep söyleriz de, hiç değilse kurumlarımızın bir hafızası olmalı değil midir? Üstelik 70 yıl önce mezarından çıkarılan Mimar Sinan ın kafatasının, tek örnek olmadığını biliyoruz.
5 Ağustos 1935 günü yayınlanan Cumhuriyet Gazetesi nde Kültür Bakanlığı tarafından öğretmenlere gönderilen bir genelge yayınlanır:
Eski mezarlardan çıkacak olan Selçuk, Danışmend oğullarına ait kafataslarını istanbul a Antropoloji Müzesi ne göndermeleri Başka bir deyişle bugün mevcut olmayan, kurulmadan kayıplara karışmış bu müzeye kimbilir kaç tane devlet büyüğümüzün kafatasları gönderildi? Ve bugün kimbilir neredeler? Toprağın üstünekilere sahip çıkmadığımız gibi ne yazık ki altındakilere de sahip çıkmayan bir garip milletiz vesselam!
atatürk ün başkanlığında yapılan toplantıların birinde Türk Tarih Kurumu Heyeti, Sedad Hakkı Eldem in kalme aldığı Osmnalı Mimarisi adlı yazıyı tatışmaktadır.(malum o dönemde Osmanlı nın hemen hemen sadece mimarisi inkar fırtınasına karşı direnebilmektedir. Eldem in Beyazıt Cami mimarı Hayreddin in Mimar Sinanın öncüsü olduğu yolundaki iddiası, ortalığı bir anda karıştırı vermiştir. Türk Tarih Kurumu Asbaşkanı Afet inan 29 Temmuz tarihki toplantıda tartışmaların bitirilmesi için, Sinan hakkında müstakil ve büyük bir eser çıkarılmasını teklif etmiştir.
Bu teklifi heycanla kabul eden heyet, Sinan ın kabrinin açılmasını ve iskelet üzerinde tetkiklerde bulunulmasını kararlaştırır. Sonrası başta yazıyor.. Yazının son kısmına geçiyorum ben.
1935 yılı Mimar Sinan ın kafatasını, belki de bir daha geri gelmeyecek şekilde, kaybettiğimiz yıl olarak da hatırlanacaktır.Bir insanın sağlığında kafatasını kesmekler öldükten sonra mezarından çalmak arasında ne fark olduğunu bilen varsa söylesin lütfen! *