bir mimar kemalettin daha var ama bu o mu bilemeyecegim. 1870-1927 yillari arasinda yasamistir kendisi. yaptiklari arasinda gazi egitim enstitusu de bulunmaktadir ki o bina su an gazi universitesi rektorluk binasi olarak kullanilmaktadir. hatta icerisindeki salona kendi ismi verilmistir. (mimar kemalettin salonu)
ayrintilar icin: http://www.mimarlarodasi....sayfa=AO-BYGRF-kemalettin
öncelikle 20 türk lirasının üzerini süsleyecek olan mimardır.
biyografisine bakıcak olursak;
Türk mimarlık dünyasının ihyası için çalışmış bir fen adamı... "Taşa, gönülden bir şey koymazsan, heykel olmaz, yapıya tarihin içinden bakmazsan, eser olmaz" diyen
bir mimar... Mimarlığın, güzel sanatların bir parçası olduğunu unutmayan insan...
1870 yılında istanbul'da doğdu. Deniz albaylarından Ali Bey'in oğludur. ilköğrenimini ibrahim Ağa ilkokulunda yapmıştır. Babası, görevle Girit'e gidince, Kemalettin de Girit'e gitmiş ve orada bir yandan Fransızca, bir yandan Arapça dersler alarak bu iki dili öğrenmiştir. Babası ile birlikte istanbul'a dönünce, bu sefer özel hocalardan bu iki dili geliştirmiş ve perkitmiş, bu arada da Şemsülmaarif ve Numune-i terakki okullarında öğretimini ilerletmiştir.
HÜKÜMET HESABINA ALMANYA'YA GÖNDERiLDi
Lise tahsilini tamamladıktan sonra mühendis okuluna girdi. Bu okulu birincilikle bitirmiştir (1891). Bu yetenekli öğrenciyi, okulun hocası Alman mimar, kendisine asistan olarak almış ve birlikte çalışmıştır. Dört yıl kadar çeşitli mimarlık ve yapı işlerinde çalıştıktan sonra, öğrenimini daha ilerletmek için hükümet hesabına Almanya'ya gönderildi.
Mimar Kemalettin, Almanya'ya gitmeden önce, istanbul'daki çalışmaları sırasında Osmanlı tarihini inceledi. Özellikle Osmanlı Güzel Sanatlar tarihini dikkatle gözden geçirdi. Bu uygarlığın yetiştirdiği mimarları ve bunların en büyüğü olan Mimar Sinan'ı, eserlerindeki özellikleriyle etüt etti. Almanya'ya geldiği zaman, doğu kültürü ile dolu idi.
Dört buçuk yıl Almanya'da kaldı. Charlattenburg Teknik Okulu'nu bitirdi. 19. yüzyıl Alman mimarisini inceleyerek, tarihle mimarî arasında köprülerin nasıl kurulduklarını öğrendi ve Türkiye'ye döndü.
Türkiye'ye dönünce, Mühendis Mektebi'nin mimarlık ve inşaat hocalığına atandı. Burada öğrencilerine, Türk mimarisinin geçirdiği safhaları ve yıkılışını anlatıyor, yabancı ellere düşen Türk mimarisinin nasıl dejenere olduğuna öğrencilerinin dikkatini çekiyordu. Bu hocalığı sırasında bazı yetenekli mimarlarımız yetişmiş ve hocalarının açtığı çığırı yaşatmaya çalışmışlardır.
NEO-KLASiZM DENEMESi YAPIYORDU
Kemalettin Bey, hocalık dışında, özel bürosunda iş de kabul ediyordu. Bostancı, Bebek camileri bu dönem çalışmaları içindedir. Bir ara, Seraskerlik Dairesi Başmimarlığı'na getirildi. 1908 devriminden sonra Evkaf Nezareti inşaat ve tamirat Müdürü oldu. Özellikle bu dönemde verimli çalışmaları görülmüştür, l. Vakıf Hanı, II. Vakıf Hanı, III. Vakıf Hanı ve IV. Vakıf hanları, bu dönem içinde projelendirilmiş, inşaatına girişilmiştir. Mimar Kemalettin, Alman mimarisinin güvenli oturmuşluğu ile Osmanlı mimarisinin inceliğini birleştirerek yeni bir üslup yaratmaya çalışıyor, bir çeşit neo-klasizm denemesi sürdürüyordu.
Yahya Kemal'in divan edebiyatında yaptığı işi, Mimar Kemalettin mimaride uyguluyor gibiydi. ikisi de, eskinin ölümsüz yanlarını alarak, değersiz eklemelerden soyutlayarak bir eskimsi yeni veya yenimsi eski yaratmaya çalışmakta idiler. Kemalettin Bey, Türk kubbesini, kemerlerini, sarkıtlarını stlize ederek yapılara yansıtıyor, Türk çinilerini süslemede kullanıyor ve böylece yaptığı binalar, modern niteliklerinden hiçbir şey kaybetmeden, eski mimarimizin özellikleriyle bezenmiş oluyordu.
Bu neo-klasik arayışa karşı çıkan mimarlar da vardı. Onlara göre, Kemalettin Bey'in yaptığı, eski mimariden kubbe, sarkıt, kemer almak gibi basit bir işti. Bununla bir üslup yaratılamazdı. Ayrıca bu alıntılar, maliyete intikal ettiği zaman, büyücek masraf kapısı açıyorlardı. Oysa Osmanlı Devleti, Batılılaşmaya doğru gitmekteydi. Edebiyatta, resimde, güzel sanatların bütün dallarında Batı'ya giderken, mimaride sapma yapmak, çağın anlayışına ters düşmekti. Durup dururken böyle bir moda yaratmanın âlemi yoktu. Yeni bir çağ başlamıştı ve çağın gereklerine göre, sade, ucuz, hacmin iyi kullanıldığı eserler verilmek sırası idi...
iNGiLTERE, KRALiYET MiMARLIK ENSTiTÜSÜ'NE ÜYE OLARAK KABUL ETTi
Kemalettin Bey, bu eleştirilere aldırış etmeden çalışmalarını sürdürdü, insan, tarihi ile birlikte yaşıyordu. Geçmişten kopmanın imkânı yoktu. Öyleyse, eserlerine kendi düşüncesini, kendi zevklerini ve hatta dünya görüşünü aktarmalıydı: "Her eser, mimarinin imzasını taşır."
Mimar Kemalettin, Kudüs'teki "Mescid-i Aksa"nın tamiri işini üzerine aldı. Bunu büyük bir ehliyetle başardı. Başarısı, yalnız Osmanlı ülkesinde değil, bütün dünyada yankılar yaptı. ingiltere, Kemalettin Bey'i, Kraliyet Mimarlık Enstitüsü'ne üye olarak kabul etti. Son devrin bütün büyük eserleri onun eliyle ortaya konmuştur, denebilir.
Başlıca eserleri: istanbul Bahçekapıdaki 4 Vakıf han, Hürriyeti Ebediye Tepesindeki "Şehitler Anıtı", Bostancı, Bebek, Bakırköy camileri, Çamlıca Kız Lisesi binası, Lâleli'deki sıra apartmanlar, Ayazma Mektebi, Eyüp'teki Reşadiye Okulu ve türbesi, Yeşilköy Camisi, Mahmut Şevket Paşa, Cevat Paşa, Ali Rıza Paşa türbeleri, Sultan Selim civarında birkaç medrese, şimdiki Üniversite Kitaplığı... Ankara'da, Mimar Kemal Okulu, Gazi Eğitim Enstitüsü, Türk Ocağı binası, Devlet Demir Yolları binası ve proje halinde kalmış birçok eser... 1927'de öldü.
Mimar Kemalettin, Türk mimarî tarihine atılmış şerefli bir imzadır.
türk lirasının üzerine resmi konacak onlarca tarihi değerimiz varken 20 ytl'nin üstüne hangi kıvrak zeka tarafından uygun görülerek konulduğunu anlamadığım şahsiyet.
dengir mir mehmet fırat bey'in dedesini de paralarımızın üzerinde görmek isteriz...
yeni yirmi türk lirasının arkasını çevirince mimari bir yapı bekleyen bendenizin,
utanarak itiraf etmeliyim ki,
ilk görüşte şahsıma ve ilgili makama hiç de yakışmayan bir üslupla
'bu kim lan' diyebildiğim, haznedarolu insanının anlattıkarına ek olarak da 57 yaşında öldüğü bilgisini verebildiğim değerli mimar.
Resimlerini 20 liranın arkasına koyarak Tayyip döneminde yapılan iki iyi işten biridir mimar kemaleddin.
Mimar Kemaleddin Türk devlet ve Osmanlı için Milli mimari akımının yegane temsilcisi olmakla beraber Mimar-mühendislik açısından da öncülerdendir. 18 yyda istanbul yabancı mimarların saçmasapan yapılarıyla çirkinleştirilirken Mimar kemaleddin buna dur demeye çalışan birkaç adamdan biridir.
https://en.wikipedia.org/wiki/Mimar_Kemaleddin
Ahmed Kemaleddin (1870; Acıbadem, Kadıköy,
istanbul – 13 Temmuz 1927; Ulus, Ankara),
20. yüzyılın başlarındaki çalışmalarıyla tanınan
ve Birinci Ulusal Mimarlık Akımı'nın önde gelen
isimlerinden olan Türk mimar.
çeşitli eserleri .