kartal tibet in yönettiği şener şen in başrolünü oynadığı defalarca seyredilebilecek filmdir. ümit ünal ve ertem eğilmez'in senaryosunu yazdığı filmde harika diyaloglar vardır.
-mesudiyeli mesut ne küçük bir dünyan varmis. gerçek sandigin hiçbir sey gerçek degilmis!
-peki, seni sevmeyen karından, senden utanan kızından, üçkağıtçı arkadaşlarından kaçacaksın ama kendinden de kaçabilecek misin?
ufak bir tasra kasabasinda istasyon bekciligi yapan mesut beye ikramiyede para cıkmasini ve olan olaylari izah eden cok guzel filmdir. etrafindaki insanlarla ömrünü gecirmis ailesini seven normal mahzun adamdir mesut efendi. kendi dunyasi vardir. ama birden diger arkadaslarindan hatta ailesinden bir adim öne gecer. cunku para denen o namussuz orospuya sahip olur. buyuk ikramiyeyi bulur. ve etrafindaki butun insanlar (piyaNGOCU MUSTESNA) CAKALLLASiR VE PATLiCANA OKSAMA cekme seansina baslar. heykelini dikerler. belki iyi bir sey geldigini dusunur. ama butun hayatinin aslinda hilaf oldugu dank eder. hakikatlerle cok aci bir sekilde yuzlesir. guzel bir filmdir vesselam.
sener sen usta'nin bana göre en sahane filmlerinden. komedi ve dram'in müthis harmanlanmis hali.
kendi halinde mütevazi yasantisi olan istasyon sefi, mesudiye'li mesut, yilbasi gecesi almadan olmaz deyip bir piyango bileti alir. ve talih kusu ona konar...
önceleri korkar ona çiktigini söylemekten. kasabada piyango yüzünden hastaneye kaldirilanlar, kendini asanlar olur.
o zamana kadar küçükk dünyasinda, her ne kadar ailesi mutlu olmasada, mutlu bir hayat süren istasyon sefi mesut, piyango ona çiktiktan sonra insanlarin yalakalik, yagcilik yapmaya basladigini görür.
dügün gununde babasini arka cikmayip zengin kayinbabasini tutan kizi, haberi alinca bilmiyormus gibi yapip onunla gelip barismasi ve ta uzaklardan akrabalarin çikmasi bunun en bariz örnekleridir.
final sahnesinde aglayarak ve hayal kirikligi icnde mesut'un sarf ettigi sözleri her duydugumda gozlerim yasarir.
- ne milyarmis bu bee. daha elimize geçmeden kimin ne oldugunu gösteriyor. bir de düsünsenize elimizde oldugunu; insan seffaf olurdu, kendini aynada bile göremezdi.
(bu sözün basi daha aciklidir fakat o bölümü ne yazik ki hatirlamiyorum)
sonunda bileti aldigi emekli ögretmen'e(munir ozkul) akil danismaya gider. trene atlar, bileti yirtar sevdiklerinden uzaklasir. küçük ama mutlu dünyasina elveda demek zorunda kalir.
sonundaki sahnede bileti yırtmasının gerçekten işe yarayıp yaramadığını merak ettiğim film. zira notere tasdik ettirmemiş miydi daha önceden? buradan noter and the yazar arkadaşlara duyurulur efendim.
çam ağacı gabbana armağanı, "kırmızı don giyiniz, güzel olsun hem tahtınız hem bahtınız ", amman alkolü fazla kaçırmayın, işte 1 ocakta yapmanız gerekenler, büyük ikramiye size çıksa ne yapardınız röportajları, seneye görüşürüz, hahhahha, nasıl başlarsan öyle gider, eğlenmezsem çatlarım hastalığı, hindi figürüyle barışamayan bir ülkenin mutfağında pişmeyi bekleyen çelişkili hindiler, noel baba ve geyikleri ve diğer tüm geyikler...
eskiden haftalar öncesinden planlar yapılırdı. yılsonuna nerden çıksak? yılbaşını nerede yakalasak? ki aynı mekan olurdu çoğunlukla. flash kadar hızlı değildik zira. eğlenirdik. çünkü eğlenmeliydik. bazen gerçekten de eğlenirdik. neyse. şimdiyse "yemişim yılbaşını ya, elinize sağlık, çok güzel pişirmişsiniz!" demek bana daha sağlıklı geliyor. bara, pavyona, mekana gitmek? gerenk yok! birkaç arkadaşla evde alkolik muhabbet, tamamdır. aslında en güzeli, evde tek başına oturup film izlemek! yapacam onu ileride! kesinlikle.
uzattıkça uzattım. (bu arada bu da süper bir pekiştirme stilidir lütfü'cüm. "uzattıkça uzatmak". uzattıkça kısaltacak değilsin ya, ya da kısalttıkça uzatacak? türkçe de bi garip değil mi vapurlar filan!) neyse. demem şu ki tüm bu yılbaşı klişeleri içerisinde nazarımda, değerinden hiçbir şey kaybetmeyen-kaybetmeyecek tek bir şey var: yılbaşı döneminde, televizyonlarda milyarder filminin gösterimi.. yani şener şen'in hüznü..
başka da bir şey değil. varsa da şimdi aklıma gelmiyor.
şahsi fikrimce şener şen'in en iyi filmidir. oyunculuk falan değil artık bu filmde yaptığı başka birşey o. son sahnede ailesine yaptığı tiratla, akademi de, tüm oscarları da köpeğin olsun dedirtir. 100 kere 1000 kere bıkmadan izlenir.
"Mesudiyeli Mesut , ne kadar küçük bir dünyan varmış, gerçek sandığın hiçbir şey gerçek değilmiş. Hepsi ne kadar kolay yıkıldı. Beni sevseydiniz be. Beni Mesut olarak sevseydiniz , milyarder olarak değil. Ayten sen haklısın galiba. Biz başkasıyız artık. Çok açık bu. Ama ben ancak şimdi görüyorum. Ne milyarmış ama şu milyar! Daha elimize geçmeden herkesin iç yüzü ortaya çıktı. Bir de cebimizde olduğunu düşünün! insan şeffaf bir hale gelirdi, aynada bile göremezdik kendimizi ."
kimi zaman filmin adını " mesudiyeli mesut" sanıp karıştırdığım film. şener şen'in efsane oynadığı ve dönemin oyuncularına göre kadronun şampiyonlar gibi olduğu filmmiş hakikaten.