imparatorlukları parçalamak için en başta tabii. Tüm diğer ideolojilerde olduğu gibi altında yatan asıl büyük neden ise, insanoğlunun bitmez tükenmez ötekileştirme ihtiyacı elbette.
Batı toplumlarından gelen tüm diğer ideolojiler gibi bu da, salt Din temelli ayrışan doğu toplumlarında dogmatik ve immatür kalmıştır fikrimce. Üstelik küçük ve genç uluslarca gelistirilmesi veya özümsenmesi bir yana, Batı toplumlarınca doğu toplumlarını daha iyi sömürebilmek için bir silah haline getirilmiştir.
5 yaşında bir çocukken Mısır haşladığımız kazanın kapağını açınca içinde yüzlerce sinek ve arı ölüsü görmüştüm. Görüntü hayvanlar aleminde korkunç bir meydan savaşı gibiydi. Can çekişen arıları görünce dayanamadım ağladım. Mısır yaprağıyla kazandan çıkardım, arkadaşları yardım etsin diye bizim arı kovanlarının hemen girişine bıraktım. Görüntüye bakılırsa savaşı korkunç bir zayiat vererek de olsa arılar kazanmıştı. Sonuçta arılar üreten canlılardı, sinekler gibi istilacı ve pislik değillerdi. Bu yüzden arıları tutuyordum. En büyük hayal kırıklığını arı kovanının girişine bıraktığım arıları görünce yaşadım. Kovandaki arılar yaralı arıları içeri almadılar. Hatta itekleyerek aşağı düşürdüler. Oysa bu arılar canları pahasına sineklerle savaşmıştı ve çok büyük kayıplar vererek kazanmışlardı. Onlar benim gözümde kahraman arılardı. Ama şimdi kendi yuvalarında bile çok görülmüşlerdi.
içinde yaşadığın ülke, ilk adımlarını attığın bu topraklar, yaşadığın tüm güzellikler ve onları değerli kılan kötülükler, sevdiklerin hatta sevmediklerin bile değerlidir. Tüm bunlar seni var eden şeylerdir.
işte bu yüzden kendi varlığını korumak için tüm bunları istesen de istemesen de korumak zorundasın. Kimse tarafından kıymeti bilinmese, bu uğurda hayatını defalarca kez tehlikeye atsan, arkadaşlarının gözünün önünde öldüğünü görsen bile zorundasın.
Çünkü sen bir arısın, pisliğin içinde yuvalanmış bir sinek değil, senin yurdun kovanın, bu uğurda ölsen dahi tüm sevdiklerin güvende olduğu sürece kaybetmiş olmayacaksın.
insanların 2 beyni var. ilkel ya da hayvani beyin dediğimiz beyin tanıdıklık kurarak çalışıyor. Mesela birini daha önce görmüş olmanız onu tekrar gördüğünüzde size daha az tehlikeli gelmesine neden oluyor.
Aynı yerde yaşayan birbirine benzeyen insanlar güven duygusu yaratıyor. Az gelişmiş ülkelerde vatandaşlık bilinci gelişmediği için geleneğin etkisi ile birincil ilişkiler hakim kalıyor. Bir zaman sonra aynı yerde yaşamazsanız bile sizin yaşadığınız yerin değerlerini taşıyan insanlar size güven veriyor. Bu güven ve aidiyet olmadan insan yaşayamaz. Bu nedenle etnik kimlik ve dinsel/mezhepsel aidiyet hala biz olgusunun içini dolduruyor. Kimlik siyaseti denen bu anlayış devam ettiği sürece biz aynı sarayda 1000 odada oturan ama birbirinden habersiz insanlar gibiyiz.
Aslında milliyetçilikten kasıt devlettir. Bir Devleti oluşturan tüm etnik unsurlar ise millet kavramıyla ifade edilir. O devletin davranış şekilleri de içinde barındırdığı hakim tebaasının davranışlarına özgüdür. Fakat daha sonra (özellikle 20.yy) herhangi Bir Devleti parçalamak için ortaya atılan ve günümüzde de yeni dünya düzeni adı altında devam eden ırkçılık kökenli federatif yapılara zemin hazırlayan bölücü fikir söylem ve eylemler husule gelmiştir. Bunun Temelinde dinsiz siyonist zihniyet veya farmason ingiliz aklı yatar. Böl parçala yoket. Tıpkı vaktiyle çinlilerin de bize yaptığı gibi. Evet çin de dinsizdir. Zaten şimdilerde bu küresel siyonistlerin çinde yapılanmasının izahı da bu olsa gerek. Amaçları ise dünya üzerinde mevcut tüm devletleri parçalayıp yıkmak. O yüzden millete sahip çıkmak gerek ki devlet yaşasın. Eğer Devlet çökerse ortada millet kalmaz tebaa da din de. zira devlet olmadan din de yaşanamaz. Bak filistinin haline..
Hasılı kelam Uzun lafa yada felsefe yapmaya hiç lüzum yok. Doğu türkistan, yani çindeki Uygur sincar bölgesinde çinlilerin türklere yaptıklarına bakmak sanırım fazlasıyla yeterli bu konuda..