hümanizm kasıcam...
evet doğru ekstrem derecede milliyetçilik kötüdür. - kafatasçılık ve faşizm.
insanı insan olduğu için sevmek, önemsemek gerekir. belirli bir ırktan olduğu için değil.
ha diyeceksiniz biz gebersek başkalarının umurlarında olmayacaz, o onların kafalarının sorunu. herkes insanı insan olduğu için sevse ve önemsese şu dünyada, milliyetçilik diye birşey de kalmaz, problem de kalmaz.
tabi gelin görün ki, bu olay gelecek 1000 yılda bile olacakmış gibi görünmüyor. o yüzden:
Milliyetçilik nasıl kötü olabilir ki, anlamıyorum. Bizim tarihimizin ilk devirlerinden bile vardır bu görüş.
Milliyetçiliği açıklamak için ilk millet kavramının ne olduğuna bakmamız lazım.
--spoiler--
Ulus ya da Millet, çoğunlukla aynı topraklar üzerinde yaşayan, aralarında dil, tarih, ülkü, duygu, gelenek ve görenek birliği olan insanların oluşturduğu topluluk.
Bir topluluğun "ulus" olarak adlandırılabilmesi için:
1. Toplulukta ortak bir dilin konuşulması,
2. Topluluğun tarihsel geçmişe sahip olması,
3. Şimdi bir arada yaşayan bu topluluğun, gelecek için de bir arada yaşama inancında olması,
4. Topluluktaki bireylerin birlik ve beraberlik içinde, ortak duyguları paylaşması,
5. Toplulukta kültürel ortaklık bulunması gereklidir.
--spoiler--
Milliyetçilikte, kendi milletini ve kültürünü yaşatmak ve onu yüceltmek için yapilan çabalar ve benimsenen ilkedir.
Sadece tanımlara bakarak bunun neyi kötü anlamıyorum. Eğer diline, dinine, tarihine, kültürüne sahip çıkmak kötüyse evet ben bir milliyetçiyim ve evet ben bir kötüyüm.
Ama faşizmle milliyetçilik birbirine karıştırılmamalı. Milliyetçilik değil faşizm kötüdür. Faşizm, ırk üstünlüğünü ilke edinir. Milliyetçiliğin tanımı içerisinde hiç gördünüz mü üstünlük diye bir kelime, x milleti diğer tüm milletlerinden üstün mü diyor, bunun neyi kötü? Faşizm ile milliyetçilik birbirine karıştırılıyor.
Sözlük yurdum insanının bir parçasını içeriyor, evet ülkemizde de böyle, milliyetçilik ile faşizm birbirine karıştırıyor. Biraz milletimizi savunalım, 'Türk'üz' diyelim hemen damga vuruluyor: 'Faşistsiniz!' diye. ''Hangi milliyetçi sizi faşistler gibi 'gaz odaları'na soktu? '' diye sorasım geliyor içimden. Her neyse..
Bağıra bağıra sölüyorum: '' NE MUTLU TÜRKÜM DiYENE! ''
--spoiler--
Milliyetçilik veya Ulusçuluk, kendilerini birleştiren dil, din, tarih veya kültür bağlarından bir üstyapı oluşturabilmiş sosyal birikimlerin adı olan millet veya ulus olarak tanımlanan bir topluluğun yaşama ve ilerleme ülküsünün toplumların ve insanlığın gelişmesini sağladığına inanan görüştür.
Milliyetçilik, ulus idealine bağlılığın, evrensel ilkelere bağlılık gibi ya da bireyin hak ve özgürlükleri gibi evrensel zenginliğin artmasına katkıda bulunan sosyal soyut yapılardandır.
--spoiler--
bu tanımlama, vikipedi den alınmıştır. orası da bir ansiklopedi olduğuna göre, genel kanı içeren bir bilgi demektir bu da.
neymiş; dil.
benim dilim var, öz ve öz türkçe. üstüne bastırarak söylüyorum türkçe.
neymiş; din.
bir kaç kesimi dışarda bırakarak bu ülkenin de bir dini var, islam!
bu ülkenin %95 lik bir kısmı islamiyeti kabul eder, ona inanır, ve onun gerektirdiklerini kendilerine göre yerine getirir.
neymiş; tarih.
değil ansiklopedi, gözünüzü açıp bastığınız topraklara baksanız tarih kokar. bu ülkenin bir tarihi de var.
neymiş; kültür.
tutup da, kültürsüz insanların saçma salağımsı açtığı bir başlıkta kültürümü onlara saatlerce anlatamam, ama arkadaş, bu ülkenin kültürü de var.
biz, türk olarak doğduk, türk olarak öleceğiz. ve bu vatanda anamızla, babamızla, yarimizle, eşimizle, dostumuzla, ölene dek türkçe konuşacağız!
torunu olduğumuz, bu vatanı kanlarıyla sulamış atalarımızın bize bıraktığı tarihi, en ak sayfalarla devam ettireceğiz!
evet ben bir milliyetçiyim! dilimi, dinimi ve tarihimi sonuna kadar savunacağım.
ancak, daha yazamadıkları bir dili konuşan, dinden, imandan, ahlaktan yoksun bir kaç çapulcuya, daha tarihini sorsanız aponun it gibi yakalanıp imralıya tıkılmasından bu yana bir kaç yıl sayabilen, kültürü; boğazına poşu bağlayıp elinde molotof kokteylleriyle benim polisime saldırmak sanan zekadan yoksun kişiciklere bunu anlatamam.
çünkü; dilini,dinini ve tarihini seven, birbirine etle tırnak gibi bağlı olan biz aziz türk milletini onlar anlayamaz!
tekrar ve tekrar, üstüne basa basa, ben bir milliyetçiyim!
"hitlerin partisinin adında milliyetçi kelimesi vardı o zaman milliyetçilik kötüdür", "sen türküm dersen o da kürdüm der o zaman bölünme olur ve milliyetçilik kötüdür" şeklinde ilk okul öncesi önermelere benzeyen" hayat acıdır biber acıdır o zaman hayat biberdir" benzeri bir önerme.
umarım yaş 15 altıdır, değilse durum vahimdir. insanın bu teze antitez yazası gelmiyor bu nasıl bir fikri savunma, biraz destekleyin şu tezi de antitez dile getirelim.
Milliyetçilik kavramı sizin zannettiğiniz gibi fransız ihtilalinden kalmış değiydir herşey gibi o da değişmiştir. Bir insan Türkçe konuşuyor, Türkiye cumhuriyeti'nin haklarını her platformda savunuyorsa, bu ülkeyi gerçekten seviyorsa türk milliyetçisdir. Bu o insanın almanya da,japonya da, hırvatistan da doğmasıyla değişmez.alman asıllı biri türk milliyetçilisi olabilir, türk asıllı biriside japon milliyetçisi olabilir bu günümüzde değişen aidiyet kavramıyla ilgilidir.Bazı angutların da milliyetçilik kötü faşistlik o diye ağlarken en baba faşist olduğunu görüyoruz, Allah zeka versin.
milliyetçilik, ulu önder mustafa kemal atatürk'ün biz türk evlatlarına emanet ettiği değerlerden birisidir. atatürk ilkelerinden birisidir. bunu iddia edenler atatürk ün ilkelerini biliyorlar mı, sayabiliyorlar mı? daha önemlisi, atatürk'ün ilke ve inkilaplarına bağlılar mı?
Milliyetçilik elbette ki kötüdür. Savunduğu Milletin bireylerinin yaşayışının düşmanı olanlar için kötüdür ve kötü olmaya da devam edecektir. Milliyetçiliği dünya geneline yayıp tekil bir kavram olarak yorumlayıp genellemelere gitmek ise hatalıdır.
aslında bu bütün dünyevi görüşler için geçerlidir. Örnek vermek gerekirse KAfkaslarda islamcılık etnik dağılımdan ötürü gerekli bir ideolojiyken Türkiye'de uluslaşma var olduğundan zararlıdır. Veya Çarlık rusyasının sonlarına doğru Sosyalizm Çarlık rusyasının birçok bölgesinde faydalı bir ideolojiyken veya daha da nokta atışı yaparsak, Güney amerika için bir zamanlar Che'nin savundukları faydalı ve gerekliyken Türkiye için faydalı olmaması gibidir.
bir de mikro milliyetçilik gibi bir kavram vardır. Bu millet olamayacak küçük etniklerin yaptığı ve emperyalist devletlerin kuklaları olmalarına yarayan bir düşündür. buna örnek olarak ermenileri ve şuan kürdistan peşinde koşan kürtleri verebiliriz. Bunların yapması gereken şey boş hayaller peşinde koşmak değil kendilerine yakın buldukları etniklerle tarihsel dönüşüm içerisinde aynılaşıp birleşmektir.
Türklerin bozkırda yaptığı da budur. Boyların birleşmesidir. Hunlar ve öncesinde birleşmesidir, aynılaşmasıdır ve ogünden bugüne bağımsız yaşamasıdır. aralarında iktidar mücadelesi olsa da boyların bu boylar yaşayabilmek için birleşmiş kimseye boyun eğmemiş zamanında da dünyanın anasını ağlatmışlardır. yoksa Bozkırın ortasında kalmış "ben tek başıma bağımsız olacağımm" diye ağlayan bir boyun yaşamasına imkan yoktur. imkan olsa da bağımsız olmasına imkan yoktur. Büyük uluslar içinde azınlık olarak yaşamalarına izin verilir ancak.
millet, benedict anderson'un tabiriyle, "hayal edilen" bir ideolojidir. bir amaç için kurgulanır. kendiliğinden orada yoktur. belli bir coğrafyada yaşayan, birbirinden habersiz milyonlarca insana "birarada" oldukları hissini verdirmek, birarada hareket etmelerini sağlamak için özel olarak tasarlanır. bu hayali desteklemek için sembollerden, şarkılardan, ortak tarih hikayelerinden yararlanılır.
milliyetçiliğin bir yan etkisi, ki başarılı olduğunun da göstergesidir, bireylerin bu hayale inanarak milliyeti eksik kimlik ihtiyaçlarını yamamak için kullanmalarıdır. gerek bir gruba ait olma ihtiyacı, gerekse "ben kimim?" sorusuna çabuk cevap verebilme ihtiyacı milliyetçiliği kolay çözüm olarak gösterir.
işlevsel olduğu alanlardan biri, belki de çıkış noktasını da işaret eden, 'ortak kaderi paylaşmak' söylemidir. milliyetin yapay olduğunun kanıtı da zaten bu çıkış kuralında gizlidir. bir grup insan bütün maddesel şartlarda ortak kaderi paylaştıklarını hissettikleri sürece millet söylemi hakim olabilir.
artık en somut ortak kaderimizi 6 milyar insanla beraber gezegenin ısınması şeklinde paylaştığımızı fark ettiğimiz günümüzde resmi bir milliyetçi söylemin kabul edilir tarafı yoktur. dünya üzerinde kendi kabuğuna çekilmiş ulus devlet olmaması da her ulus devletin birbirine olan bağımlılığının kanıtıdır. ulus devletin küresel bir federasyona evrilmesi, küresel farkındalığın ve birbirinden haberdar olmanın doğal bir sonucu olacaktır. yeni 'ortak kader', yeni bir 'biraradalık' gerektirir.
ulusal devletler, sınırları içerisinde yaşayan çeşitli etnik, kültürel, cinsel ve dinsel gruplara aynı nitelikte muamele yapmanın daha verimli olduğunu er ya da geç farkediyorlar. o yüzden milliyetçilik gibi bölücü bir söylemin resmi kaynaklı örneklerine gittikçe daha az rastlanmaktadır. gayriresmi milliyetçi söylemler ise bir zamanlar ortak kaderi paylaştıkları insanların sırtından güç elde etmeyi hedefleyen siyasi kafaların tercihidir.
onlara inanan bir insanın tanımadığı milyonlarca insandan nefret edebilmesinin tek açıklaması ise kişisel mutsuzluktur. karşı taraftaki o görünmez düşman, insanın hayatında ters giden herşeyin sorumlusu ve sembolü olur. hayat bir anda anlam bulur. içinde illaki nefret barındıran bir anlam.
Plan Yapmayın Plan
Gitmez Karadenizde
Kahpelik yalan dolan
Tutmaz Karadenizde
Bırakın çan çalmayı
Ermenici olmayı
Millet böyle dolmayı
Yutmaz Karadenizde
O gün öyle desinler
Bugün böyle
Fatihalar, Yasinler
Bitmez Karadenizde
Şerefini Şanını
Ortaya kor canını
Hiç kimse vatanını
Satmaz Karadenizde
Anladık var öcünüz
Belli kuyruk acınız
Kargaşaya gücünüz
Yetmez Karadenizde
Vatan satsa bir kişi
Anında biter işi
Türk ve islam güneşi
Batmaz Karadenizde...
adam diyor ki, Vatan satsa bir kişi. Anında biter işi. bunu da Hrant dink cinayetinin ardından söylüyorlar. bu arada şarkı ismail türüt beyfendi nin. sözler ozan arif in.
.1915-1917 de Rum ve Ermenilerin katli.
.28.01.1921 de Mustafa Suphi ve arkadaşlarının katli.
.08.12.1978 de Dr.Necdet Bulutun katli
.24.10.2004 de Mc Donaldsa bomba atılması.
.02.11.2004 de KTÜ öğretim görevlisi Doç.Hicazi Cındıkın katli.
.07.01.2005 de KTÜ si öğretim görevlisi Prof.Sadettin Günerin katli.
.05.04.2005 de bildiri dağıtmak isteyen TAYAD lıların linç edilmek istenmesi.
.19.01.2006 da Kürt emekçilerin gittiği çay ocağına molotof atılması.
.05.02.2006 da Santa Marina Kilisesinin rahibi Andrea Santoro nun katli
.19.01.2007 de Hrant Dinkin katli
hepsi de milli duygular bahane edilerek yapılmıştır. en güncel olan hrant dink katlinde cinayeti işleyen kişi ifadesinde,
Hrant Dink'i milliyetçi duygularla öldürdüğünü, Hrant Dink' i öldürme sebebinin Ermeni kimliği üzerine yazdığı deneme serisinde geçen bir cümle olduğunu belirmiştir.
vatansever ogün mü demeliyiz? çok yazık.
ermenilere, yunanlara, burgarlara bilmem kimlere gelince iyi, türklere gelince kötü. ama ne denirse densin iyidir. napolyon sırf fransa'da milliyetçiliği geliştirmek 1804'te bütün avrupa ülkelerine kafa tutup napolyon savaşlarını başlatır. sonucunda halk bütünleşir ve bütünleşen bir toplum kolayla parçalanmaz.
önce düşük bir volümle başlayıp gitgide sesinin şiddetini arttıran bir adam için elbet o an ki limit yeterli gelmeyecektir. gelmeyeceği için gitgide daha çok bağıracak, o bağırdıkça ona 'çok bağırıyorsun' diyenler doğru gelmeyecektir. çünkü başında bağırıyor olsaydı sesinin şiddetinin farkında olacaktı.
şimdi herkes anlasın diye ve öyle anlatmak istediğim için ilkokul 3 seviyesine inicem. elimde bir fincan sıcak çikolata var. bu içilebilen bir çikolata ve sıcak olduğundan dolayı usulca ve birazcık üfleyerek yudumluyorum. götümün altında bir minder ve o minderin altında da plastik bir sandalye var. içerideki hava sıcak ve bu sıcaklığı sağlayan bir soba yanıyor. soba dışı ve içinde metal parçacıklardan oluşan bir yapıya sahip ve elektrik enerjisi sayesinde sıcaklık veriyor. bunların hepsinin bir nedeni var. soba elektriği alıyor ve bana ısı olarak veriyor. sıcak çikolata tadını 'sıcak' olunca veriyor. götümün altındaki plastik sandalye götümü donduracağından üstüne minder koyarak oturuyorum vesaire.
bunları anlatmamın amiline gelmeden önce bunları ben demiyorum, bunlar bilim dediğimiz arkadaşın söyledikleri. doğrudur yalandır ben bilmem.
fakat işbu mefhum her nedense bir türlü amilini gösteremiyor. koyunun can kasabın et derdinde olması ve nefsi müdafaa * anlayışın onu, seni ve beni birbirinden ayırmıyor. seviyeyi ilkokul 3'ten yine 'koca adamlar' sınırına çekersem, artık 'onun geymboy'u yok, onla oynamayalım' diyor olman bende hafif bir matizlik yaratıyor. sersemliyorum.
kafandaki ırk ve milliyet algıları nasıl bir düzlemde bilemiyorum ama tahmin edebiliyorum. sen sanıyorsunki bu sana söyledikleri tüm ambalajlı isimler, dayattıkları çehreler, gösterdikleri hayâller gerçek. sanıyorsunki götünden çıkan bok bile ırkdaşın. inanıyorsunki senden olmayan, sen olamaz. sen olmak, sen olunca mutlu olmak demek. senin egoizmin ve sokaktaki adam'a (evet bu özel isim, anla) takındığın aşağılayıcı tavır senin yarattığın bir evren. sen sorumlususun ve daha onlarca sene senin sorumluluğunda olacak bunlar. ki vicdan denen olguyu bir tek izlediğin kahramanlık öykülerinde görüyorsun. bu tek taraflı bir dünya, naylondan. bir iğneye bakıyor, bir çentik'e. (özellerimi elleme [algı sorunlu olmayan alınmasın, bu ona değil. onla öpüşürüz sonra])
burda vitaminini alman gereken ilk bardak. o bardak seni anlatıyor. sen şimdi ne yaptığını bilmiyorsun çünkü. senin için 'a' devrimle gelen alfabenin ilk harfi. ü hakkında hiç konuşmayalım. ki m burada lânetli.
m'nin lânetlenmesini de yine sen ve senin gibiler sağladı ortanca kardeş. senin egonu yükselten o çok aydın, über yazar-çizer takımı ve 80 öncesini 80 öncesi yapanlar. meyvalarını toplamaya uğraşmadın bile. salt iki slogan ezberleyip ağbi ayağı çektiğin lise dönemin sana toplattı hasatı.
ikinci bardağı olur da içersen alıp hatırlatmam gereken bir şey var. sen m'i 3 alıp da oda sıcaklığı gibi uygun koşullarda kullanırsan senden güzeli yok. ama o m zaten senin karşı olman gereken bir şey değil benim tarafımdan bakınca. fakat sen bakmayı bilmiyorsun. m'i f'leştiriyorsun ki bu en büyük hatan varoluşundan beri yaptığın.
üzülecek bir şey yok ama, m ile f bir gün birbirinden ayrılır mutlak surette. ayrılır ayrılmasına ama bir çok can yitirildi şimdiye kadar onlar birbirinden ayrılacak diye. üzücü olan bir çoklarının ilk bardağı fondip yapmadan önce birilerinin götündeki donu sıyırıp oh, oh'laması.
millet bir aile gibidir öncelikle siz kendi ailenizi mi seversiniz yoksa dışardan bir insanı mı ? kendi ailenizin çıkarlarını mı ön planda tutarsınız yoksa sokaktan herhangi birinin mi ? yine sorarım en zor anınızda kendi aileniz mi yanınızdadır yoksa başkası mı ? kötü olan milliyetçilik değil ırkçılıktır.insanın kendi milletini sevip onun çıkarlarını önde tutmayacakta ne yapacak?
