duygusal anlamda bir birine yakın kavramlar aslında. ideolojik olarak neredeyse birbirine zıt olsalar da. bahsi geçen çekiçle çakma işi de sosyalizmden de milliyetçilikten de uzak bir kavram. totaliter bir yapının yapabileceği bir şey. gerçi sosyalizmin alfabesi isimli eserin sahibi namı değer (bkz: Leo Huberman) "sosyalizmi komünizmden önceki safa" olarak görür. buradan yola çıkarsak... (bkz: oksimoron)
hangi kameraya konuşuyoruz? ben seni dinledim. ben seni dinledim. sen bana demedin mi kayınım bana kayıyor.
konuya daha sonra ayrıntılı dalabilmek adına küçük bir not daha iliştirip müsaade alalım. luberman zaten kitabında daha çok marx ve engels'in sosyalizm üzerindeki düşüncelerini yansıtır. tespitin doğrudur yani. eğitim konusundaki düşüncelerini ideolojik terminolojiden çıkartarak (gene luberman gibi herkesin anlayacağı şekilde) haklısın. eğitim kişisel tercihler sonucu değil zorlama ile olur. kollektif şuur/millet şuuru, toplum için kendini feda etme yahut ödün verme isteği doğal olmayıp bu öğretilmelidir. hakeza sınıf bilinci de dahil tüm farkındalıklar bireysel duruştan ziyade birilerinin zorlaması ile gerçekleşir. "balık suda yaşar suyu tanımlayamaz." kapitalizmin eğitime tek katkısı kişinin kendisi için çabalayıp bireysel kurtuluşunun artı değerler kazanmasından geçmesine bağlamasıdır. kişi burada "ben" ci olurken dolaylı olarak topluma bir şeyler katar. fakat bunun tesiri oldukça düşüktür.