aylar önce basshunter'in klibindeki kızların capslarını galeri yaparken kullandığı ''güzel şarkıcı basshunter...'' ibaresiyle yarmış gazete web sitesidir.
haber normal. artık "klasik" diyebileceğimiz bir 3. sayfa haberi. ama 14 yaşındaki bir kızın iç çamaşırı ile çekilmiş bir fotoğrafını, yüzünü sansürleyerek yayınlamak ne oluyor? haberdeki kız değilse yüz sansürlemeye ne gerek var, hadi onu geç haberi etkileyici kılmak için illa iç çamaşırlı fotoğraf mı kullanmak gerekiyor? ümitsiz vaka.
gazetecilikte aşmış kurum. gökyüzüne ait "şaşırtıcı" fotoğraflar yayınlamışlar, ilk fotoğraf gerçekten inanılmaz. bu adamlar mı salak yoksa okuyucuyu salak mı sanıyorlar anlamadım:
ilginç bir şekilde elindeki haberleri önce internet sitesine koyan, ardından da günün gastesine basan medya organıdır. yani şunu demek istiyorum. mesela bugün dtp kapatıldı ya, acın bakın http://www.milliyet.com'a , 12.12.2009 tarihli muhtemelen şu saatlerde basım işi tamamlanıp bayiilere dağıtılmak üzere olan gazetelerde internet sitesine koydukları haberin aynısı yer almakta. ne eksik ne fazla. saçmalık. lan burdan sabah sabah bütün haberleri okur yatarım. 50 kuruş da cebime kalır nunagoyim.
ha siz benim gibi "benim gazeteye dokunmam lazım abi, öyle sanal alemden okuyamıyorum." diyorsanız hep beraber günlük 50 kuruşu -hafta sonları 75 kuruş- bayılmaya devam edicez.
internet sitesinde başka bir siteden aldıkları haberi tamamen türkçeye çevirmeden yayına sunan gazeteymiş, bugün bunu gördüm. biraz daha sorumluluk, biraz daha dikkat !
internet sayfasında bokunu çıkaran gazetedir.
internet gazeteciliği zaten bombok bir hadise ama kendilerini tebrik etmek gerek, yeni bir çığır açtılar.
kurulduğu tarihten 2004 yılına kadarki sayılarını arşivlemi$ olan gazete. hatta öys ekini bile koymuşlar. en küçük detayı dahi atlamamışlar yani. ücretsiz olması da ayrı bir güzellik. kullanımı da iyi.
milliyet, böylelikle sayılarını internet ortamında arşivlemiş az sayıdaki gazetelerden biri oldu ve türkiye'de de ilk ve tek olma özelliğni kazandı. büyüklüğüne büyüklük kattı. bugün türkiye'nin yakın geçmişiyle araştırma yapacak olan birine yardımcı olacak başlıca kaynaklardan biridir milliyet arşiv sayfası. türk basını belli konularda artık çıtayı aşmalı. normal gazeteden büyük gazeteye geçmeli. bu da onlardan biri, küçük bir adım ama devamı gelecektir. aslında bu daha önceden yapılmalıydı, biraz geç kalındı ama yine de güzel. darısı cumhuriyet'in başına.
gazete arşivinde 12.7.1981 sayısında, özalın imf ile kredi konusunda anlaşma sağladığını ve boğaz tüp geçidi için anlaşma imzalandığını okuyunca 28 yıldır değişen bir şey yokmuş dedim.
her sabah online gazetesini bir umut açıp "dünyadan haberdar olmak" isteğimi,bolca cinsellik haberi ile doyuran(!)gazete. iyi ki var, iyi ki bu kadar kaliteli.
fenerbahçe'nin iki yeni transferi ile ilgili manşet atmışlar. beş para etmezler şeklinde. üstelik manşetin altındaki isim mehmet demirkol. adamın tarzını biliyorsun, böyle dalmaz mevzuya, haberi tıklıyorsun, oradaki başlık bu parayı etmezler.
daha çok tıklanmak için kendi yazarının yazısını bile saptıran bir acaip yer işte.
--spoiler--
Ancak küçük Miraç'ın, filmde duyduğu bazı sözlerin canlı yayında söylenmesinin soruna yol açacağını bilmemesi ve Cumbul ve program yöneticilerinin de bu küçük sürprizden doğal olarak haberleri olmadığı için Miraç'ın dudaklarından dökülen sözler bir anda paniğe sebep oldu. Meltem Cumbul Foto galeri için tıklayın Miraç, filmdeki repliklerden birisi olan "Hıyar tarlasını kim alırsa onun k.çına girsin" şeklindeki cümleyi söyler söylemez bir anda şaşıran ve müdahale eden Meltem Cumbul, "Canlı yayındayız oğlum!" diyerek küçük Miraç'ı uyardı ancak söz ağızdan çıkmıştı bir kez.
tü kalıbınıza. hayır bir de şey gibi olmuş yemekteyiz osman falan gibi. okuyan, çocuğu meltem cumbul fotoğraflarına tıklayan çocuk sancak. ama hayat güzel vapurlar falan.
tatil günlerinde de bazı vakıf üniversitelerinin kapısına gazetelerini bırakan gazete. hadi hafta içini anladım öğrenciler öğretim üyeleri var. hafta sonu ne iş be hocam? 1000 tane gazeteyi 3 tane güvenlik görevlisi sobada yaksın diye mi bıraktınız?