milli şuur ve ödev bağlamında günümüz türkiye si

entry5 galeri0
    ?.
  1. 12 eylül 2010 Un oyunun sona ermediğini kanıtladığı, aslında temelleri 1453 de atılmış bir oyunun sathı olarak günümüz türkiye si toprakları, tarihin türk ırkına, benimsediği islam inancı ile bir bütün olarak, savaşarak kazandırdığı bir satıh olmasına binaen hakimiyet altına alınan milletlerin müttefiki olan karşıt din ve ırk bütünün kini ve sona erdirilen doğu roma imparatorluğunun devamı olan dini yapılanmanın hıncını da kapsayan bir düşman milletler ve inançlar topluluğu karşısında, bu toprakları vatan edinmiş olan türk milletine varlığını sürdürme, bina ettiği inanç, değer ve millet olgusunu muhafaza etme gibi çok yönlü bir uğraş ve ödev yüklemiştir.

    bu milleti ve inancını bitirme çabaları 18. yy dan itibaren etrafına güçlü müttefikler toplayarak çok güçlü bir şekilde yapılanmış ve 19. yy ortalarında bu yapılanma zayıflayan imparatorluktan da cesaret alarak, imparatorluğa tabii olan kendi inanç zümrelerine doğru kaymıştır. neticede imparatorluk, kendisine tabii kıldığı milletlerin isyanlarıyla günden güne kan kaybetmiş ve yıkılışın eşiğine gelmiştir.

    bu süreçte savunma mekanızması olarak imparatorluk çeşitli çabalar sergilemiş, ilk olarak bünyesinde barındırdığı halklara kısmi özgürlükler tanıyarak ve anayasal düzenlemelere giderek, osmanlıcılık akımına sığınmış, bu çabanın yersiz ve yetersiz olduğu imparatorluktan bir bir ayrılan milletlerle ve kaybedilen topraklarla anlaşılmış, bu seferde islamcılık akımı benimsenmiş ve islam ortak noktasıyla imparatorluk ayakta tutulmaya çalışılmıştır. bununda netice vermediği görülerek, bu sefer türkçülük ve turancılık anlayışı benimsenmiştir. bunun sonucunda da imparatorluk kendisini dünya savaşının ortasında bulmuştur.

    işte bu savunma mekanizmalarının günümüz türkiye devletinin temellerini atacak olan kadroları yetiştirdiği de önemli bir gerçek olarak karşımıza çıkmaktadır. ittihatçı hareket eğitimli ve aydın gençler arasında, kötü yönetimden padişahı sorumlu tutacak ve devletin yıkılmaması adına padişahın ve yönetim şeklinin değiştirilmesi yönlü düşünceler yapılandıracak kadar güçlenmiştir. nihayetinde de padişah tahtan indirilmiş, anayasal düzenlemeler yapılmış, kaybedilen toprakların kazanımı adına bir dünya savaşı göze alınmıştır. dünya savaşında ardarda büyük başarılar elde edilse de savaşa beraber girdiğimiz ittifak devletlerinin yenilmesi üzerine, biz de cephede elde edilmemiş bir zaferin muzaffer devletlerine teslim olmak zorunda kaldık. işte o devletler, temelleri yüzyıllar öncesinden atılan bir kinle, savaş esnasında masada paylaştıkları osmanlı devletini, sevr antlaşması ile pratikte işgale ve paylaşmaya başlamışlardır. işte bu süreçte, artık son raundu oynanan bu büyük oyunu bozmak adına milletin sinesinde yetişen vatansever bir hareket, milletinin, geçmişte olduğu gibi kut sahibi lideri olacak mustafa kemal paşa etrafında oluşmaya ve olgunlaşmaya başlamıştır. kurtuluş savaşı esnasında da işgal güçleri hem bizzat kendileri hem de milletin içinden teşkilatlandırdıkları hain oluşumlarla dirilişimizi durdurmaya ve yoketmeye çalışmışlardır. incelediğinizde tarihin yazmadığı bir mucize olan kurtuluış savaşımız atamızın türk milletinin son kut sahibi lideri olduğunu ve etrafında toplanan millete nasıl sonsuz bir şuur ve güç verdiğini ortaya koymaktadır.

    lozan sürecinde de düşman milletlerin oyunları son bulmamış, gerek lozan delegasyonuna yerleştirdikleri casusları gerekse de tbmm gizli oturumlarında haberleştikleri casusları ile fırsat kollamışlardır. hatay ve musul konularında atamızın gösterdiği dirayeti ve aklı tarih yazmaktadır. musul konusu çok önemlidir. lozandan sonra şeyh sait ayaklanmasını kışkırtan ingilizler atamızın misak-ı milli anlayışı çerçevesinde musula yönelik daimi emellerini baltalamışlardır. oyun yine bitmemiş, atamızın ömrünün son iki yılında gerçekleştirmeyi planladığı musul operasyonu bu kez de dersim isyanı ile engellenmiştir.

    bölgedeki amerikan ve ingiliz güdümündeki devletlerin ardarda atatürk ü örnek aldıkları özgürlük hareketleriyle bağımsızlıklarına kavuşması, soğuk savaş dönemi ve o zamanki dünya konjoktürü gereği olarak, orta doğuda güçlenen sovyet uydu devletlerine karşı türkiye daimi düşmanlarının müttefiki halini almıştır. yüzyıllar öncesine dayanan büyük kin rafa kaldırılmış gibi lanse edilerek, türkiye ye dış politikada batının uydusunda ve kontrolünde hareket eden bir misyon üstlendirilmiş ve zamanla amerikanın ve ingilterenin daimi müttefiki gibi algılanmaya başlanmıştır. oysa ki gerçekler hiçte öyle değildir. resmi tüm platformlarda türkiye yi kolluyor ve türkiyeyle ortak bir dış politika izliyor gibi görünen bu devletler, yanlarına ortadoğuda iyice palazlandırdıkları israilide alarak, gayri resmi tüm satıhlarda türkiye yi zayıf tutmaya ve değişebilecek dünya konjoktürüne bağlı olarak kolay lokma kılmaya çalışmayı sürdürmüşlerdir.
    ülkemizdeki tüm darbelere, tüm ayrıştırmalara ve tüm terörist faaliyetlere bu bağlamda bakmalı ve gerçekleri kabullenmeliyiz. biz hiçbir zaman batılı olamadık, olamayız. ne zamanki tarihimizi ve geçmişimizi objektif ve gerçekçi bir yaklaşımla okumayı öğreneceğiz, gerçekler gözümüzün önünde belirmeye başlayacak.

    atatürk ü ve inkılaplarını bu bağlamda algılamamız gerekir. atamızın tüm çabası bu sonsuz kine set çekecek güçte bir savunma mekanızması geliştirmek ve ülkemizi enaz düşmanları kadar güçlü hale getirmektir.
    işte bu yüzden dört değil on dört, yirmi dört koldan devletini güçlendirmeye çalışmıştır.
    türk tarih kurumu, türk dil kurumu, orta asya ve güney amerika uygarlıklarını inceleme çabaları, türk tarihini ve kültürünü, tarihte hiç olmadığı kadar güçlü temellere dayandırma çabalarının sonucudur. birilerinin söylediği gibi atamız yeni bir ulus ve ırk yaratmaya çalışmamış, tam aksine, ırkının ve ulusunun en derin köklerine ulaşarak, kurduğu türk devletini ve yurdunu bu sonsuz köklere bağlamanın peşinde koşmuştur. türklerin tarih boyunca, kendilerinden öncekileri reddeden yaklaşımlarının tarih ve geçmiş bilincini engellediğini farketmiştir atamız.

    atamız a ingiliz, amerikan yanlısı ve batı hayranı yakıştırmaları yapanlar bilmelidir ki, atamız bir yüzü en derin köklerine kadar geçmişine, bir yüzü en ince ayrıntısına kadar bugününe ve bir diğer yüzüde en görünebilir noktasına kadar geleceğe bakan kut sahibi, akıl ve idrak ötesi bir liderdir.
    atamızın bize miras bıraktığı cumhuriyetin bekçileri olarak üzerimize düşen misyon aynı bakış açısıyla ve aynı akıl ve idrakle geçmişimize, bugünümüze ve geleceğimize sahip çıkmaktır.
    şimdi gelelim 12 eylül 2010 dA su yüzüne çıkan gerçeklere;
    1-)19.yy sonlarında oynanan oyun güney sınırımızda oynanmaya devam ederken, doğu sınırımızda da oynanma hazırlıkları yapılmıyor mu?
    2-)devletin iç unsurları olan etnik kökenler üzerinden bir iç savaş ortamı yaratılmaya çalışılmıyor mu?
    3-)devletin iç unsurları olan milletimizin dini inanışları ve mezhepleri üzerinden de aynı oyun oynanmaya devam etmiyor mu?
    4-)gaflet ve delalet içinde olan silahlı ve silahsız devlet erki üzerinden vatanın dört bir yanında hem bir sızma hem bir imha harekatı düzenlenmiyor mu?
    5-)düne kadar müttefikimiz olduğunu bas bas bağıran ülkeler, kendilerinin hazırladığı senaryonun parçası olan bahanelerle yavaş yavaş türkiyeyi dünya konjoktürünün kendilerine ait olmayan başkalaşmış bir bölümüne doğru itelemiyorlar mı?
    6-)anayasamız, kurucu liderimiz ve inkılapları, kimliğimiz, dilimiz, dinimiz ve bayrağımız
    ülkede iç siyasete malzeme edilen konular arasına yapay gündem ve konularla dahil edilmiyor mu?

    tüm bu gerçekçi veriler ışığında korkarım ki devletimiz ve topraklarımız sıcak savaşın ön safhası olan psikolojik savaşın kansız ama en şiddetli ve en yıpratıcı cephesi haline gelmiştir.
    şimdi içinde aklımız ve vicdanımızla ulaştığımız bu sonucun hemen yanında, yolumuzu ve dengemizi kaybetmememiz adına, atamızın bize hitabı adeta bir pusula gibi durmaktadır;

    hep beraber tekrar, tekrar okuyalım;

    Atatürk'ün Gençliğe Hitabesi

    Ey Türk Gençliği!

    Birinci vazifen, Türk istiklâlini, Türk Cumhuriyetini, ilelebet, muhafaza ve müdafaa etmektir.

    Mevcudiyetinin ve istikbalinin yegâne temeli budur. Bu temel, senin, en kıymetli hazinendir. istikbalde dahi, seni bu hazineden mahrum etmek isteyecek, dahilî ve haricî bedhahların olacaktır. Bir gün, istiklâl ve Cumhuriyeti müdafaa mecburiyetine düşersen, vazifeye atılmak için, içinde bulunacağın vaziyetin imkân ve şerâitini düşünmeyeceksin! Bu imkân ve şerâit, çok nâmüsait bir mahiyette tezahür edebilir. istiklâl ve Cumhuriyetine kastedecek düşmanlar, bütün dünyada emsali görülmemiş bir galibiyetin mümessili olabilirler. Cebren ve hile ile aziz vatanın, bütün kaleleri zaptedilmiş, bütün tersanelerine girilmiş, bütün orduları dağıtılmış ve memleketin her köşesi bilfiil işgal edilmiş olabilir. Bütün bu şerâitten daha elîm ve daha vahim olmak üzere, memleketin dahilinde, iktidara sahip olanlar gaflet ve dalâlet ve hattâ hıyanet içinde bulunabilirler. Hattâ bu iktidar sahipleri şahsî menfaatlerini, müstevlilerin siyasi emelleriyle tevhit edebilirler. Millet, fakr ü zaruret içinde harap ve bîtap düşmüş olabilir.

    Ey Türk istikbalinin evlâdı! işte, bu ahval ve şerâit içinde dahi, vazifen; Türk istiklâl ve Cumhuriyetini kurtarmaktır! Muhtaç olduğun kudret, damarlarındaki asil kanda mevcuttur!

    şimdi de bu cennet vatanı bizim için müdafa ederken can vermiş milyonlarca şehidimizin sesine kulak verelim;

    iSTiKLÂL MARŞI
    Korkma, sönmez bu şafaklarda yüzen al sancak;
    Sönmeden yurdumun üstünde tüten en son ocak.
    O benim milletimin yıldızıdır, parlayacak;
    O benimdir, o benim milletimindir ancak.

    Çatma, kurban olayım, çehreni ey nazlı hilâl!
    Kahraman ırkıma bir gül! Ne bu şiddet, bu celâl?
    Sana olmaz dökülen kanlarımız sonra helâl...
    Hakkıdır, Hakka tapan, milletimin istiklâl!


    Ben ezelden beridir hür yaşadım, hür yaşarım.
    Hangi çılgın bana zincir vuracakmış? Şaşarım!
    Kükremiş sel gibiyim, bendimi çiğner aşarım.
    Yırtarım dağları, enginlere sığmam, taşarım.

    Garbın âfâkını sarmışsa çelik zırhlı duvar,
    Benim iman dolu göğsüm gibi serhaddim var.
    Ulusun korkma! Nasıl böyle bir imanı boğar,
    Medeniyet dediğin tek dişi kalmış canavar?

    Arkadaş! Yurduma alçakları uğratma, sakın.
    Siper et gövdeni, dursun bu hâyasızca akın.
    Doğacaktır sana vadettiği günler Hakkın...
    Kim bilir, belki yarın, belki yarından da yakın.

    bastığın yerleri toprak diyerek geçme tanı:
    Düşün altındaki binlerce kefensiz yatanı.
    Sen şehit oğlusun, incitme, yazıktır, atanı;
    Verme, dünyaları alsan da bu cennet vatanı.

    Kim bu cennet vatanın uğruna olmaz ki fedâ?
    Şühedâ fışkıracak toprağı sıksan, şühedâ!
    Cânı, cânânı, bütün varımı alsın da Huda,
    Etmesin tek vatanımdan beni dünyada cüdâ.

    Ruhumun senden, ilâhî şudur ancak emeli;
    Değmesin mabedimin göğsüne nâmahrem eli.
    Bu ezanlar ki şahadetleri dinin temeli
    Ebedî yurdumun üstünde benim inlemeli.

    O zaman vecd ile bin secde eder varsa taşım,
    Her cerîhamdan, ilâhî, boşanıp kanlı yaşım,
    Fışkırır ruh-ı mücerred gibi yerden naşım;
    O zaman yükselerek arşa değer belki başım.

    Dalgalan sen de şafaklar gibi ey şanlı hilâl
    Olsun artık, dökülen kanlarımın hepsi helâl.
    Ebediyen sana yok, ırkıma yok izmihlâl:
    Hakkıdır, hür yaşamış, bayrağımın hürriyet;
    Hakkıdır, Hakka tapan, milletimin istiklâl!

    şimdi oturup düşünelim;
    şu anki durumuzda dedemizin, babamızın ve bizim de payımız olabilir mi?
    cevap açık ortadadır.
    atamızı ve emanetini korumakta güçsüz kaldığımız, miras bıraktığı kurumları teker teker ya yokettiğimiz ya da amacı dışında kullandığımız, tarihin derinliklerinden gelen değerlerimizi, geçmişimizi reddettiğimiz ya da ihmal ettiğimiz ortadadır.
    ben atatürkçüyüm diyenimiz, istiklal marşının sadece iki kıtasını ezberler ve onu nüans alır, dinini, geçmişini reddeder adeta.
    o marşın tamamını okursanız, bize bırakılan mirasın diniyle, diliyle, kültürüyle, örfüyle, adetiyle, türk olmanın her anı ve her zerresiyle bir bütün olduğunu kavrarsınız.
    ihanet ediyorlar derken eksik söylüyoruz, atamızı duymak ve anlamak istemeyenler kadar, yanlış anlayan, söylediklerinden ve yaptıklarından yanlış anlamlar çıkaran biz de suçluyuz.
    biz türk milletinin evlatları olarak üzerimize düşen her şeyi yaptık mı?
    yoksa sadece sözde bir vatanseverliğin arkasına sığınıp yattık mı?
    ittihatçı kuşağın mücadelesini düşünün, atamızı ve arkadaşlarını düşünün.
    ölümüne mücadele, sürgünler, hapisler, cephelerde can siPerane savaşlar ve vatan mudafası, yokluklar, hastalıklar,uykusuz geceler, düşmanlar, yalnızlıklar, acılar ve acılar.
    tam karşısında hiç sönmeyen bir ateş gibi hırs ve umut dolu bir GAYRET, çalışma, asla yılmama, asla şikayet etmeme, asla yeterli görmeme, asla durmama, asla hayallerinin peşini bırakmama, asla mağlubiyeti kabul etmeme, özgüven, inanç ve sebat.

    allah aşkına bu insanların, atamız da dahil, inançsız olduğuna kim, nasıl iman ediyor ve atam dini hurafeleri kabul etmezdi deyip o hurafelerin içine topyekün yaradan inancını da katıp, halkını atasından ve kendinden soğutuyor. atam devleti laikleştirdi, milleti değil.
    ben inanmıyorum diye bir kelime de etmemiştir zaten. müesseselerin dini olmaz, insanların dini olur demiştir.
    atam allah a inancı olmayan bir insan olsaydı asla milleti ve zaten ölmüş olan atalarının adı ve şanı için tüm yaşamını ortaya koymazdı.
    işte düşmanlarımıza, kendi içimizde cepheler açmalarını sağlayan süreçleri başlatan hatalarımız ortaya çıkmaya başlıyor;
    biz inançlı anadolu türk halkını, devletten ayrı bir koyun sürüsü olarak algılayıp, milletinden kopuk bir devlet ve kurumlar yapılanması vücuda getirdikçe, milletsiz bir devlet haline dönüştük ve dönüşümümüz hala devam ediyor. sahipsiz bıraktığımız milletimize de birileri bizim yerimize ve adımız asahip çıktı.
    atam sizce bunları öngörememiş, düşünememiş olabilir mi?
    aklınızı başınıza devşirin, halkla ve halkın değerleriylşe barışmayan vatansever halkın gözünde vatan hainidir.
    sen ona, o sana vatan haini der.
    senin ona vatan haini demenin, benim de bunu desteklememin ve birlikte mücadele ediyor olmamızın, hainliğe ve düşmanlığa bizim de sebeb olduğumuzu kabul etmememizi, gerçekleri görmememizi mazur gösterir tarafı yoktur.
    atatürk ün gençliğiyiz diyorsak aristocu anlayışımızdan vazgeçmeliyiz,
    onlar siyah biz de ak değiliz.
    onlar karaysa, bizde grileştik.

    işte adama ak ol demen için, önce senin kendini aklaman lazım.
    adam bakıyor karşısında gri. hangi aktan bahsediyorsun sen diyor.
    hurra, bu adam beni ve değerlerimi kabul etmiyor diyorsun.
    önce bir bak bakalım senin, ben algın gerçekmi, sen kalmışmısın, değerlerin nerede.
    vazife büyük, atatürk gençliği.
    vazifeye önce kendi hatalarımızı görerek ve anlayarak başlamalıyız. önce kendimiz, milletimize ve geçmişimize ihanetten, gafletten ve delaletten kurtulmalıyız ki, bizle benzer bir gaflet, delalet ve ihanet içinde olanlarla mücadele edebilelim.

    çok vaktimiz yok.
    oyun büyük ama yüzyıldan fazladır oynanıyor ve biz uyurken epey bir yol katetmişler ve neredeyse oyunun son bölümüne gelinmiş.
    biran önce kendimize gelip, aklımızı başımıza devşirip, vatanımızı, devletimizi ve varlığımızı muhafaza ve mudafaya başlamalıyız.
    geçmişten ders alarak, bugünü iyi okuyarak, geleceği görebilmemiz mümkün olabilir.
    geleceği görmeden de, kurtuluş mümkün değildir.
    düşmanın hamleleri planlanmış, zaten herşey kurulmuş, ancak en az onun kadar oyunu ve gelecek hamleyi bilirsek düşmanımızla mücadele edebiliriz.
    işte size olması gereken milli şuurun sonucu olarak edineceğimiz ödevler ve bu ödevleri gerçekleştirme mücadelesindeki milletin edineceği üst düzeyde milli şuur. birinden diğerine ulaşılan sonsuz ve kudretli bir döngü.
    türk ün ve ulusunun izlemesi gereken döngü, istiklalin ve istikbalin de formülü adeta.
    4 ...
  2. 1.
  3. sınıfta kalacak olan türkiye'Dir.

    şöyle bakıyorumda gençlere akranlarıma , birilerini düzmeninin düdüklemenin peşinde, bunun peşinde olmayanlar futbol vb işlerin peşinde vb. vatan, millet, ırk , soy, kültür vb meftunlar birçoğunun umrunda olmadığı gibi bunlar aklına bile gelmiyor.

    yalnız suç bu gençlerde değil hala ermeni'Yi, yunan'ı dost gösteren, birinci sınıftan beri küçücük çocukları sevgi kelebeği olarak yetiştiren, mevlana ve yunus gibi zevatları evliya diye yutturmaya çalışan eğitim sistemindedir.

    yalnız unutmamak gerekir ki muhtaç olduğumuz kudret damarlarımızdaki asil kanda mevcuttur.
    1 ...
  4. 2.
  5. Sermayesini türkleştirmediği sürece hangi eğitimi verirse versin, hangi parti iktidara gelirse gelsin ödev değil iki paragraf bile yazamayacak Türkiyedir.

    Bu açıdan Çağcıl bir örnek vermek gerekirse Türkiye'ye venezüella'nın büyük lideri Hugo Chavez'in akıllısı ve daha da Millisi gelip gerekeni yapmalıdır.
    0 ...
  6. 3.
  7. 4.
  8. cehaletin üstün geldiği türkiye'dir...
    hadi kabul edelim 1071 yılında malazgirt muharebesinden beri avrupalılar türk'leri asla sevmedi. her fırsatta ve her milenyumda türk'lerin "barbar" olduklarını söylemişlerdir. avrupalılar türk'leri hiçbir zaman kendilerinden görmedi. zaten bizi sevmiyorlardı ve gizli bir düşmanlık besliyorlardı. osmanlı devleti yıkılmaya başlayınca hepten çirkin yüzlerini göstermeye başladılar... ama planlarında olmayan bir şey vardı. atatürk. muharebede gösterdiği başarıları görünce en nihayetinde onlar da geri çekilmek zorunda kaldı ama muharebede kazandığımız zaferi masadaki anlaşmalarla verdik. bu türkiye'nin bir kayıbıdır. evet. ama geçmişteki kayıplarımız gelecektekilerin yanında bir hiç! türkiye'nin kayıpları olabilir... ama biz artık türkiye'yi kaybetmeye başladık.
    atatürk vatanımızı bize emanet etti.
    --spoiler--
    biz türk milletinin evlatları olarak üzerimize düşen her şeyi yaptık mı?
    yoksa sadece sözde bir vatanseverliğin arkasına sığınıp yattık mı?
    ittihatçı kuşağın mücadelesini düşünün, atamızı ve arkadaşlarını düşünün.
    öğrenme ve birşeyler yapma aşkı, ölümüne mücadele, sürgünler, hapisler, cephelerde can sirerane savaşlar ve vatan mudafası, yokluklar, hastalıklar,uykusuz geceler, düşmanlar, yalnızlıklar, acılar ve acılar.
    --spoiler--
    hangimiz katlanırız ki günümüz koşullarında bunlara?
    atatürk: "beni aşın" demiştir. aşabildik mi?
    avrupalılar israil'in her türlü vahşetine göz yummaya başladı. gerçekten
    "az zamanımız kaldı" düşündüğümüzden de az. ermeniler 2015 yılına tüm dünyaya "sözde" soykırımı tanıtmak için var gücüyle çalışıyor. israil "büyük orta doğu projesini" gerçekleştirmeye çalışıyor. amerika ve batı devletleri türkiye'deki azınlıkları kışkırtmak için uğraşıyor... biz ne yapıyoruz? atatürk'ü bırak aşmayı. o vefat ettikten sonra bir adım bile ilerleyemedik.
    israil sonunda bize de dayanacak. ve o zaman avrupalılar sizce bizden yana mı olacak? bunca zaman o vahşetlere göz yuman "medeni" avrupalılar. hani onlar insanlık haklarının savunucularıydı...

    olabilecek en yakın zamanda düzelmek gerek.
    1 ...
© 2025 uludağ sözlük