milli mücadelede said nursi nin yeri ve önemi

entry8 galeri1
    1.
  1. olmayan önemdir.
    şakirtleri tarafından her fırsatta ''üstad kurtuluş savaşı'na çok büyüyk katkılar sağladı, büyük destek oldu...'' vs. saçmlıklar iddia ederler. bunun tek sebebi atatürk'ün payını azaltmak ve said nursi'ye paye çıkarmaktır.

    --spoiler--
    1920, 1921 yıllarında Anadolu işgal altındadır. Mustafa Kemal Paşa bir taraftan kelle koltukta halkı örgütlemeye çalışırken, diğer taraftan istanbul kaynaklı “nifak” hareketlerini etkisizleştirmeye çalışmaktadır. ingiliz destekli Şeyhülislam fetvalarıyla Mustafa Kemal ve silah arkadaşları idama mahkûm edilirken, padişahın da onayıyla kurulan ve işgalci ingiliz istihbaratının desteğiyle eğitilen, saray altınlarıyla finanse edilen ve ulusalcı güçlere acımasızca saldıran Kuva-i inzibati’ye karşı mücadele edilmektedir.

    Peki, Türk’ün ateşle imtihan edildiği o günlerde Said-i Nursi nerededir?

    Bu sorunun cevabını, 1950’lerde Said-i Nursi ile bizzat görüşen ve 1966 yılında yayınlanan “Gerçek Bediüzzaman Said-i Nursi ve Doktrinleri” adlı bir kitap yazan Seyfi Güzeldere şöyle vermektedir:

    “Molla (Said-i Nursi) istanbul’a geldiği vakit Mütareke olmuştu. Müslüman-Türk toptan tutsak gitmemek için yer yer birleşip tedbir arıyordu. O hemen, kardeşinin oğlu Abdurrahman’ın Çamlıca’daki köşküne yerleşti. Kitap dediği uyduruk serisini bütünlemeğe başladı. Molla, bu işlerle uğraşırken, Anadolu bağımsızlık savaşının kan ve ateşi içinde idi. Bir dergi, Molla’nın bağımsızlık savaşına katıldığını yazıyor. Doğru değil. O savaşın gazilerinden binlercesi bugün yaşamdadır. Yalnız benim tanıdığım 200 var. Biri diyebilir mi ki bu insan, değil silahla fikir yoluyla olsun bu savaşa katılmıştır.

    Önce kendi diyor ki, ‘Tutsaklıktan döndüm, istanbul’da üç ay kaldım. 1918’in ortasından 1921’in ortasına gelelim. Sonbaharda ayrıldığını söylüyor. Demek 1922 olmaktadır. O zaman Molla’nın istanbul’da beklemesinin açık gerekçesi oydu ki; Halife kazanırsa, zaten Halifeli, Türk ulusu kazanırsa Türk ola! Halifenin artık çöktüğünü görünce Ankara’dan geçip Van’a gitmiştir. (1922). (Zöhretunnur, sayfa 57)”[17]

    Said-i Nursi Mütareke dönemde dönemde istanbul’da Kuva-i Milliye ile alakası olmayan örgütlere katılmıştır. Kürdistan Teali Cemiyeti, Müderrisler Cemiyeti (Teali islam Cemiyeti), Yeşilay Cemiyeti ve Darül Hikmet’ül islam gibi örgütlerde yer almıştır. Ancak bu örgütlerin çoğu, Mondros sonrasında, işgalcilere yardım etmek amacıyla kurulan “zararlı cemiyetler”dendir.

    Said-i Nursi, o zor Kurtuluş Savaşı yıllarında istanbul’da Sunuhat(1920), Hakikat Çekirdekleri(1920), Nokta(1921), Rumuz(1922), işaret(1922) gibi risaleler (küçük kitaplar) yayınlamıştır. Nursi, bu eserlerinde Osmanlı’nın çöküşünü “Jön Türklerin islam’dan uzaklaşmalarına” bağlamıştır.[18]

    ingiliz Hava Kuvvetleri Komutanlığı’nın Bağdat’tan yazılan gizli raporunda, Kürtleri Türklere karşı kışkırtarak ayaklandırmak amacıyla kurulmuş olan Kürdistan Teali Cemiyeti’nin kurucuları arasında Said-i Kürdi (Nursi)’nin de adı vardır.[19] Bu cemiyetin düzenlediği Koçgiri Ayaklanması, ulusalcı güçleri bir hayli uğraştırmıştır.

    Mondros Mütarekesi’nden sonra Kürtler bağımsız bir devlet kurmak için harekete geçmişler ve bu amaçla Kürdistan Teali Cemiyeti’ni kurmuşlardı. Bu cemiyetin kurucuları arasında Saidi Nursi de bulunmaktadır. Saidi Nursi diğer kurucular olan Müküslü Hamza, Botkili Halil ibrahim Bey’lerle birlikte Kürdistan’ı kurmak amacıyla kurulan bu cemiyete üye kaydetmektedir. Bu cemiyetin kurucuları arasında Bedirhan Emin Ali, Dersimli Miralay Halil Paşa, Ulemadan Hoca Ali, Mehmet Şükrü Sekban, Babanzade Fuat, Babanzade Şükrü gibi isimler de bulunmaktadır. Kürdistan Teali Cemiyeti’ne yönetim kurulu üyesi seçilen bu üyeler işgal güçlerinin ABD, ingiliz ve Fransız komiserlerini ziyaret ederek görüşmelerde bulunmuşlardır. ABD siyasi komiseri ile yapılan görüşmeye Seyyid Abdulkadir, Emir Ali Bedirhan, Mehmet Şükrü’nün yanı sıra, ittihatçıların güçlü zamanında kavmiyetçiliği reddeden daha sonra ise “sıkı bir kavmiyetçi olan” Saidi Nursi de katılmıştır. Nursi ve arkadaşları ABD’li komiserden “Kürt milli haklarının sağlanması konusunda kendilerine yardımcı olmalarını” istemişlerdir.[20] Yani işgalci komutanı ziyaretin tek amacı “Kürt halkına ve kurulacak Kürt devletine yardımcı” olmalarını istemektir. Yani Saidi Nursi, Kurtuluş Savaşı sırasında işgalci otoriteye, emperyalizme direnmemiş, başkaldırmamış, Kürt halkının hakları konusunda “yabancılardan” isteklerde bulunmuştur.

    Saidi Nursi’nin işgalci güçlerin emperyalist amaçlarına karşı çıkmak yerine onlarla “uyum içinde olması” hatta onları Müslümanlar için kurtarıcı olarak görmesine güzel bir örnek de onun şu ifadeleridir:

    “…Küre–i Arz’ın şimdiki en büyük devleti Amerika’nın bütün kuvvetiyle din hakikatlerine taraftar çıkması ve islamiyetle Asya ve Afrika’nın saadet ve sükunet ve müsamaha bulacağına (barış bulacağına) karar vermesi ve yeni doğan islam devletlerini okşaması ve teşvik etmesi ve onlarla ittifaka çalışması, kırk beş sene evvel olan müddeayı ispat ediyor, kuvvetli şahit olur.”[21] Saidi Nursi, bu sözlerinde, “Dünyanın şu anki en büyük devleti Amerika’nın bütün kuvvetiyle dini hakikatlere sahip çıktığını, Amerika’nın, Asya ve Afrika’da islamiyetle beraber huzur ve saadet geleceğine karar verdiğini, Amerika’nın yeni doğan islam devletlerini okşadığını ve onlarla ittifak ettiğini” bütün dünyaya ilan ediyor! Saidi Nursi’ye göre bütün “Müslümanları okşayan Hıristiyan Amerika”, dünyanın en büyük devleti olarak aynı zamanda baş otorite idi. Nursi’nin bu sözleri, bugün onun yolundan giden Fethullh Gülen’in sözlerine ve yaşam biçimine nasıl da güzel örnek oluşturuyor…

    Said-i Nursi’nin Kurtuluş Savaşı’nın hazırlık döneminde toplanan ve bağımsızlık için neler yapılması gerektiğini kararlaştıran Erzurum ve Sivas Kongrelerini destekleyici hiçbir girişimi yoktur. Buna karşın Erzurum Kongresi’nin açılışını Müftü Hasan Fahri Efendi yapmış, Erzurum ve Sivas kongrelerine birçok gerçek din adamı katılmış, Kuvayı Milliye Cemiyetlerinin kurucularının neredeyse tamamı gerçek din adamlarından oluşmuştur. Denizli Müftüsü Ahmet Hulusi Efendi, Havzalı imam Sıtkı Hoca, Amasya Müftüsü Hacı Hafız Tevfik Efendi, Şair Mehmet Akif Ersoy, Ankara Müftüsü, Rıfat Börekçi Hoca vb. daha çok sayıda gerçek din adamı Kurtuluş Savaşı boyunca hep “Ya istiklal ya ölüm” diyen Mustafa Kemal Atatürk’ün yanında yer almışlardır.Ama “Kurtuluş Savaşı kahramanı” Said-i Nursi o günlerde ortalarda yoktur.

    Said-i Nursi’nin Kurtuluş Savaşı karşısındaki tavrı bu kadar açıkken, bazı çevreler, adeta tarihi tersyüz ederek, Said-i Nursi’nin Kurtuluş Savaşı yıllarında kaleme aldığı bir yazıyı kanıt gösterip, onun Kurtuluş Savaşı’na çok büyük katkı sağladığını iddia etme aymazlığını gösterebilmektedirler
    --spoiler--
    kaynak
    11 ...
  2. 2.
  3. 3.
  4. doğu cephesinde ruslarla çatışmış bir fedakar. hatta rusyaya esir bile düşmüş.
    0 ...
  5. 4.
  6. 5.
  7. 6.
  8. hiçbir şekilde olmayan katkıdır. saidi kürdi'nin milli mücadeleye hiç bir katkısı yoktur.

    şakirtlerin yardırmasına karşın hiç bir şey bulunamamıştır.

    https://galeri.uludagsozluk.com/r/381914/+
    4 ...
  9. 7.
  10. önemi olmadığı gibi yeri yoktur,

    sözde hür adam said kürdi' anadolu hür olmak için milli mücadeleye kalkışmışken piyasadan kaybolmuştur.

    yalan yanlışın her türlüsünün ustası şakirtlerin aklayamadığı konulardan biride budur.
    4 ...
  11. 8.
  12. olmaması kendisinin ne kadar ileri görüşlü olduğunu göstermektedir. eğer herhangi bir katkısı olsaydı mücadeleden 95 yıl sonra sol frame de kendisiyle ilgili sürekli hakaret, iftira ve karalamalar yazacaktı. emperyalizmin tarafını seçerek doğru yapmış bugünlerde el üstünde tutulmaktadır.

    Not: Entry de ironi falan yoktur. Rahat olun.
    3 ...
© 2025 uludağ sözlük