Tam final haftası kantini yenilenen kütüphane. Tam iş saati yapılan yol çalışmalarına benziyor. Hayır insanlar işi gücü bittikten sonra yenilenen kantini napsınlar?çok sinirliyim şu an Adnan Ötüken'de masaya adımı kazıyasım var.
Buram buram kalem kitap ve azim kokandır. Piyasa yapmaya gitmiş olsan bile salona girerken yüzüne resmen çarpan konsantrasyon buğusuyla şöyle bi kendine gelir kalemi kitabı alırsın eline.
Bir kac gündür elektronik sistemindeki arıza sebebiyle insanların kafasına göre oturduğu, bunun da karmaşaya sebep olduğu Ankaranın en büyük kütüphanesi.
bu sabah buradaydım kaynak taraması yapmak için geldim,arkada bir otoparkları var sadece personele ait, bahçelide arabayı nereye bırakabilirim acaba? neyse gelelim sistemine, tek kelime ile facia. daha bugün hece dergisi roman özel sayısı almak için fişi doldurdum verdim görevliye, görevli sizle ilgilenmiyor zaten anca siz pardon! diye uyararak görevini yapmasını istiyorsunuz 11.50de verdim fişi 2 de alabilirsin diyor, niye diyorum personel yemeğe gitmiş 2 saat yemek mi olur! yahu kardeşim iki saat ne demek bilir misin sen şu final haftasında. normalde de zaten bir kitabı en erken yarım saat sonra alıyorsunuz. bence rezil rüsva bir yer adına kütüphane demek olmaz, mesai saatinde kapanan kütüphane mi olur amk ya!!
devlet dairesi mantığından acilen sıyrılması gerekn kütühanemsi bir yer.
Personeli berbat içi berbat sistemi berbat bir yer. Öğrenciye saygı ve yardım sıfır. istisnasız bütün personeli öğrenci düşmanı. O kütüphaneye yakışmayan personelle bi sikim olamazlar. 4 turnike olduğu halde sabahları 1 turnikeyi açıp insanları bir buçuk saat dışarda sıra bekleten adamlar güya Ankaranın hatta türkiyenin en iyi kütüphanesinde çalışıyorlar.
Vize final dönemleri önünde oluşan kuyruk çekilecek dert değildir. Ayrıca ben iğne düşse rahatsız olurum diyenlerdenseniz sakın gitmeyin. Çünkü salonlar kelimenin tam anlamıyla kıpır kıpırdır. Biri girer biri çıkar öteki hışırdata hışırdata montunu giyer vs.
Dönem başlarında ise güzel olan kütüphanedir. Sakindir.
ankara'da yaşıyorsanız ve ya az çok ankara'yı biliyorsanız, semt olarak milli kütüphane'den haberdarsınız demektir.
kentin cazibe merkezlerden biri olan yedinci caddeye toplum ulaşımla gitmenin anahtarıdır milli kütüphane.
bir yer tamlayıcısından fazlası olsun isterseniz işte o zaman kütüphanenin milliyetiyle karşı karşıya kalacaksınız,
yapmayın...
işiniz düştü milli kütüphaneye diyelim. neler mi yaşayacaksınız? bu yazıyı okumanızda fayda var.yazıdaki
'klişe' üslübun nedeni bitabii milliliğin klişeliğinden.
kapıdan girer girmez sizi inanılmaz bir gürültü karşılayacak. o yüzden rahat olun. telefonla konuşarak falan
girebilirsiniz bence gerilmenize gerek yok.
gürültünün müsebbibi o güruh. sıra olmaması içten bile değil. mutlaka ve mutlaka bir sıra olacak sizde o milli
sıra olma duygusuyla hemen sıraya girecekseniz girmeyin onlar çalışma salonu kullanmak için kart okutma sırasına
giriyorlar.
milli kütüphaneye kurallar gereği ilk ve orta öğretim mezunu insanlar giremiyorlar. ilk ve orta öğretim mezunuysanız
girmeyin.
milli kütüphaneye ilk ve orta öğretimden daha fazla eğitim almış üye olmayanlar ise ancak geçici giriş kartıyla
girebilirler.
bu bilgileri hafife almayın. milli kütüphanede bu bilgileri edinebileceğiniz bir danışma yok. girene kadar zaten
danışma yok da kütüphanenin içindeki danışma benim orada olduğum 3 saat boyunca kapalıydı. mesai bitiminde çıktım.
benden sonra geldiyse bilemiyorum.
içeri girdiniz diyelim. 2-3 kat dolaştım bir tane kitap görmedim. zaten süreli yayınlar ve dijital ortamdaki
yayınlarla ilgileniyordum ama şans eseri de olsa insan milli kütüphanede bir tane kitaba rastlar değil mi?
ben rastlamadım. süreli yayınlarda bizim evi salonu kadar bir alanda birkaç dergi vardı evet.
milli kütüphane bir kütüphane değil milli çalışma salonudur. unutmayın. insanlar oraya ders çalışmaya giderler.
yemekhane gibi bir yere rastladım. şaşırmadım ilgilenmedim de...
kayıt olmak isterseniz. sizden mutlaka üniversite öğrenciliğinizi belgelemenizi yada mezuniyetinizi belgelemenizi
isteyecekler. eğer gerekli belgeleriniz varsa kutucukları dolduracaksınız. dolduracağınız kutucuklar da ösym'nin
sizin için hazır doldurduklarından değil bir a4 kağıdın tamamını doldurmanız gerekiyor. sakın taşırmayın.
bunun dışında biraz iletişimden anlıyorsanız. insanlar anadolu insanı ilgililer. yardımcı olacaklardır. danışmanın
olmamasını kafanıza takmayın. bu ülkede herkes danışma milli kütüphane diyorum oğlum.
başka bir izlenim yok aslında milli kütüphane sizin mahallenizden çok farklı bir yer değil açıkçası budur.
Kantininde piyasa yapmaya gelen çoktur. Defterleri, çalışmaları masaya koyup koridorlarında lak lak edenler azımsanacak değildir. Emekli çoğu insan günlük gazetelerden istifade etmeye gelir.
ders çalışılması ve salatasıyla meşhur kütüphane. benim de uzun vakitler geçirdiğim yer. ara verildiğinde geçmiş yıl gazeteleriyle kafa dağıtmak da ayrı bir keyif. tek sorun sigara ve arkadaş yokluğu.
küçükken pek giderdik dönem ödevlerimiz için.o zamanlar bilgisayardır yok efendim veri tabanlarıdır o tarz şeyler yok tabi.
lahmacuncudan lahmacun siparişi verir gibi konuyu yazardın bi kağıda, görevli içeri gider senin konuyla alakalı 2,3 kitap kapar gelirdi içerden.bu bekleme süresi yarım saatten fazla olurdu tabi.kitap bütünlüğünü görmezdin hiç. kütüphane bilinci masalardan ibaretti.
turnikelerde sıra beklerken eğer kütüphane salonları full değil ise, sadece giriş yapanlardan ve sistemden dolayı kuyruk var ise, o kuyruk azalarak artan oranlı bir milli kütüphane klasiğidir.
eğer full kapasite ise tüm salonlar, işte o zaman yandınız. artarak artan oranlı bir kuyruğun sonunda rahat 40 dk beklersiniz.
adnan ötüken okuma salonunda klimaların bi hayli çalıştığı ve serinlettiği kütüphanedir. evet dışarı çıkıp ısınıp tekrar salona girip çalışırken üşüyorum bu haziran sıcağında sevgili okurlar... öyle ki, hırka ile oturuyorum bazen. ama müjgan cunbur ana baba günü. nem oranı yüksek. bğucu..ayy gene geldiler bana. daraldım ha.
ders çalışmak için on numara bir kütüphanedir. o ortama giren bi insanın ders çalışma zorunluluğu olmasa bile bir şeyler okuma, araştırma isteği doğar. her şeyi iyidir, hoştur. öğrenci işidir. yemekhanesi ucuzdur. yemeklerin tadı 'iyi'dir.
ancak gel gelelim, yaz günü hiç çekilmez... bir sıcak oluyor ki anlatamam. kızılcık döker insan. uykun gelir kafan küt diye düşer masaya. zaten 600 kişi aynı salonda aynı anda nefes alıp veriyor, bir de bu sıcaklarda düşünün o havasızlığı. yok ben oksijen maskesi ve mobil pervane ile gider çalışırım diyorsanız o zaman tamam... ancak aksi taktirde ders çalışmaya bu sıcaklarda dayanılamayan yerdir. özellikle yaz günlerinde haziranda falan kpss ve tus yaklaştığı için daha da kalabalık olmaktadır. kimi zaman akşam 6 da bile sıra olmaktadır.
bir salonda 2 adet klima bulunmaktadır ve şu haziran ayında ikisi de çalışmıyor. çalışsa ne yazar o denli büyük örneğinmüjgan cunbur okuma salonunu soğutması mümkün değildir.
pencere desen, boydan boya pencere dolu salon ama hepsi açılmıyor. ancak bir kaçı açılabiliyor. onları da açsan esmiyor arkadaş. 1 yaprak dahi kımıldamıyor ve salona yeteri kadar oksijen gelmiyor. serinlik desen asla...
ayy allahım nasıl da daralmışım ya. en çok muhtaç olduğum günlerde kütüphaneden bu yüzden uzaklaşmak bana oyuyor sözlük. ders çalışan adama serinlik, ferahlık ve oksijen lazım. ama milli kütüphanede yazın bu yok maalesef.
ilk defa gören birinin hele ki küçük bir yerleşim yerinden geliyor ve bulunduğu yerde buna benzer bir kütüphane yoksa, ağzı ve gözleri deli gibi şaşkınlıkla açık, kitapların büyüsüne kapılmak için can atamasına neden olan kütüphanedir.