Meşrutiyet (1908) 'den sonra memlekette başlayan ve o devirde ;Türkçülük; adı verilen milliyet hareketi ; edebiyatta millî kaynaklara dönme; düşüncesinin doğmasına yol açmıştır. Millî kaynaklara dönme; sözüyle; dilde sadeleşme, aruz vezni yerine hece veznini kullanma, yerli hayatı yansıtma kastedilmiştir. Bunları gerçekleştirmeyi ülkü edinen edebiyat akımına; Millî Edebiyat; adı verilmiştir.
a. Dilde sadeleşme hareketi 1911 nisanında Selanik'te Ömer Seyfettin, Ali Canip ve Ziya Gökalp tarafından çıkarılan Genç Kalemler dergisinde; Yeni Lisan; adıyla ileriye sürülmüştür. Bunlar, konuşma dilini yazı dili haline getirme davasını benimsemişler; Millî edebiyat'ın millî lisan'dan doğacağını (Ömer Seyfettin) söylemişlerdir. Bu hareket kısa zamanda tutunmuş ve XX. yüzyıl edebiyatının ayırıcı niteliği olmuştur.
b. Aruz vezni yerine hece veznini kullanma davası ilkin Mehmet Emin'in 1897 Yunan savaşı dolayısıyla yayınladığı Türkçe Şiirler adlı kitabı vesilesiyle ortaya sürülmüş, Rıza Tevfik'in halk şiirleri yolundaki koşma ve nefesleriyle desteklenmiş ise de, uzun zaman gerçekleşememiş; ancak Birinci Dünya Savaşı içinde, özellikle 1917'de Servet-i Fünun dergisi tarafından; Şairler Derneği” adıyla toplanan gençler (Orhan Seyfi, Yusuf Ziya, Faruk Nafiz, v.b.) tarafından benimsenmiştir.Bu dönemde aruz vezni de bir yandan sürüp gitmiş ve Mehmet Akif, Ahmet Haşim, Yahya Kemal gibi üç kuvvetli sanatçının elinde varabileceği gelişmenin en yüksek noktasına erişmiştir.
c. Yerli hayatı yansıtma davası ise, yalnız birkaç şair (Mehmet Emin, Mehmet Akif, kimi şiirleriyle Yahya Kemal, Cumhuriyet devrindeki bazı şiirleriyle Faruk Nafiz, v.b.) ve daha çok hikâye ve roman yazarları tarafından benimsenmiştir.
ç. Şiir alanında, hece vezninin ilk ürünlerini veren şairlerin (Mehmet Emin'den başka) hemen hepsi bir yandan aruzla yazmışlar; bir yandan da, Türkçülük hareketinin ve Ziya Gökalp'in etkisiyle, hece veznine yönelmişlerdir. Ne var ki, bunların hece vezniyle ortaya koydukları ürünler, yalnız biçim (dil, vezin, nazım biçimi) kaygısıyla yetinilen, derinliği olmayan, yalınkat manzumelerdir.
1789 fransız devrimi(ulusçuluk kavramının ortaya çıkması bakımından); osmanlı aydınlarının yaptığı tarih, dil, kültür çalışmalarının sebep olduğu edebi dönem.
dönemde halkın değerlerini, yaşayışlarını anlatan eserler verilerek toplumcu bir edebiyat oluşturulmuştur.
bu dönem milliyetçilik ve ulusçuluk kavramlarının işlendği dönemdir. ikinci dünya savaşı sonrası ülkenin genel durumunu konu edinmiştir.
bu akımın genel özellikleri
-eserlerde yerlilik esas olamlıdır.
-yalnız hece ölçüsü kullanılmalıdır.
-halk edebiyatı şiir biçimlerinden yararlanılmalıdır.
-milli kaynaklara ve ülke sorunlarına yönelmek gerekir.
-konular günlük hayattan, ülke sorunlarından alınmalıdır.
-sade bir dil kullanılmalıdır; istanbul türkçesi esas alınmalıdır.
Milli Edebiyat Akımı Türk edebiyatında toplum ve ülke meselelerine geniş yer veren, sade Türkçeyi ve hece veznini kullanma yoluna giden edebiyat akımı (1911-1923). 1860'tan sonra benimsenen ve Abdülhamid II tarafından da desteklenen " Osmanlıcılık" ideolojisi, Balkan savaşından sonra imparatorluk sınırları içinde patlak veren bağımsızlık mücadeleleri sonucu, geçerliğini kaybetti.
1908'den sonra Müslüman toplumları birleştirmek ve kalkındırmak, Hıristiyan devletleri karşısında bir denge unsuru durumuna getirmek amacını güden "islamcılık" ideolojisinin yanında, önce edebiyat ve fikir adamlarınca ortaya atılan, sonradan siyasi nitelik kazanan milliyetçilik akımı da gelişme gösterdi.
Milliyetçilik hareketi, kısa bir süre sonra " Türkçülük" adı altında, dernek ve yayın organlarının (Türk Derneği, Türk Yurdu ve aynı adlarla çıkardıkları dergiler) kurulmasıyla siyasi yönden teşkilât kurmağa başladı. Türk Yurdu derneği, bir yıl sonra (1912) yerini Türk Ocağı'na bıraktı.
edebiyat tarihçileri arasında tam anlamıyla ittifak edilerek kullanılan bir kavram değildir. ilk kez 1911 yılında selanik'te, genç kalemler dergisinde yayınlanan yeni lisan makalesinde ömer seyfettin tarafından kullanılmıştır. bu tarihten sonra da bu kavram tartışılmaya başlanılmıştır. hülya argunşah, milli edebiyat için "bir milletin meydana getirdiği edebiyatın tamamıdır" der. milli edebiyatın bir akım mı yoksa bir devir mi olduğu bugün dahi netlik kazanamamıştır. kenan akyüz ve orhan okay bunun bir akım olmadığını, devir olduğunu söylerler. ancak kitaplarında milli edebiyatı irdelerken zaman zaman akım ya da hareket kelimelerini kullandıkları görülür. milli edebiyatı tanımlarken atilla özkırımlı hoca, "milliyetçilik fikriyle ortaya çıkmış ve zamanla bu fikirden soyutlanmış bir akımdır" der ki bence de bu tanım son derece doğrudur. milli edebiyat başlangıçta siyasal türkçülükten beslenmiş ancak zamanla türkçülüğün dışına taşmış, çok daha büyük bir şemsiye hâline gelmiş bir edebiyat akımıdır.