millet sorunu

entry1 galeri0
    1.
  1. millet: kelime osmanlı tebasını tanımlamak maksadıyla oluşturulmuştur. Kavram olarak osmanlı tebasındaki farklı dinlere mensup, bir arada yaşayan halkların tamamını betimler. Yani Nusayrilerden, Musevilere, Katoliklerden, Ermenilere kadar (Ermenileri ayrı bir din mezhebi olarak ele alıyorum, hatırlanacağı gibi Anadolu topraklarında Fatih Sultan Mehmet'in desteği ile Bizans'tan bağımsız bir hristiyan kilisesi kurmuşlar ve yaşamışlardır.)

    Türkiye'de millet sorunu; ulus kurgusu ile karşılaştığında bocalamış ve o her zaman kullanılan sınıf metodolojisi dili ile anlatmak gerekirse, burjuvanın güçlü olmaması, hal tarafından yaratılamamış olması, ulus ile aynı anlamda kullanılan millet olarak özdeşleştirilmiştir.

    Sosyolojik açıdan, iki kelime -millet ve ulus- farklı yaşam biçimlerine referans verir. milliyetçi toplumlar cemaat hayatının hakim olduğu toplumlar olarak ele alınır, ulusçu toplumlar ise cemiyet hayatının hakim olduğu toplumlar olarak tanımlanır. ve iki toplum biçiminden ilki feodal topluma referans olurken, ikincisi modern topluma referans olur ve teknik tanımlanma genişleyerek devam eder. Merak edenler Durkheim'den daha basit olsun diyenler Emre Kongar kitaplarından detaylı bilgi edinebilirler.

    Türkiye'de millet sorunu nedir peki? kanımca millet sorunu ya da ulus sorunu diye bir sorun yoktur ama türkiye'nin bir dikatomi sorunu vardır.

    Herkes millet nediri bilmeli midir peki? Bilmesi bu toplumun kültür seviyesi dediğimiz şeyle doğru orantılıdır. Bunu noktada yüzünde gülümseme oluşan okura, ntv-msnbc'ci bir "entel" olmadığımı; diğer yandan toplumun aşağılanmasından rencide olan bir "sözümona delikanlı, anadolu çocuğu" olmadığımı hatırlatmak isterim.

    Konu neden kültüre geldi? neden insanlar bu millet kavramını bilmeli? çünkü halklar hak ettikleri gibi yönetilirler.

    Ne demek istiyorum? Etrafımıza baktığımız zaman, haberler, kahve konuşmaları, aile sohbetleri, arkadaş muhabbetleri; hep bir devrimci ruh var. hep bir masa da kurtaralım durumu. lütfen kızmayın, sokakta kimsenin şimdiye kadar kurtaramadığı ülke burası. hatırlatırım, rejimimiz meclis çatısı altında değiştirilmiştir, halifemiz aynı çatıda bir yasayla püf olmuştur demokrasi mucizesiyle (kasım 1922 saltanat, hilafet de 1924) yanlış hatırlamıyorsam). (şimdi yine 1 anekdot girelim, okuyucuya, sevinme ya da korkma ben putlaştırılmış atatürkçü de, putlaştırılmış dinci de değilim.)

    Nerde kalmıştık? masa başı kurtarmacılıkta. Bunun da çok çeşidi türedi tabi, şimdi kürtler ile kurtarıyor kimileri, bazıları cem garipoğlu ile günü kurtarıyor, bazısı Marx'ın analizleri ile kurtarıyor -ama çok merak ediyorum; orjinal çeviriden Das Kapital okuyan kaç babayiğit var içlerinde-, bazısı dinle kurtarıyor ama bu ülkede günü en büyük çoğunluk sabırla kurtarıyor ama ben sanırım deliyim bu ülkede. sabredemiyorum.

    Biz ne zaman bu meclisin yaptıkları konuşucaz? hani yapacaklarını değil de yaptıklarını? hem de 50 yıl önce değil de dün yaptıklarını, bugün yaptıklarını.

    o kadar konuşmaktan uzağız ki bunların ne yaptıklarını, türkiye'de en büyük zammı yapan hükümet ikinci kez seçildi, tekrar başa geldi ve bu adamlar zam yapmayı durdurmadı. bu adamlar işsizliği azaltmak için çöpçü açılımı dışında bir açılım sunamadı...Dünya devletleri büyük buhranın bir kademe ötesindeki liberal kriz bu, önlem alalım sosyal politikalarla derken, bizimkiler satmaya devam etti, liberal politika dedi. biz devrim dedik, milliyetçilik dedik ama asıl soruları sormadık..

    neleri mi sormadık?

    kızları, oğulları amerikalarda ya da gemiciklerde fink atarken, kendileri 72 milyon dolar harcayarak jetlere binerken, tarihi köşk eskidi diye yeniden dekore ettirilirken,onlara dokunamama nedenimizi;

    biz çocuklarımızın, kardeşlerimizin okullarındaki eğitim kalitesinin düşmesini, onların eğitim masraflarını karşılamakta çektiğimiz sıkıntıların nedenini,

    20 yıl önce dersaneler yokken, üniversitenin lise eğitimi ile kazanılma nedenini,

    bakkallardan alışveriş yapmayı kesmemizin yüksek fiyatlarla alışveriş yapacak bütçelere sahip olmamakla alakalı olmasının nedenini,

    yılda bir tatile gitmenin bu memlekette neden lüks olduğunu, yurtdışı rezervasyonla daha ucuz tatil yapma nedenini,

    45 saat olarak belirlenen fakat çoğu işletmede denkleştirme bahanesiyle köle gibi çalıştırmanın yapılmasının nedenini,

    vergi ödemekten bıkan işletme sahiplerinin artık kaçamadığı ve kapatmak zorunda olduğu işletmelerin neden kapatılmasına seyirci kalındığını (bu adam vergi mükellefi, neden kaçırıyor bu devlet para kaynağını?),

    krizin asıl sebebinin türkiye'de ne olduğunu; (krizin nedeni bankalar değil uygulanan vergi politikaları ve dengesiz büyüme politikaları; bunların kredi kartı yolu ile banka krizine eklemlenmesi)

    asgari ücretin asgari tek kişilik yürümeye bile neden yetmediğini,

    bilimin bu ülkede gelişmeme nedenini,

    ödül alan öğrencilerimizin yurtdışına neden gitmek zorunda kaldıklarını,

    kamu davalarını açmak için verilen dilekçlerde, savcıların neden dilekçe vereni azarladığını,

    avrupa'da .rospu turizmi kültür turizmi sayılırken (red lights'tan bahsediyorum, lütfen aa o farklı bir kültür demeyin), bizim kahvelerimizin ortadan kaldırılma nedenini,

    bu kadar okumamış nüfusun olduğu ülkede açıklamaların neden hep halkın anlamayacağı nitelikte yapıldığını,

    meclise girenlerin kendilerine ilk iş olarak neden zam yaptıklarını? keza neden maaş aldıklarını? aynı şekilde ihalelere giren firmalarda kazananların nasıl hep kendi tararlarından olacak şekilde ihalelerin açıldığını?

    ve daha binlerce sosyal soruyu sormadık.

    bir önerim var şimdi, rotayı anarşist olmaktan çıkaralım, dinci, atatürkçü, komünist,kürt, ermeni, musevi, hristiyan, polis, asker, sivil olmaktan da çıkaralım.

    Bir seferliğine hepimiz Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olalım ve yapılmayanların üstelik de 50 yıl önce değil şimdi, bugün yapılmayanların ve şimdi bugün yapılıp da hiç söylenmeyenlerin, saklananların hesabını soralım.

    Bir kere Amerikacılık oynamayalım, Türkiyecilik oynayalım.

    Eminim, avukat olanlarımız savcılara hesap sormanın maliyetsiz yolunu, doktor olanlarımız sağlık sistemindeki dolandırıcıların adını, öğretmenlerimiz, eğitimin daha iyi olma şeklini, mühendislrimiz altrnatif enerji kaynaklarını ve her birimiz bu ülkenin daha sosyal yani herkes için devlet olmasının yolunu biliyordur çünkü hepimiz istiyordur. isteklerimiz olduğu sürece her şeyi var edebiliriz. zekamızla ya da inancımızla.

    öncelik listemizi "bizim için devlet" olmaktan başlatmak zorundayız artık.
    0 ...
© 2025 uludağ sözlük