sözlük hesabımın logout olmamasından dolayı, online durumundaki yazarlar kısmında bırakmamdan ve sözlüğe bakmak istediğimde browserden uludagsozluk.com'u seçtiğimde bir sürü kişinin arasından gözüme yumruk atarak, yüzmenin* aslında ne kadar iplik ucunda ve ne kadar zor olduğunu tebessüm ederek bana anlatan yazar.merak edip takibe aldım birkaç gündür.çok rahatlıkla yazıyorum; entryleri çok başarılı ve hayatın ne olduğunu kavramış, mizâhi yönü kuvvetli yazar..
sürekli aynı yerde* karşılaşmamızdan mütevellit ne zaman gitsem orada olacakmış gibi geliyor. şarkı bitmeden salondan çıkmak gibi, selim ışık'tan sonra onun okuduğu romanları okuyup üstüne not almadığını bile bile sayfaların arasında el yazısını aramak gibi. olmayacağını bile bile işte.. gene de bu charlie brown insanının hep oralarda bir yerde olduğunu varsayıyorum.**
ankara'sını tam anlamıyla sonbahara terk edip gitmiş yazar. bugün, işte tam da bu saat kendisini özlediğimi hissettiğim yazar. yakında yağmur kara dönecek dostum, bayramda bizi görmeye gel pls. *
orhan pamuk hakkında yazdığı entrylerin aldığı eksi oylar sonucunda sözlük için çabalamaya değmeyeceğine karar verip, an itibariyle sözlüğü bırakmış yazardır. *
yaklaşmakta olan 1000. entrysi dolayısılığı ile yurdun dörtbir yanında ve komşu ülkelerdeki elçiliklerde kutlama şenlikleri hazırlıklarını başlatmış olan yazardır. ayrıca 1000. entrysinden itibaren zall görevini balığa devredecek olup, bu sırada da balıkçığımız bizzat papa tarafından kutsanacak ve akabinde de sözlük yazarlarının nacizene hediyelerini birbir kabul edecektir.
kendisini hayatımdan sivri uçlu bir hb kurşun kalemle kazıyarak çıkartmış, dostluğun pembe bulutlarında realizme yer olmadığını anlayamamış, bana arkasından kendisine hazırlanmış renkli kağıtları yırttırarak ayrılıp gitmiş bir yazardır artık sadece uludağ sözlükte. eski çocukluk arkadaşımdır. fena iz bırakmıştır ama geride kendisi için hiç yer bırakmamıştır.
cehennemleri vardır ya hani huzursuzların içinde
kadının kararından geri dönmeyeceğini öğretir
düşününce, diğer herkeste olduğu gibi
renkleri birbirine bulamalı
sana da 'gitme' demeliydim
alışkanlık alışkanlıktır ne de olsa
ve bozuldu
sana anlatmadım hiç, şaşırıyordum nasıl
biliyordun ya kurabiye hikayelerinin ne kadar tatlı olduğunu
öylesine biliyordun işte
ters gidiyorken gülüşüm
'alacalı' dediğimi seninle atıp bazen
temiz olduğunu hissetmek gibi
bir şekilde insana geliyordum
çoktan da fazla dost
nadirense münasebetsiz platonik aşktan arta kalan
pişkin bir ürperti belirsiz
ama dost
kitabı hayata değişen
ne hissettiğini dahi söyleyemeyen parazitli çocuk değilim
büyüdüm ben diyorum pabucuma
yirmibir yaşında koskoca, dev gibi bir don kişot oldum kül
sen de hayal kurarsın
hayalperestlerin buğuludur gözü ve
karar veremezler
yalanın mı yoksa
doğruların mı daha değerli olduğuna
yorgunum derdin ya hep'
belki de bana öyle denk geliyordu zar
yoruldum ben de arkanızda(n)
çok
yapılabilecek tek bir şey var şimdi
sakince sarhoş olmak yeniden
dayanamam, katlanamam ben bu maymunların dünyasına* anlamışsındır...
gülümseyişinden söz etmeye değecek birisini bulmalı tekrardan
bir kadeh şerefe(!)
ve bir de hep hep
masada olmayanlara
* 'maymunların dünyası' sözü Okan bayülgen'in bir şiirinden.
hayır biz de hep masada olmayanlar için bir kere vuruyoruz masaya kadehlerimizi. o halde neden böyle oldu kuzum?
bilmiyorum selim, bilmiyorum. bütün sözcükleri art arda ve bitişik yazmak istiyorum.
guzel yazilar yazan yazar. yazdigi yazilardan bende bilgili ve birikimli bir insan oldugu hissi uyandirdi. birkac gundur yazdigi yazilari takip ediyorum sozluk icin cok yararli bence.