bir gün bir gün bir çocuk, eve de gelmiş kimse yok. açmış bakmış dolabı... neyse cıvıtmayalım. hamburger yapıyorum ben akşamları. yiyip yiyip bitiriyorum.. dur artık.
köfteleri tabağa koydum. bildiğiniz 1997 yılında sabah gazetesinin kuponla dağıttığı efsanevi duralex tabak. kırılmaz, çizilmez fransız malı. marulumu yıkadım, kornişonları doğradım. çedarları dizdim böyle sarı sarı. domatesimi halka halka kestim off herşey muhteşemdi. tabağın altına halka halka soğanları yerleştirdim. üstüne buzlu köftelerimi kodum bi güzel. mikrodalga fırına da itinayla yerleştirdim. başladım izlemeye bi güzel. 1 dkk geçti 2 dkk geçti. kıvrım kıvrım kıvranıyor köfte.. höyt başlama yine.
daldım derin düşüncelere köfteyi izlerken. daha çocukluk aşkımı hatırlamamıştım ki ölümcül bir patlamayla irkildim. mikrodalga fırının kapağı tekmeynen açılmış gibi açıldı aynı anda. "voah" dedim kendi kendime. sırtım tezgaha deymiş, sandalyenin iki bacağının üstünde bir vaziyette yaşadığım şoku atlatmaya çalışıyordum. o yüzden "voah" dedim.
gözlerimi kırpıştırıp, cesaretimi toplayıp mikrodalga fırının içine baktım. masum köfteler.. tüm güzellikleriyle, mis gibi kokularıyla fakat ölü gözlerle bana bakıyorlardı. her tarafına duralex saplanmıştı. hele bir tanesi.. soğanı kurtarmak için çabalayım derken kendisi cam yığınlarının altında kalmıştı. çok duygulandım. sonra bi ısırık alayım dedim . katır kutur camlar geldi ağzıma. üzülerek defnettim çöp kutusuna.
o sinirle sabah gazetesinin müşteri hattını aradım. köftelerimin ölümünden sorumlu kişilerden intikam almalıydım.
önce 3'e sonra 5'e bastıktan sonra bir adam açtı telefonu: "iyi akşamlar ben bülent size nasıl yardımcı olabilirim"
bir süre sessiz kaldım. ne diyeceğimi bilemedim.
"alo" dedi bülent.
sonra dedim:
-bir gün dağda bir kurtla burun buruna geldim. tüfeğimi doğrulttum hemen. o da hırlamaya başladı. dedim ki kendi kendime "birazdan ikimizden biri yok olup gidecek". kimin gücü kime yeterse. hayde git. sen daha çok gençsin. yazıktır sana..
bülent üzülmüştü. utanmıştı. hiç birşey demeden telefonu yüzüme kapattı.
o değilde dalgınlıkla alüminyum folyoyla çalıştırmıştım mikrodalgayı sonra mikrodalga alev aldı söndürmeye çalışırken kablolardan binanın şalterleri attırdım falan gerisi baya bi olaylı bi karnımızı doyuralım dedik başımıza gelmeyen kalmadı.