birbiriyle aynı uzunlukta olan ince uzun sopaları birbirine değdirmeden yerden toplama oyunu. sinir bozukluğu olanlara ve eli titreyenlere tavsiye edilmez.
yazar versiyonu için (bkz: mikadoo)
çöplerin üzerinde renkli kuşaklar vardır. diğer çöpleri kımıldatmadan alırsınız ve üstündeki puan hanenize yazılır. eski bir oyundur ve bilgisayarla oynanmadığı için yeni nasil pek bilmez.
Çin'de doğduğu düşünülen bu oyun, önceleri fildişinden yapılma çubuklarla oynanırmış. Günümüzdeyse tahta ya da plastik çubuklar kullanılarak oynanan mikado denge,el becerisi ve sabır gerektiren bir oyun. Oyunca amaç, rastgele saçılmış olan çubukları diğerlerini kımıldatmadan teker teker almaya çalışmaktır. Sarı çubuklar 3,kırmızılar 5, maviler 10, yeşiller 15, kırmızı-siyahlarsa 20 puan kazandırır.
kodu 9100 mat veya parlak olarak geçen, jumbo firmasının üretmiş olduğu çatal bıçak setinin adı. mikado modellerini bir bakışta ayırd edebilirsiniz. çubuğa benzer, tutması zor olsa dahi oldukça tercih edilen modern çizgileri olan bir modeldir.
çocukken annemin hastanesine giderdim okul çıkışlarında.. bi tarafta haldır huldur makale toplayıp tez yazan annem , bi tarafta onun masasında reprezantların getirdiği ilaç markalarının oyuncağımsı şeyleriyle oynayan ben.. annem hep küvet ördeği gibi tırt ama çocuklara cezbedici gelen oyuncakları çekmecesine koyardı.. o çekmece benim için bi kutu ülker kare çikolatayla cennet kapısına açılan kapıydı.. ülke çikolata dediğim de şimdinin kare blokları değil.. eskiden , çekmece gibi açılan , içinden 10 tane ayrı ayrı kağıtlara sarılmış çikolatacıklar çıkan kırmızı kutulu mavi ülker yazlı çikolatalardan vardı.. her gün bi tanesini yerdim.. dönüp dönüp çıkarırdım kutusundan kaç tane kaldı diye..
gene o günlerden bi gün , tahta bi kutuda , uzun rengarenk çubuklar çıktı bi ilaç firmasının getirdiği torbadan.. çubukların üstünde o zamanlar asla alamadığım spiral desenli şekerlerin rengi vardı.. alıp elimde oynatsam renklerden başım dönerdi..
annemin önlüğünü çekiştirdim her zamanki gibi döner sandalyemle yanına giderek.. fatma teyze durumu ve annemi sinirini farketti geldi karşma oturdu..
bana nasıl oynanacağını anlattı..bi türlü şu çubukları elimde tutup fatma teyze gibi bırakamıyordum.. o yüzden dağıtma işini hep fatma teyzeye verdim..
artık o günden sonra hep oynadım o oyunu.. kah annemle çay içerken kah arkadaşlarımla kah kuzenlerle kah annemin hastanesindeki hademelerle..
hep zevk aldım.. parmakların o ince hareketleri denge gelecek hamleyi öngörme tam da ucundan bastırıp çubuğu kaldırma..
mikado oynayan insan incedir.. uzun parmaklıdır.. kaba saba değildir.. hırıldamaz.. mikado lan bu ne sandın demeyin.. bi kafaızda canlandırın bakalım uzun cadı tırnaklı ,kırmızı ojeli tiki bi kızı.. onun koca çantasını taktığı koluna , ojeden sararmış olduunu bile fark edemediği tırnaklarına , koca koca küpelerine o mikado çubukları yakışır mı ? ya da karısını döven bi adam düşünün.. koca göbekli kemerinde cep telefon takma yeri asılı.. sürekli terliyo.. kokuyo.. elleri dolma dolma kıllı.. nefes alış verişi bile sert.. o çubukları nefes alışlarıyla düşürür o adam..
işte mikado böyledir.. bi nevi zerafet sahiplerinin indikatörüdür..
çocukluğumdur.. çocuğuma alacağım ilk ilkokul oyuncağıdır..