sanatsal bilgilerin eğlenceli bi sekilde akılda kalmasını sağlayan bir film.
spoiler
filmde yazar olan gil,eski zamanda karşılaştığı hemingwaydan kitabini okuyup yorum yapmasini ister.
hemingway:kitabından nefret ettim
gil:nasıl olur daha okumadın ki
hemingway:eğer yazımlar, kurgu bozuksa nefret ederim.ya da çok iyidir kıskanırım nefret ederim.
repliğiyle güldürmüştür.
ayrintilarina hayran oldugum film. donem ve kisiler dahilinde biraz bilgi sahibiyken izlenirse de tadindan yenmez. karakterlerin bakis acilari, diyaloglar ve filmin icine ceken kendine has ruh hali ozellikle gecmise tutkulu biri tarafindan hayranlik uyandirici.
Zaman zaman içine düştüğüm bir hali çok güzel bir biçimde anlatan bir film. Geçmiş zamanlara duyulan ilgi, günümüzden sıkılmalar çoğu edebiyatçının kafasına uğramış şeylerdir. Filmde de bir hikaye üzerinden aslında bu işlenir. Biz geçmiş zamanlara ilgi duyuyoruz fakat o zamanlardakiler de kendilerinden önceki geçmiş zamanlara ilgi duyuyorlar mıdır? Bu soruya filmde ''evet onlar da en az bizim kadar geçmişe ilgi duyuyorlardır'' deniliyor.
Şahsen bir kanuni devrinde veya 18. asırda her kaldırımın altında bir şairin olduğu dersaadette yaşamak isterdim. insan bulunduğu zamandan sıkıldığında veya kendi istekleri gerçekleşmediği/ gerçekleşemeyeceği zamanlarda böyle hayallere kapılır. Fakat bunu çok iyi düşünmek lazım. Bize şu an mazi de kalmış bir dönemin içerisine düşme isteği çok güzel gelebilir; ama bu dönemde yaşamayan biri o dönemde nasıl hayatını idame ettirecek?
Tüm bunların dışında güzel filmdir. Hemingway'ın picasso'nun dali'nin hayatlarına dair kesitler sunar.
hayatımda izlediğim en güzel ve en keyifli filmlerden biridir. Woody Allen falan da sevmem aslında. hani özel bir ilgim yoktur ama film masal gibi. Marion Cotillard da zaten Claude Monet tabloları gibi kadın vesselam.
mükemmel bir senaryoya sahip olan filmdir.
en iyi senaryo oscarını da almıştı yanlış hatıralamıyosam. *
epey ödül almıştır.
bu tarz vintage filmlerden hoşlanan arkadaşlar
mutlaka izlemeli, film parisin o büyülü ortamında
içinizi ısıtacak bir şekilde tasarlanmış,
o mekanlar ve karakterler gerçekten çok başarılı,
müzikleri de ayrı güzeldir.
izleyiniz. *
manhattan ve annie hall'in yanına koyarak saç ayağı oluşturulabilecek woody allen filmi. onlardan farkı, yakın dönemden olması.
filmi, 3 temel olgu üzerinden ele almak en iyisi.
1)bir kere (film içinde en mühim olgu) sanata spesifikleştirerek edebiyata, sinemaya, müziğe, eleştirmenliğe vs. her şeye dair herkes tarafından gönül mutabakatıyla sonuçlanan isimler üzerinden bir resmi geçit sunarak hakkı teslim etme çabası. entelektüel bir çaba. sanatsal derinliği olan yer yer gözümüzde büyütüp kahramanlaştırdıklarımızın hikayesi. bu bölümü salt izleyici açısından düşünürsek bir yerlerden bir şeyleri yakalama durumunun mutlak tarafından söz konusu olabileceği. kimi için luis bunuel büyük derttir (olumlu mana da)diğeri için de monet. bazısı hemingway 'le bütünleşir diğeri salvador dali'ye laf söyletmez. hayat bütünüyle bakarsan bazılarını yakalama bazılarını da ıskalama serüvenidir. yakalamak ve ıskalamak yani keşfetmek ya da edememek gayet yaşamsal bir sıradanlık silsilesi. (en azından bache öyle düşünüyor.)
2)ilk 15 dakikada manhattan'a benzer zirve yapan ukala içi boş entel tiplemesine bir ilişki üzerinden ziyadesiyle gönderme yapmak. aslında bu pencereden kadın-erkek ilişkilerinin çetrefilliğini masaya yatırmak. tamam bir ego savaşımı fazlasıyla mevcutta, ondan çok erkeğin bulunmak istemediği bir ortamda bulunmak zorunda bırakılması, kadının ukala enteli övüp durması ve onu zihninde en tepeğe çıkarmış olması hatta eşinin yazdığını değerlendirtme/eleştirtme düşüncesi ne olursa olsun kişinin kendi eleştirmenin öncelikle kendi olması gerekliliğini göze sokuyor. hewingway'in dediği gibi. yumuşak olma, yazdığını en iyi bul, beğen, kendin gibi ol, ama mümkünse bu benim yakınımda cereyan etmesin.:) filmin sonunda gil yağmurda ıslanmasına rağmen bundan keyif alan bir hatun buluyor ki, bu manhattan'daki gibi kendisine düşüncesine/ değer verenin yanında olmasını betimliyor.
3)bir diğer mevzumuz filmin temel alt metni. sen 1920'lere ışınlanmak istersin, ben progessive rock a olan ilgim ve hippilik icabı 1960'ların sonuna dönmek isterim. herkes bir şeyler ister de aslolan şuan yaşadığın dönemdir. geçmişe duyulan özlem mühimdir ama o ışınlanma isteği o dönemki insanların farklı bir döneme dönme isteğidir aslında. bazısı için altın çağ diğeri için rönesans olmazsa olmaz olabilir ve bu işin pekte sonu yoktur. yani hewingway dersin ama onun da gayet insani bir şekilde ring lardner 'den etkilendiğini es geçersin.
woody allen'ın ingmar bergman takıntısı nı değil genel olarak entelektüellik takıntısını ve bir o kadar da kültürel beslenme yerlerini ortaya çıkaran kesinlikle izlenmesi gereken sevimli bir film.
10 üzerinden 8!
evet gil'in söylediği gibi bence bu da bir anekdot , külliyata dair: ben kendisine dair hala manhattan'dayım mesela. al bir takıntı daha. 1979 falan. sen bas bas annie hall daha iyi dersin, kabul etmem bildiğimi okurum.:)
bu kadar geç seyrettiğim için üzüldüğüm, edebiyata yakın duran biri olarak seyrettiğim her dakika beni tatmin eden, içine alan tadına doyulmaz bir film.
sizin de yağmurda yürüyesiniz gelmemiş miydi?
woody allen ın vicky cristina barcelona filminden sonra daha başarılı bir film ortaya koyduğu kanısında olduğum filmdir. daha edebı ya da içsel bir film olmasından ötürü insanları hemıngway, picasso zamanına gerek dekorları gerek oyuncuların benzerlıgı ıle götürüyor. kalıtelı, izlenesi filmdir.
Woody Allenın kendisini anlattığı filmdir. Tabii bu onun demeci falan değil direkt olarak benim çıkardığım sonuç. Owen Wilsona içini dökmüş olmalı ki bu film ortaya çıksın.
Şeker tadında, naif bir film. Film şiddetli baş ağrısını bile unutturup içine çekiyor. Başka başka hayaller kurduruyor insana. Edebiyatla sanatla ilgilenen insanlar nezdinde değer kazanır bu film. Ernest Hemingway , T.S.Elliot , Scott Fitzgerald okumayan ya da aşina olmayan insalar pek tabii filme yavan diyebilir. Salvador Dali karakteriyle karşıma Adrien Brody çıkması ayrı bir hoşuma gitti. Ve evet Marion Cotillard ne hoş ne klas ne çekici bir kadınsın. Tam anlamıyla aktris.
Filmin içinden çıkarabileceğimiz birçok cümle var. Faytonda Gil karakteriyle * Hemingway diyalogu gibi. Dekor muazzam. Woody allen'in parisi bence gerçek paristen daha müthiş. Paris Belediyesi'nin yerinde olsam Woody Allen'a bir plaket bir teşekkür falan. Sözün özü bu film olmuştur, hiç gerek yok diğer Woody Allen filmleriyle karşılaştırmaya ya da gereksiz eleştirmeye. Seven seviyor sevmeyen sevmiyor.
Hollywood'un kiralık kalemlerine de ince mesajlar vardır filmde. * Sonu da çok tatlı he.
Yapan yöneten oynayan herkese teşekkürler. iyi film ahali.
sürekli 90'li yillarin muhtesemliginden bahs eden yazarlarin izlemesi gereken bir film.
belki bu günün degerini anlarlar ve sürekli nostaljide bogulmazlar.
woody allen abimizin vicky cristina barcelona'dan sonra, to rome with love'dan önce çektiği viral paris reklamı olan film. kendisinin elinden çıkmış müthiş senaryo ile en iyi orijinal senaryo dalında oscar ödülünü evine götürmeyi başardı *. özellikle nostaljik yapımların bol oscar aldığı * 2012 oscar ödül töreninde, nostaljiyi unsurları ti'ye alan bu filmin oscar alması ayrı bir ironidir.
filmin ana karateri olan gil'i daha 1977 yapımı annie hall filmindeki alvy karakterine oldukça benzettim *. oyuncu kadrosu zaten müthiş olan filmde oyunculuklarda çok içten olunca ortaya insanın içini ısıtan ve paris'e gitme isteği uyandıran bir film ortaya çıkmış.
özellikle gelecekten korkup, geçmişe daha fazla tutunmaya çalışan benim gibi insanların filmi midnight in paris.
Güzel olduğunu düşündüğüm film. Ama artık abarttım arkadaş. Artık zevk almaya baksana filmden. yok, olmaz. Ben bu filmi izleyip daha önce bilmediğim bütün herkesin hayatını öğrendim. Mesela Ernest Hemingway, Gertrude Stein, Cole Porter, Zelda ve Scott Fitzgeralds, Man Ray, Dali falan. Ama bir sohbet sırasında baş rol oynayan adam Man Ray, Bunuel ve Dali' nin olduğu masada, ben gelecekten geldim diyince Man Ray' in tepkisi çok güzeldi. "So far, I see nothing strange". Düşünsenize, yanınızda zamanından çok ileri düşünen insanlar var. Keşke böyle arkadaşlarım, dostlarım olsa. Düşsem, Man Ray gelir beni kaldırır.
woody allen filmi olduğu başından sonuna kadar belli olan mükemmel bir film. bazı filmler vardır önce kafanı boşalt sonra izle diyebileceğimiz * ama bu film tam tersi insanı rahatlatıyor. o anda ne hissedersen hisset film bittikten sonra üzerine sebepsiz bir huzur çöküyor. senaryonun tüm akıcılığına bir de Owen Wilson'ın güzel performansı eklenince şahane bir hale dönüşmüş. yani kısacası izleyin, izletin.