filmi ilk izlediğimde 2 gün etkisinde kaldığım, filmin face adresine bill hayesin mahkemede söylediği bikaç cümleyi yedirmek adına 'nobady can fu*k turks' diye yazdığım aslında iyi yapılmış ancak Türkiyede geçmiş olduğu için iğrendğim bir film...
--spoiler--
has elemanın babası türk yemekleri midemi bozuyor hilton'da ketçaplı patates yiyeceğim dedi ya en çok o zoruma gitti amınakoyim.
--spoiler--
Filmde Türkiye yanlış tanıtılmış ve fakir, adaletin olmadığı, görgüsüz kaba ve çirkin insanlarla dolu bir ülke olarak gösterilmiştir. Oysa filmde savcı dışında oynamış Türk oyuncu yoktur. Filmde konuşulan Türkçe çok zor anlaşılıyor ama herkes Türkçe konuşuyor. Özellikle ana karakterin mahkemede yargılanma sahnesinde hakimin konuştuğu Türkçe'nin tek kelimesi bile anlaşılmıyor. Ayrıca film, yüksek görüntü kalitesiyle 1978'lerin istanbulu'ndan görüntüler sunuyor merak edenler için iyi bir fırsat olabilir ama filmin yüzde 90'ı hapishanede geçiyor.
Filmin ana karakteri olan Wiliam'ın , cinnet geçrime sahnesi ile akıllarda yer etmiştir. Wiliam'ın en yakın arkadaşı olan Max, gardiyan Rıfkı tarafından iftiraya uğrayıp delilerin yattığı koğuşa gönderilince, Wiliam Amerikan aksanıyla '' Rifki! Rifki! '' diyerek gardiyanın üzerine atlayıp, dişleriyle onun dilini koparmıştır. Bunun dışında, Wiliam deliler koğuşundayken, sevgilisiyle bir cam arkasında konuşurken, sevgilisine göğüslerini açmasını söyleyip mastürbasyan yapması da etkileyici sahnelerinden birisidir.
Ülkesine esrar götürürken havaalanında yakalanan Amerikalı Wiliam, 3 yıldır yattığı hapishanede 54 gün sonra çıkmasını beklerken, mahkemede müebbet hapis cezası almasıyla '' Siz Türkler domuz eti yemiyorsunuz ama, hepiniz birer domuzsunuz! '' demesiyle filmde Türklere hakaret etmştir.
Filmin sanunda wiliam cam arkasında görüştüğü sevgilisinden bir albüm almıştır, albümün en arka kapağında dolarlar bulunmaktadır, Wiliam deliler koğuşundayken, baş gardiyanın yanına gidip amerikan aksanıyla '' beyfendi bende para var, beni buradan çıkar! '' dedikten sonra gardiyan wiliam'ı elinden tutarak, hamama götürür ve tecavüz etmeye kalkar ama wiliam, gardiyanı tüm gücüyle iter, gardıiyan duvara yapışır ve kafasına duvarda bulunan uzun ve sivri bir cisim girerek ölür. Wiliam'da gardiyanın kıyafetlerini giyerek hapishaneden kaçar. Bu esnada film biter ama fotoğraflarla hikaye anlatılmaya devam eder. Wiliam Yunanistan'dan başlayıp, ülkede sona eren yolculuğu sonucunda özgürlüğüne kavuşur.
Bu film ingilz-Amerikan ortak yapım bir filmdir. Filmin başında '' bu filmde geçen olaylar, gerçek bir hikayeden alınmıştır. '' yazısı geçse de, bu çok komiktir. Çünkü bu ülkede, bir uyuşturucu kaçakçısı yabancının müebbet hapis cezasına çarptırılmasını Cumhuriyet tarihi görmemiştir!
türklerin gereksiz alınganlık yaptıkları film. zaten 80 darbesinde yapılan işkenceler ve gözaltı kayıplarıyla midnight express'e zalim öyle olunmaz böyle olunur denmiştir.
burdan yola çıkınca çok nefis göstermiş türkiye'yi.
şu videonun izlenme sayısını milyonlara çıkarırsak, belki biraz olsun gerçekten yaşandığı söylenilenlerin yalan olduğunu dünyaya duyururuz. tamam adamlar karalama bir şeyler yapıyor ama, bizde internette saatler geçirirken, bu videoya bir tıklama yapmıyoruz.
yani problem "midnight express" filmi değil, filmde yaşananların gerçek olduğu iddiası...
izlerken ingilizce kısımlardan çok türkçe kısımları anlamakta zorlandığım film. ingilizce altyazı ile izlemenin türkçe altyazı ile izlemekten daha faydalı olacağını düşündüğüm filmdir başka bir deyişle.
tamamen türkiye'yi karalamak için yapılmış, başka hiçbir amaca hizmet etmeyen çöp film. billy hayes'in türkiye'de tutuklanışını ve başına gelenleri iğrenç, yavşakça ve adi iftiralarla anlatıyor. filmde bir tane bile "insan" diyebileceğiniz türk yok. alayı orospu çocuğu gibi gösterilmiş. hayvandan beterler. filmin bir noktasında mahkemede ana karakter şu cümleyi kullanıyor:
" - zaten domuz olan bir milletin domuz eti yememesi ne kadar ironik. "
ya afedersiniz ama yok anasının amı yani. ben o kadar film izledim, körü körüne bir millete bu kadar açık hakaret ve aşağılayıcı ifadelerin kullanıldığı başka bir film görmedim. amacı bazı milletleri kötü göstermek olan filmler izledik, onlardan da rahatsız olduk ama onlar bile belli bi seviyeyi koruyordu, bu filmde başka bir amaç yok. ciddi söylüyorum yok. film baştan aşağı türkiye nefreti kusuyor.
filmde ana karaktere yardım edecek türk bir avukat buluyolar, o bile orospu çocuğu. sözde ana karakterin yanında, ona bile giydirmişler.
reklamcı alinur velidedeoğlu 1999 yılında bu olayları yaşayan billy hayes'le cannes'da karşılamış ve olayları bir de ona anlattırmış. bakın türkiye'de hapis yatan bu adam neler söylemiş gerçekler hakkında:
bir türkiye gerçeği... bazı sahnelerde mevzu sulandırılmış, abartılmış olunsa da, genel anlamda film gerçekleri çok güzel yansıtmış. brad davis'in oyunculuk performansına ayrıca değinmek gerek. sevgilisi susan'ın kendisini ziyaret ettiği sahnedeki tükenmişliğini, bitikliği ve cinsel açlığı unutulmazdır.
holywood' un nasıl silah gibi kullanılabileceğini gözler önüne seren filmdir.
o yüzden kimse dizi bolluğundan dert yapmasın, gün gelir kıvanç' ın ağzından çıkacak 2 kelime; tüm anlatamadığımız şeylere derman olur, tüm yaptırmak istediklerimizi de yaptırabilir.
filmin gerçek hayattaki kişisi,yıllar sonra hürriyete verdiği röportajda, filmdekilerin yaşadıklarıyla hiçbir alakasının olmadığını,bunu çekimler esnasında alan parker a söylediğini,onunda cevaben filmde böyle şeylerin normal olduğunu,gerçeğe sıkı sıkıya bağlı kalamayacağını,filmi çekici kılmak için böye sahnelere mecbur olduğunu,dilerse onun hikayesinden hiç bahsetmeksizin bağımsız bir film gibi çekebileceğini,ama bu takdirde,telif parası alamayacağını söylemesi üzerine,onun bu sahneleri kabul ettiğini,ama şimdi pişman olduğunu söylemiştir. (bkz: günah çıkartmak)
adamlar the shawshank redemptionda hapishanede farklı bişey anlatmıyorlar var yani işkence var tecavüz var... olmaz mı bunlar hiç bizim hapishanelerimizde? neden bu kadar alınganlık gösterdik bu filme hayret ediyorum. yargılama sisteminde de saçmalıklar oluyor ki ergenekon gibi saçma değil adam en azından hüküm giydikten sonra yatıyor hapishanede.
ne kadar objektif izlerseniz izleyin o çürük ırkçılık kokusunu hissettiren film. alan parker dangalozu işin gerçek yüzünü bilmeden böyle bir filme imza attığı için özür dilemiştir.
Oliver Stone'un özenle yaptığı film. Hamdi ismindeki gardiyanı oynayan italyana bile gayet güzel türkçe konuşturmuş olması saygı duyulasıdır. ingilizce konuştursa da yine film aynı gişeyi yapar, yine aynı fikri insanlara verebilirdi. Nazi askerlerinin ingilizce konuştuğu milyon ödüllü Schindler's List bunun en önemli örneği olsa gerek. 70li yıllar gibi karışık bir dönemde üzerine paket paket uyuşturucu sarıp Türkiye'ye girmek gibi bir hata yapmış bir amerikalıya ne yapılması gerekirdi ki? Aşırı tepki verilmiş bir filmdir. amerikalı Oz gibi, Prison Break gibi dizilerle 2000li yıllarda kendi hapishanelerini ifşa ederken bu filme gösterdiğimiz aşırı tepki dikkatleri üzerimize çekmiştir daima.
turkleri kotulemeye calisirken, ermenilerin yarim yamalak turkce konusmaya ikinmalariyla kendine gulduren basarili bir komedi filmidir. bakin daha konusu, anlatmak istediginin de ne kadar yanli, abarti hatta irkci oldugundan bahsetmiyorum bile. dunyanin en yuzeysel adami olmayi goze alarak diyorum ki; " ya kardesim o malla yakalaniyorsun sonra agalar pasalar gibi muamele mi bekliyorsun be mina kodum."... hala merak ediyorum filmin yonetmeni ya da bu filmden herhangi bir sekilde oscar alanlar, fayda saglayanlar hala bunu gururla mi anmaktalar yoksa birilerinin masasi olduklarinin bilincine gec te olsa vardilar mi?
sirf bu film yuzunden turkiye' nin imaji onarilmaz zarar gormustur... six feet under' in bir bolumunde asagi yukari soyle bir diyalog gecer ve deli gonul bu filmin yapiminda ve yayininda emegi gecenleri teker teker kucaklamak ister;
- do you like here?
+ sometimes better than a turkish prison.
konusu abartılı boyutlara taşınmış, türklere karşı aşırı derecede ırkçı öğeler içeren oliver stone ve alan parker imzalı 1978 yapım filmdir. filmin tamamı malta 'da çekilmiştir. bütün türkler, hint ve arap karışımı, çok pis, güvenilmez, dolandırıcı, aşağılık olarak gösterilmiştir. (bir millette bitane mi iyi adam olmaz kardeşim?) filmin başında konunun gerçek olaydan alındığı iddia edilmektedir ancak filmin baş kahramanı olan william hayes, filmin tamamen abartılarak işlendiğini ve bu sayede oscar yolunun açıldığını söylemiştir.
türklere kıyasıya hakaret eden bir film olmuştur. bu yönüyle de ırkçıdır efenim.
elbette ki bu ülkede işkenceler vardı, hala da var. engin çeber'in polis sorgusunda ölmesinin üzerinden daha sene geçmedi. evet biz böyle bir ülkede yaşıyoruz. demokrasi normlarını hala yakalayamadık, her an askeri darbe olabilir, işkence ise hiç bitmedi.
peki abd bizden farklı mı? asla. guantanamo denen bir ayıba sahip bir devletin vatandaşları kendi açıklarını görmüyorlar mı? biz türklerde meşhur bir laf vardır, iğneyi kendine çuvaldızı başkasına batıracaksın hocam.
bu film yönetimi, ideolojiyi eleştirmekle yetinseydi eğer bakış açım daha farklı olabilirdi, ama filmde gördüğüm şey körü körüne yapılan türk düşmanlığıdır. bir halka bu denli kin kusan başka bir film izlemedim.
ha bu filmi yapanların tarihine baktığımızda irkçılık kelimesine oldukça aşinalar ve bu tarz bir film yapmalarına da şaşırmak aslında çok iyi niyetli bir yaklaşım olur.
filmde iki dil konuşulmaktadır genel olarak: ingilizce ve türkçe. ama biz türklere ingilizce cümleler için altyazı ne kadar lazımsa, türkçe cümleler için daha fazla lazımdır. zira filmde oynayan bir türk yoktur ve türk rolündekiler türkçeyi g.tüm gibi konuşmaktadır. hele o hakim neydi öyle, aman tanrım.
filmde sadece işkence sahneleri ön plana çıksaydı derdik ki kardeşim işkence yok mu bu ülkede bilmiyor muyuz? tabi ki çekilecek böyle filmler. zaten genelde filme toz kondurmayanlar da ondan bahsediyor. az bile anlatılmış falan deniyor. tamam doğru, ama 2 saat boyunca türklerle ilgili türkiye ile ilgili bir defa nötr bir yorum yapılsın, tamam olumludan da vazgeçtik. film başlıyor dakika 1, baklava kötülenir, sonra genel olarak türk yemekleri kötülenir(dikkat edin bunu kötüleyenler de abdliler, yuhh), tüm türkler öcü gibi gösterilir ve filmde aşırı ırkçı cümlelere rastlanır. hatta ve hatta bizlere bile küfredilir. vee sonunda da bu film en iyi senaryo ödülü alır.
madem böyle film yapılacak, bu "sanat adamları" biraz sanatçı olup objektif olmayı deneyebilirlerdi. filmde esrarla yakalanan kişi iyidir melektir; polisler kötüdür, kakadır. adalet de sadece türkiye'de bozuktur, abd'de nefistir candır zaten...
filmi izlerken hep " insanlar sonra hakkımızda ne der? " diye düşündüm durdum. türkiyeyi tanıtacak iyi bir film yok diyip dururlar memlekette, varsın olmasın da, türkiyenin tanıtımını yapmak amacıyla yapılan bir film zaten evlenme çağı gelmiş yeni gelin havası yaratır.
adamlar resmen rezilden de rezil bir türkiye yaratmış. sonuç olarak objektiflikten son derece uzak. acaba dedim, dönemin politik gerilimine paralel olarak yapılan bu amerikan filminden, fransız turist, tatil kararını değiştirirmi ? muhtemelen değiştirmiştir terettüde düşmüştür, dönemin turisti.
80 li yıllarda ki turist profiline bakarsak hatta günümüzde de böyle, orta direk gelişmiş ülke vatandaşları, asgari ücretlerinden zor zahmet briktirdikleri 3-5 kurusun türkiye gibi gelişmemiş ülkelerde değerli olduğunu farketti ve gelişmemiş ülkelerin iç karışıklıklarına pek de aldırmadan babalar gibi tatilini yaptı.
müslüman ülkelere hep bir tedirginlikle gidildi ve akıllarında hep bir midnight express vardı.
bahsi geçen kur farkından yararlanıp, ucuz tatili ile yatinmeyip bireysel çabaları ile ucuz kur'u eve de getirmek isteyen aklı kıt bily hayes, bana bu saatte bu kadar yazdıracak dahi değerli bir öykün bile yok.
güzel ülkemizin fiyakasını bozuyor diye ülkemizde atılmamış bok kalmamış filmdir. iyi çekilirken iyi de kötüyü çekerken adam marsa mı gitsin? illa ki dünya üzerinde bir yerde çekecek. ayrıca 21 yıllık gözlemlerime dayanarak söyleyebilirim ki türkiye de öyle çok güzel bir yer değil.
türkiye'yi ve türkleri itin götüne sokup sokup çıkartan aşşağılık filmdir. toplumsal gerçeklik namına bir adet tutarlılık yoktur. ülkenin, en gelişmiş ve özgür olduğu ve bu yüzden dışardan kavgalar dövüşler ithal edildiği o kıyak dönemde, adeta arabistan gibi gösterilmesine, insan haklarına aykırı kaç kusurlu hareket varsa, sanki hepsinin doğuş yeri bu topraklarmış gibi gösterilemesine, onca gerçek dışı tespitimsiye karşı, çıkıp da bir aklı selim yönetmenimiz cevap niteliğinde bir film- hadi filmi de geçtim, ordan sağa döndüm- bir belgesel yapmamıştır. aferin onlara...
Türkiye'yi kötülediği iddia edilen, karışık bir dönemde * birkaç yabancı mahkumun birlikte sarıp tüttürerek penisi testisine denk takıldıkları günlerin hikayesini anlatan filmdir. Oz dizisinin milyonda biri kadar işkence içermemektedir. Gevura yaranı gösterirsen o da sopayla dürter...