bugün

disiplin toplumu hakkında bir şeyler yazdığını gördüğüm, çalıştığım konuyla ilgili kurduğum teori için kullanmaya çalıştığım ancak işin içinden çıkamadığım yazar-düşünür.

geniş bir zaman diliminde kronolojik sırayı izleyerek yazdıklarını okumam dileğimle.
foucault'nun (sanıyorum bir radyo programında) sorulan sorulara yönelik gerçekleştirdiği, eğitim, öğretim, okul üzerine kısa ve enfes bir konuşması var. takribi altı dakikalık.

"öğrenmemiz gereken ilk şey şudur: (tabii bu şekilde bir öğrenimin bir anlamı varsa) bilgi derin bir şekilde zevkle ilişkilidir. ayrıca bilgiyi erotize etmenin, onu gerçekten hoş kılmanın yöntemleri vardır. öğretimin buna muktedir olmaması, bunu ortaya bile koyamaması öğretimin işlevinin neredeyse bilginin ne kadar sevimsiz, mutsuz, gri, erotizmden uzak olduğunu göstermeye dönüşmesi, bu bence bir güç gösterisi."

"bilgiyi erotize etmek" derken bahsettiği şey oldukça önemli bir şey zannımca. ve olması gereken de bir şey.

dinlemek isteyenler için:
https://www.youtube.com/w...?v=PxJaP-7dQbY&t=123s
Bir fotoğrafta Sartre abimiz basın kalabalığının önünde yılların verdiği kasvetli karizmatik haliyle sigarasını yakıyor yanındaki kel adam elindeki kağıda bakarak birşeyler okuyor ama asıl odak noktası Sartre fotoğrafta bende çok merak ettim kim bu adam diye meğersem michel foucalt’mış tabi sonra daha da ilgi mi çekti deliliğin tarihi adlı delilik üzerine tarihi araştırma yapılmış kitabını okuyun derim .
fransızcam yok fakat orada pleasure gibi bir şey söylüyor (plöjürrrrr). burada bilginin arzulanması-arzulanabilirliğine yönelik bir öğretim şeklinin ön planda tutulması gerekliliğine değiniyor ve sonra insanlar seks yapmak gibi öğrenmeyi arzulasaydı okullar dolup taşmaz mıydı diyor. mevcut sistemin zorunluluklara, tehditlere, sınavlara dayalı olması bilgiyi sevimsiz ve itici bir şeye dönüştürüyor bu yüzden de kimse isteyerek değil ama zorunluluk olduğu için öğrenmeye çalışıyor diyor. evet, bunları ben de yıllardır söylüyorum ve bunu yapabilmenin tek yolunun öncelikle çocukları okula göndermek yerine bilginin gerekliliğini farkına varıp istediği dersi istediği konuya gerekirse 15 yaşından sonra kendi karar versin diyorum. bu şekilde insan öğrenmek istediği şeyleri öğrenecek, çünkü onları arzulayacaktır. bu arzular onlara ihtiyaç duymasından da kaynaklanabilir fakat bu şuanki sistemdeki gibi bir "zorunluluk hali" olmayacaktır, bilinçli bir zorunluluk olacaktır.

öte yandan fransadaki açık seans sistemini yeni duydum ve çok beğendim amk. acaba bir internet sitesi var ve hergün bir liste yayınlanıyor, nerede kim hangi konuyu anlatıyor gibi bir sistem mi var. öyleyse çok iyiymiş la. bizde var mı öyle bişey? lütfen olsun çünkü diyerek siktirolup gidiyorum buradan.
kelimeler ve şeyler kitabı çok güzeldir. ama türkçe çevirisi kötüdür. yabancı dil bilenler, esasını muhakkak okumalı.
türkiye'de foucault konusunda yeterince çalışmış olan bir akademisyen ferda keskin'in, son dönemde yeni çıkmış foucault'nun ders notlarını da çevirmiştir kendisi, aynı zamanda katıldığım bir söyleşisinde ''deliliğin tarihi'' adlı kitabın türkçe çevirisinin çok kötü olduğunu söylemişti, yani o kitabın orjinalini okuyamayan bizler için bağlamından fazlasıyla kopuk sanırım.

ferda keskin ''toplum ve siyast'' adlı programına konuk olarak gelip, foucault hakkındaki konuşması, öğretici olduğunu düşünüyorum iyi seyirler.

https://www.youtube.com/watch?v=AbmKP08bySo
hegelin metafiziğindeki bütünün içerisinde yaşamak bakımından insanı başkalaşıma uğratarak bireysel ve kamusal olan bağlamında gösterenle gösterilen arasındaki ilişkiyi soluklaştırmış ve çeşitli alanlarda yeni açılımlar yapmış aktivist filozof.
yakalandığı AIDS hastalığıyla 1984 yılında yaşama veda etmiş, Yirminci yüzyılın en önemli düşünürlerinden biridir.
Aşırı haklı bir beyefendi.

Kusura bakmayın, darılmayın ama her ilişki iktidar ile açıklanabilir.
"günümüzün sorunu artık ne olduğumuzu keşfetmek değil, olduğumuz şeyi reddetmektir." Demiş abimiz. Haklı olduğu instagrama bakınca anlaşılan düşünür. Herkes mutlu, herkes zengin...
“entelektüelin rolü herkes hakkındaki ifade bulamamış hakikati söylemek için ‘biraz öne veya biraz yana’ çıkmak değildir; entelektüelin rolü, daha çok iktidar biçimlerine karşı, bu biçimlerin hem nesnesi hem aracı olduğu yerde mücadele etmektir: ‘bilginin’, ‘hakikatin’, ‘bilincin’, ‘söylemin’ oluşturduğu düzende.”

m. foucault, entelektüelin siyasi işlevi, s. 31

21.yy’da en çok ihtiyacımız olan “entelektüel”lerin var olmasıymış meğerse.
Fuko'ya göre kitlelerin kendileri için neyin iyi olduğunu bilir. bu bakımdan her şeyin en doğrusunu bilen aydının önderlik ettiği, teorinin öncelendiği çağ kapanmıştır. çünkü;

“ideal olan şey, araçlar imal etmek değil, bombalar yapmaktır; çünkü imal edilen bomba bir kez kullanıldığında başka hiç kimse ondan yararlanamaz... Bomba kitaplar yazmak istiyorum, yani tam olarak birisi onları yazdığı veya okuduğu anda yararlı olacak kitaplar. Ardından, yok olacaktır. Bu kitaplar öyle olacak ki okunduktan veya yararlanıldıktan kısa bir süre sonra yok olacaktır... Patlamadan sonra, bu kitapların çok güzel bir havai fişek olduğu insanlara hatırlatılabilir.”
deliliğin tarihi eseri birkaç yüzyıldır içinde yaşamakta olduğumuz bu çağın iç organlarını ortaya koyar. tıpkı gerçek iç organları görmek gibi, bu kitabı okurken de üç ihtimalden birini deneylemek mümkündür: konu ile ilgiliyseniz iliklerinize kadar hayran olursunuz, konu ile ilgili değilseniz ya gördükleriniz midenizi kaldıracak kadar rahatsız eder ya da hiç etkilenmez ve önünüze bırakılanlara bir kasap edasıyla gayet hissiz bir biçimde bakarsınız.

eğer üç duyguyu birden hissediyorsanız: o zaman ya sizde, ya içinde yaşadığınız çağda, ya da foucault'da ciddi bir sorun var demektir.
Karımın eski üvey sevgilisi "yeni veya orijinal hiçbir fikri olmadığı için hep bir şeylerin tarihini yazan Nijerya sağlık bakanı." demişti hakkında. Ben anlamam ama çok ciddiydi.
Tarihi Bireylerin iradi çabalarından soyutlamak konusunda marksistlerden de ileri gitmiş, bu konuda gördüğüm en radikal yaklaşıma sahip. Zaten diskur dediği şeyin merkezsiz olduğunu ve governmentality ile yakından biliyoruz. Bugün “what is an author?” Yazısını bitirdim. Diskurun ortaya çıkışında yazar’ın öneminin altını kazımaya çalışmış. Vay anasını dedim yav. Adam gerçek bir manyak. Artık Paranormal bir boyuta evriliyor sanki. ilginç.
''normal insan kurgudur''

Hapishanenin Doğuşu, Michel Foucault