Ortaçağ Fransasında geçiyor. Kahramanımız, derebeylikle yönetilen topraklarda, maddi durumu iyi olan, çevresinde sevilen sayılan, at üreticiliğiyle geçinen dürüst bir tüccar. Olaylar Kohlhaas’ın atlarını satmak için başka bir bölgeye geçirirken rüşvet ağına takılmasıyla başlar. Kohlhaas başta direnmesine rağmen, ödemenin kanuni olduğunun iddia edilmesine inanarak, mecburen iki atını ve uşağını rehin bırakır. Fakat atlara çok kötü davranılır, bu durumu engellemeye çalışan uşağın da üzerine köpekler saldırtılarak her tarafı parçalatılır. Kohlhaas bu durumu öğrenince sarsılır, ve kanun yolunu tercih ederek dava açar, tazminat ister. Fakat günümüzde kendi ülkemizden de gayet iyi bir şekilde bilebileceğimiz, en eski zamanlardan beri bulunan farklı faktörler vardır devrede. Bu zararı veren bölge amiri, yani kahyası nüfuzlu bir kişidir, yönetimin üst kademelerinde tanıdıkları vardır. Ve hâliyle dava reddedilir. Hatta avukat, müvekkili Kohlhaas’la görüşmeye bile çekinir sonrasında, kendisinin bile tehdit edildiğini ve aklı varsa bu işin peşini bırakması gerektiğini ima eder. Bizlere maalesef çok tanıdık gelen bu süreç sonrasında, Kohlhaas hakkını aramaktan vazgeçmez, saraya gidip prensesle konuşmak ister. Fakat eşi devreye girer ve gitmemesini, kendisinin prensesin huzuruna çıkıp yalvarmasının daha uygun olacağını söyler. Daha da acı olan kısımlar gelmektedir, Kohlhaas’ın eşi prensesin huzuruna çıkar, ve saraydan kadının ölüsü döner eve. Tüm hukuk yolları tıkanan, canından çok sevdiği karısını kaybeden Kohlhaas, uşaklarını, yakın adamlarını toplayarak kahyanın şatosunu basar, yakar yıkar. Daha sonra da iktidarın baskısından bunalmış, düzenden şikayetçi bazı köylülerin de katılımıyla, adeta bir asiler ordusu olarak kırlarda, ormanlarda yaşamaya başlarlar. Gene çeşitli saldırılar yaparlar devlet noktalarına, çeşitli çatışmalar olur. isyanı bastıramayan, daha fazla adamını kaybetmek istemeyen prenses en sonunda uzlaşma teklif eder. Davasının adilce görüleceğini, zararının tazmin edileceğini ve teslim olan isyancılara dokunulmayacağını vaadeder. Prensesin sözüne güvenen Kohlhaas isyancıları dağıtır, silahları bırakır. Tabi egemen güç yalan söylemiştir, birkaç gün sonra çeşitli dalaverelerle Kohlhaas’ın isyancılarının hala çeşitli bozgunlara karıştığını ve bu yüzden tutuklanması gerektiğini tebliğ ederler. Kahramanımızı tutuklarlar, atların ve uşağın tazminatını öderler, zararı veren kahyaya küçük bir ceza verildiğini açıklarlar ve sonrasında kahramanımızı idam ederler. http://alkanaltas.blogspo...aas-cesitlikonularda.html
heinrich von kleist'ın, 1810 yılında yayımlanmış olan novellasıdır. 16. yüzyılda michael kohlhaas adındaki bir at tüccarı, derebeyinin yaptığı haksızlıklar karşısında kanuni yollara başvurur. fakat adalet sağlanmayıp, üstelik de eşini kaybedince, adaleti kendi başına sağlamaya karar verir. adaleti sağlamaktaki düsturu ise, "fiat justitia pereat mundus"dur.
meali: dünya'nın yok olması pahasına olsa bile, adalet gerçekleşmelidir.